Herşey, işte herşey şimdi başlıyordu. Fakat Atlas ve Efla bitti sanıyordu.
"Eee, yerdeydi de be-bende size getirecektim. Kusura bakma."
"Yok, sorun değil ama... Neyse hadi geri gidelim"
Kahveler içilir,herkes evine dağılır ve..
Efla cidden bu sefer çok korkmuştu. Artık garanti olarak emindi. Atlas'ı kaçıran oydu. Peki önemli soru, Karan'ın Atlas ile derdi neydi ki onu kacıracak kadar? Acaba göedüklerini Atlas'a anlatmalimiydi? Yok yok, bu kötü bir fikirdi. Atlas kesinlikle gidip, Karan'ın ağzını yüzünü kırardı. Bunu kendi çözmeliydi. Başı belaya girse bile..
Çünkü herşey sonra daha kötü olablirdi ki o zaman herşey için çok geç olabilirdi. Önce Atlas'a yazdı.
"Atlas, yarın okula gelemeyebilirim. Haberin olsun."
"Neden?" dedi Atlas, sanki telefoun başındaydı.
"Hasta olmuşumda, o yüzden."
"Aa, geçmiş olsun ilacın var mı? Yoksa getirebilirim."
"Yok sağol var, görüşürüz o zaman."
"Tamam,yarın yanına gelirim."
"Tamam,görüşürüz."dedi Efla umutsuzca, yarına çıkacağının garantisi yoktu.
Şuan saat 19.01'di. Tam sekizde çıkacaktı. Şimdiden hazırlandı. Ve belki geri dönmez diye yatağına not bıraktı.
"Atlas, bunu okuyacağını biliyorum. Ama nerde olduğumu söyleyemem. Ama yerimi tahmin edersen bile sakın gelme. Seni çok seviyorum."
Saat sekize geliyordu. Usul usul çıktı. Yeri zaten biliyordu, arabasına binip o adrese, zorla kaçtıkları o eve, Efla bu sefer kendi isteğiyle gidiyordu. Bahçeye girip kapıya ulaştı. Tüm gücünü kullanarak kolunu kaldırıp kapıyı çalacakken arkasında birses duydu. Arkasına dönmesiyle kokladığı birşey ile yere yığılması bir oldu.
Gözlerini açtında ise uçsuz bucaksız bir siyah gördü. Fakat bu siyah sadece onun görme alanındaydı. Çıkartmak istedi ama kolu bağlıydı,kalkmak istedi ama ayağı bağlıydı, bağırmak, oradan sızmak istedi ama ağzı bağlıydı.
"Uyandın mı taçsız prenses."
O boktan ve aynı ses kulaklarını tırmaladı. Konuşmak istiyordu ama ağzı bağlı olduğu için sadece bir uğultu çıkıyordu.
"Çözün ağzını!"
Öyle sert çekmiştiki bantı, Efla'nın canı fazla acımıştı.
"Gözümüde açarsanız sevinirim, göz teması kuramıyorumda."
Yine sert bir şekilde gözünüde açtılar.
"Zaten kendi usteğimle geldim, boşu boşuna beni bayıltmanıza gerek yoktu, desenizde gelirdim buraya-"derken sandalye ile yere çakıldı. Deprem mı oluyordu? Neden yere sümük gibi yapıssin ki? Dur. Düşündüğü şey olamazdı degilmi? Efla bir kamyonun arkasındaydı.
"Nereye götürüyorsunuz beni neden bir kamyondayım?!"
"Gidelim, ama önce şunun gözünü ve ağzını geri bantlayın."
"Tamam efendim."
"Dur! Bekle, nereye gidiyorsunuz ?!"
Kamyon kısa bir süreliğine durdu ve bu adamlar indi. Efla hala kamyonun zemininde sandalye ile yerde yatıyordu. Kamyon tekrar hareket etti. Şimdi cidden sıçmıştı. Evet tam anlamıyla sıçmıştı. Aşırı şekil midesi bulanıyordu. Bu kapalı alanda nefes bile alamıyor, bok kokusu içinde nefes almaya çalışıyordu. Bu düşünceler içinde araba birden durdu. Kafasını sert bir şeklide vurmustu. Başini cektiğinde ise gozlerini saran kumaş çozuldu. İçinden sevinc çığlıkları atarken az zamanı kaldığını biliyordu. Kamyon tekrar harekete geçmeden kurtulmaliydi. Duyduklarında göre kamyon çevirmeye takılmıştı. Bu onu birkaç dk oyalardi. Başını vurduğu kanlar içinde griden kırmızıya bürümnmus demir parçasını ellerini çözmek için kullanacakti. İlk denemesinde elini kesti ama sonra ellerini saran bu ucuz ve kalitesiz ipi kendi kendine çözdü. Ellerini çözdüğü için ayaklarını çözmek kolay oldu. En son ağzındaki bantı yavaşca çıkartarak tamamen çözüldü. Ama bir sıkıntı vardı. Kamyon harakete geçmişti. Ama çıkmak zorundaydı. Başka çaresi yoktu bir kere. Kamyonun kapısını acmakti zor olan. Kanlar içersindeki demir parçasını alıp, kapıyı saran zincirlere sürttü. Uzun bir uğraş sonucu kanlar içerisindeki bilekleri fazla yorulmuştu. Buna rağmen zincir sadece biraz aşınmıştı. Böyle olmayacağini Efla'da biliyordu. Kapının bir köşesinden sızan nokta kadar çok bir ışığa takıldı gözü. Demiri oraya batırdı. Işık büyüdü. Artık bir parmak girecek kadar büyük bir delik açmıştı. Ayağını oraya vurdu kendi kendine kırabilecek kadar ince olan bir kısım vardı. Orayı kırsa çıkabilirdi. Ama sessiz olması gerekiyordu. Çünkü şoför onu duyarsa herşey en baştan başlıyayacakti. Son gücüyle kapıya tekme attı ve bu sefer olmuştu. Kapı açılmıştı. Hava kapkaranlikti ve soğuktu. Dur, telefon evet telefonu buradaydı. Alabileceklerini tahmin edip oantalonunun köşesine sıkıştırmıştı Atlas'ı aradı ama çekmiyordu. Artık atlamaliydi. Kamyon fazla hızlı gitmiyordu ama cakilacakti. Atladı. Yok çok ıssız, soğuk ve boştu. İleride bir petrol ofisi vardı. Oraya gitti. Telefon araması yapabileceği bir yer vardı. Girdi. Telefonu ve kılıfının arasına yerleştirdiği 200tl ye su ve biraz yemek aldı. Hava yeniden aydinlaniyordu.
Atlas
Atlas 2 gundur Efla ya ulaşamıyordu. Çareyi evine gitmekle buldu. Evin anahtarı Atlas'ta vardı. Önce uzun bir süre kapıyı tiklatti. Açan olmayınca anahtarı kullandı.
"Efla!"
Efla yoktu, bütün evi gezdi. En son yatak odasına girdi. Oradada yoktu. Tam çıkacakken yatağın üstündeki notu gördü.
"Atlas, bunu okuyacağını biliyorum.Ama nerde oldugumu söyleyemem. Ama yerimi tahmin edersen bile sakın gelme. Seni çok seviyorum." Efla'nın aynı kelimeyi tekrar kullanması gennellikle stresli olduğu zamanlarda görülürdü.
"Efla sen yoksa-"
Yok, olamazdı. Bile isteye o eve gitmiş olamazdi degilmi?
Arabasına binip o eve gitti. Kapıda Efla'nın arabasını gördü. Tam inecektiki telefonu çaldı. Atlas kapıyı geri kapatıp, telfonu açtı.
"Alo?"
"Atlas!"
"Efla! Sen misin? Neredesin?!"
"********** Petroldeyim beni alabilirmisin?"
Sesi yorgun ve korkmuş geliyordu.
"Hemen geliyorum orada bekle sakın bir uere ayrılma."
"Tamam."
Zaten nereye gidebilirdiki? Bir süre sonra Atlas'ın arabasının ışıklari ile yola yaklaştı Efla, bu kurtuluşunun ışığıydı. Atlas başta Efla'yı tanıyamamıştı. Bu yara bere içindeki kız Efla olamazdı.
''Efla, bin arabaya!"
"İyimisin?"
Efla'nın arabaya binecek kadar gücü yoktu. Atlas arabadan indi ve koluna girip yanına oturttu. Montunu çıkarıp Efla'ya verdi. Efla ise titriyordu.
"Efla, sen buraya nasıl geldin?"
Efla'nın kanlar içindeki vücudu Atlas'ı korkutmuştu.
"Hastaneye gidelimmi?"
"Yok, beni evime götür. Sadece bunu istiyorum."
Yol boyunca başka birşey konusmadilar, Efla yol boyunca uyudu. Eve varınca Atlas Efla'yı uyandırmak istemediği için onu kaldırıp evine götürdü. Yatağına yatırdı. Yaralarına yara bandı yapıştırdı. Efla uyana kadar gitmedi ve onun başında bekledi.
"Atlas!"
Efla nefes nefese su ter içinde kabuslarin içinden uyandı.
"Ne oldu? İyi misin? Yanındayım, geçti.
"Geçmedi Atlas o lanet pislikler... Neyse. Sahi saat kaç okula geç kaldım mı?"
"Saat daha 2.34 uyuyabilirsin, ben sana yinede birşeyler hazırladım. Acikmissindir."
"Evet, acıktım. Ve okula gideceğim. Yeterince dinlendim."
Kahvaltılarini yaparlar ve okula giderler. Okula girer girmez herkes Efla ' bakiyordur. Çünkü 2 gündür yoktu ve herkes Efla'yı Karan yüzünden kaçırıldı diye biliyorlardı. Yani Karan öyle demişti ve 2gündür oda okula gelmiyordu.
"Efla, iyi misin? 2 gündür yoksun."
"Hiiic hastaydim." Karan birden çıkıp,
"Naber taçsız prenses?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülen Yüz
Misteri / Thriller"Yer yarıldı da içine mi düştün Atlas?" "Evet." Dedi Atlas, yerin dibinden oturup Efla'yı izlediği kameraya.