4. Bölüm: Taçsız Prenses

127 98 23
                                    

"Taçsız Prenses mı?"
Efla'ya tanıdık gelen bir şeyler vardı. Sanki kulağı bu söze aşina gibiydi.
"Evet."
Okul bitti herkes evlerine dağılı.
Atlas
Atlas internette gezerken telefonuna bir video gelir. Videoda ise bu zamana kadar yaşadıkları herşey vardır. Efla ve Atlas'ın kaçırılmasından, petrol kameralarına, Atlas'ın kaçırıldığı gün kaçıran kişiyle yaptığı konuşmalar...
Atlas şok ayağa kalktı ve numarayı aradı.
"Kimsin sen, ne istiyorsun benden?!"
"Seni."
"Beni mi? Ne işiniz var ki benle?"
"Tam 12.00 da fakültenin çatısına gel, orada konuşuruz. "
"Peki ya gelmezsem?"
"İşte o zaman, seni öldürmeye sevdiklerinden başlarım."
"Mesela?"
"Mesela, Ef-"
"Geliyorum."
Efla, Atlas için her zaman bir kırmızı çizgiydi. Ve Atlas bu çizginin aşılmasindan nefret ederdi.

Arabasına atladığı gibi fakültenin çatısına çıktı ve etrafta gözlerini gezdirdi. Tek hissettiği şey üstündeki kıyafetleri savuran yavaş ama güçlü bir rüzgarin esintisiydi.

"Bak, bak kimler gelmiş?"
Kar maskesinin altından gülümsemesi belli olan adamin anında telefonu çaldı. Bitkaç saniyeliğine telefonu sessize alıp Atlas'a yaklastı. Ellerini Atlas'ın yakasina tutup kulağına fısıldadı.
"Hayatını, şu an çalan telefonun sularına bırakmak istermisin?"
"Ne diyorsun ya?"
Maskeli adam geri çekildi ve gitti.
Atlas ise adamın arkasından gitti. Ama yetişemedi. Yetişmek istememişti zaten.
"Ruh hastası ya!"
Sonra arabasına binip evine gitti. Eve gider gitmez montunu yere fırlattı.
"Kahretsin!"
Koşar adımlarla montuna yöneldi.
"Bu sefer kırdım telefonu."
Montunun bütün ceplerini karıştırdığında telefonunu bulamadı. Bütün ceplerini arasada..
"Off, nerde bu telefon?!"
"Kesin fakültenin çatısında unuttum."
Atlas eve girdiği gibi dışarı çıktı. Arabasına atlayıp, fakültenin çatısına çıktı. Ve orada tek değildi, aynı adam, kar maskeli adam hâlâ oradaydı.
"Bak bak kimler gel-"
"Telefonumu ver!"
"Önce konuşalım."
Kar maskeli adam Atlastan sonra kapıya yönelip kapıyı kitledi. Ve anahtarı son gücüyle fırlattı.
"Sen manyak mısın?!"
"Bunu mu arıyordun?"
"Onu bana ver!"
Atlas maskeli adama doğru yürüdü. Maskeli adam geri gitti, Atlas ileri gitti.
"Bak, isimi zorlastirma ve ver!"
Artık maskeli adamın gidecek yeri kalmamıştı. Ve ikiside durdu.
"Gidecek yerin kal-"
"Gençler, ne yapıyorsunuz bu saate burada? Hadi evlerinize!"
Görevli içeri güçlü bir tekme savurarak içeri girdi. Atlasta maskeli adamda görevliye şaşkın şaşkın bakarken durgunluğu maskeli adam bozdu.Maskeli adam telefonu Atlas'a attı. Atlas ise son anki refleksiyle telefonu tuttu.
"Abi, valla gidiyorum şim-"
"Atlas!"
"Siz, Efla!"
"Atlas."
Atlas hızlıca Efla'ya doğru yürüdü. Ve sarıldı.
"Seni erkek görevli sandım."
Efla küçük bir kahkaha attı ve gülümsedi.
"Sahi, sen beni nasıl buldun?"
"Telefonundaki uygulamadan."
"Nasıl yani?"
"Bakma öyle, meslek yüzünden. Yoksa neden öyle bir şey yapayım ki? Sapık mıyım ben? Bak, iyiki de yapmışım, işimize yaradı."
Atlas sırıttı.
"Tamam, hadi eve gidelim. Senide bırakayım. Araban burada mı?"
"Yok, telefonunu orada olduğunu görünce koşarak geldim."
Atlas güldü ve tamam anlamında başını salladı.
"Atla arabaya."
Atlas Eflayıda eve bıraktı ve en sonunda kendi evine geçti.
"Oh be."

Ertesi gün

Efla hızlıca hazırlanıp arabasına bindi ve fakülteye gitti. Yolda Atlas ile karsilaştı.
"Günaydın."
"Günaydın."
Fakülteye gittiklerinde biraz gecikmiş olduklarını fark ettiler.
"Atlas, geç kaldık."
"Bir şey olmaz."
Atlas ve Efla hızlıca koşarken Efla yere takıldı ve düştü. Ama Efla'nın takıldığı şey bir insandı.
"Önüne baksana."
"Sende bacaklarını öyle uzatmasaydın."
Atlas Efla'yı kaldırdı.
"Evet, sende öyle uzanmasaydın."
Atlas tartistığı kişinin yüzüne birkez daha baktı. Tanıdık gelen seyler vardı.
"Karan?"
"Taçsız prenses öne sahip çık."
Karan sadece bunları söyledikten sonra koşar adımlarla sınıfa girdi.
"Neyi var on-"
"Atlas sen haklıydın."
"Ne?"
"Sen.. En başından beri haklıydın."
"Ne? Ne konuda?"
"Karanın bizi kaçırabileceği konusunda."
"Ne diyorsun? Açık konuş."
Efla ise Atlası hiç takmadan sınıfa girdi.
Atlas Efla'yı kolundan tuttu.
"Ne biliyorsan anlat bana."
"Çıkınca anlatırlm."
Atlas meraklı gözlerle Eflayı süzdü. Ve tamam anlamında başını salladı. Ders biter bitmez.Eflanin yanına gitti.
"Gidelim."
"Tamam."
Hızlıca bahçeye çıktılar.
"Şimdi ne biliyorsan detaylarıyla anlat bana."
"Emin değilim-"
"Anlat dedim."
"Tamam."
"Hadi."
"Şimdi, senin kaçırıldığın gün var ya."
"Evet."
"İşte o gün, seni kurtarmak için geldiğim zaman arkadan biri bana birşey koklattı. Sanırım bayılmam içindi ama son anki refleksimle adamı itip dövdüm. O da o an artık ne kadar sert vurduysam adam bayıldı."
"Sonra? "
"Sonra adamın maskesini alıp içeri girdim."
"Ee?"
"Girişteki adamlar bana.. Karan Bey dedi."
"Nasıl yani?"
"İşte duyduğun gibi, Karan Bey dedi."
"Ve sen bana şimdi soyluyorsun."
"Dahası var. Hani bütün sınıfı evime çağırmıstım ya, o zaman.."
"Ne oldu?"
"Yerde bur telefon buldum. Telefonda kaçırıldığımız günlerin kamera kaydı vardı."
"Bunu neden daha önce söylemedin?"
"Emin olmak istedim."
"Yürü. Karanin yanına."
"İşte sana bu yüzden söylemek istemedim."
"Neden?"
"Kesin bir kanıt bulmadan hiç bir şey söylemeyelim."
"Peki, tamam."
"Diyorum ki, bunları yine bana çağıralım. Sonra ben Karanı oyalarkem sen onun telefonunu alırsın, emin olursak polise veririz."
"Bu sefer bana çağıralım."
"Bana fark etmez."
"Tamam, hadi geri sınıfa gidelim."
"Unutma, hiç bir şey çaktır-"
"Bu arada neden sana taçsız prenses dedi?"
"Orası uzun hikaye."
"Anlat."
" Aslında tam olarak bende bilmiyorum ama kaçırıldığım günden beri duyuyorum."
"Bundan sonra herşeyi bana söyle."
"Tamam."
Atlas Efla'nın elini tutması uzattı. Efla ise Atlasa sıkıca tutunup merdivenlere yöneldi.
Efla sınıfa girer girmez herkese seslendi.
"Gençler yarın Atlastayiz."
"Olur!"
Yine aynı tayfa Atlas'a gideceklerdi.

Ertesi gün

"Hoşgeldiniz."
"Hoşbulduk."
"Hoşbulduk."
İçeriye en son Karan girdi ve kapıyı o kapattı.
Karanda herkes gibi telefonunu masaya koydu.
Atlas Karani yanına çağırdı
"Karan! Kahve yapmama yardım eder misin?"
"Geliyorum!"
Efla Karanın yerine oturdu ve kendi telefonunu kimseye çaktırmadan telefonu Karanın telefonun üstüne koydu.
"Ben bir lavaboya gidiyorum."
Efla telefonunu alırken Karanın telefonunuda aldı ve lavabonun yanındaki koridora yöneldi.
"Atlas, bir bakabilirmisin?"
"Geliyorum."
"Şifre var." Efla fısıldayarak zar zor konusuyirdu.
"Bekle buluruz-"
"Efla, o benim telefonum mu?"

Gülen YüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin