25(FINAL)

422 13 1
                                    

"Ertesi beş ay sonra düğünümüz oldu. Çok eğlendik artık o bir nevi ev ikimizindi. Yıllar birbirini kovaladı sonra siz doğdunuz işte"

G: Anne peki düğünde ne giydin.

Ş: Acaba aslan babam ne giymiştir.

"Benim gelinliğim hala duruyor yatağın altında saklıyorum. Bir gün olurda yine bunu hatırlayıp birine anlatırsam göstermek için, anı kalsın diye."

G: Annecim gösterir misin lütfen çok merak ediyorum.

Elimi Gizemin saçında gezdirdim. Bunu yapmamı çok severdi. Sonra hemen ayaklandım.

"Hadi bakalım, bakalım."

Üst kata çıktık yatağı kaldırdım. Altında duruyordu. Elbisemin altında da o günkü fotoğraflarımız vardı. Ayakkabımın altına ilk berkanla barışı yazmıştım. Hala duruyordu.

G: Anne elbiseyi sen mi seçtin çok güzel gözüküyor.

"Aslında babanla birlikte seçtik. Ben denedim o güzel duranı söyledi. Aynı fikirde olduğumuzu seçtik."

Ş: Babamın takımı da çok şıkmış.

"Öyle öyle."

Biraz daha sohbet ettikten sonra aşağı indik. Gizem ve Şuayip ile pasta yapıyorduk. Kerem kamptaydı. Bu gece gelecekti. Ona hazırlanıyorduk. Gizem çizdiği resimleri astı. Kapıya hoşgeldin babacııımmm yazan karton mukavvayı yapıştırdı. Şuayip, keremin formasıni giyip parfümlerini sıktı. Tıpkı kerem gibi kokuyordu. Ara ara gelip "Anne babama çok benziyor muyum?" diyordu. O da futbolcu olmak istiyordu. Keremde en büyük destekçisiydi. Henüz 7 yaşında olmasına rağmen çok zeki ve akıllıydı. Gizemde, Şuayibin aksine futboldan çok piyano çalmayı ve resim yapmayı severdi benim gibi...

-

Keremin gelmesine on dakika kalkmıştı. Şuayip ışıkları kapayıp kapının arkasına geçti. Kerem bana daha önce yazmıştı ve bizi uyuyor biliyordu. Anahtarla içeri girecekti. Tabii o öyle sanıyordu. Kapıya kilit sokuldu. Keremin geldiğini anladığımızda Şuayip sanki ilk defa görecekmişçesine zıplıyor ve gülüyordu. Gizemde küçücük işaret parmağını dudağına bastırıyor, Şuayibi susturmaya çalışıyordu. Neyse ki sessizlik oluştu. Kerem kapının yanına anahtarı koydu. Işığı açıp arkasını döndü, Gizem çoktan elindeki balonları üzerine fırlatıp, "Hoşgeldin canım babam" bağırışları kopmaya başlamıştı bile. Kerem böyle birşey beklemiyormuşcasına hem gülümsüyordu hem de Şuayip ona sarılıyken montunu çıkarmaya çalışıyordu. Şuayip gerçekten babacıydı. Kereme çok düşkündü. Normalde kız çocukları öyle olur derler ama bize ters mi tepti ne? Gizem benimde sarılmam gerektiğini anladığında Şuayibi kolundan tutup kenara çekti.

"Abi izin ver annem de sarılsın babama o da özledi."

Kerem, Gizem'in yanağına öpücük kondurup bana döndü.

"Böyle karşılayacağınızı bilseydim bende kendimi hazırlardım."

"Hazırlamana gerek yok hayatım."

Kereme sarılıp yanağını öptüm. Yüzünde güller açıyordu.

"Ben bu sevgiyi hak edecek ne yapmış olabilirim ki?"

"Şimdi onu düşünmeyelim canım. Bak çocuklar neler yapmış."

Diyerek Gizemin astığı canım babam kartonunu gösterdim.

"Canım babam ha? Güzel kızım benim." Dedi ve gizemi kucaklayıp öptü. Şuayip kıskanmışcasına dudaklarını büzdü.

"Aslan oğlumu da unutur muyum? O da gelsin."

Kerem ikisini de kucağına almış bir onu bir onu öpüyordu. Bu kare gerçekten herkesin hayaliydi. Sevdiği adamı, çocuklarıyla eğlenirken görmek.

"Baba attığın golü gördük. Annemle senin sevincini yaptık. Onu bizim için mi attın?"

"Tabii sizin için attım oğlum. Ben sizin için çıkıyorum maça. Bir dahakine söz sizi de götüreceğim maça. Anneniz hasta olmasaydı bu maçada götürecektim."

"Annem iyileşsin hep beraber gidelim."

"Ama ben sadece gribim niye bu kadar büyütüyorsunuz ki?"

"Aşkım belli olmaz atlat hastalığını hep beraber sağlıkla gidelim."

"Öyle olsun canım. Aç mısın? Ya da pasta yer misin?"

"Yok ya okan hoca zorla yemek yedirdi ."

"Ama pastayı Gizemle Şuayip yaptı babası yemezsen küserler."

"O zaman yerim işte."

"Ha benimkini yemezsin yani."

"Şaka yaptım hayatım senin olsa da yerim. Çocuklar sevinsin diye dedim."

"Ben anlamam."

Mutfağa gittiğimde pastayı alıp salona getirdim. Yemek masasına koyup keremleri çağırdım.

"Kerem, gizem Şuayip gelin hadi."

Hepsi teker teker gelince kereme çocukları kucaklamasını söyledim. Pasta masanın üzerindeydi. Geri sayıma basıp keremin yanına geçtim ve poz verdik. Fotoğraf çok güzel olmuştu. Bu fotoğrafın yanımda sonsuza kadar kalacağına emindim. Pastayı yemiştik. Gizemle Şuayip uyumaya gitmişti. Yatak odasında keremle oturuyorduk. Aslında ben oturuyordum o dizimde uzanmış tavana bakıyordu. Keremin saçıyla oynarken, onun anlattığı Münih-dortmund maçındaki olayları dinliyordum. Yavaştan sesi yavaşlamaya başlayıp gözlerinin kapandığını farkettiğimde yastığa kafasını yerleştirip öptüm. Yanına uzandığımda belim sarıldı. Benden iyisi yoktu... Hem çocuklarım hem de keremle çok mutluyduk. Allaha şükürler olsun...

O Beni Anladı || Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin