20. GÜN

2K 62 67
                                    

bölümü geciktirmek zorunda kaldığım için özür dilerim :)
ve ve vee
finale son 14 bölüm
daha önce de dedim kitap 34. Günde final olacak
bunun farkındalığı ağır geldi biraz
neyse neyse
keyifli okumalar

Doğrular yanlışa dönüşünce yanlış aranmaz. Hatalar bir değil iki kere yapılınca affedilmez.
Yere düştüğünde herkes el uzatmaz.
Bu yere düşüş değil zaten zemine uzananlar düşemez. El uzatan ise her halinle güler. Güvenmeye devam et aynı hata iki değil, olur ikiden çokça. Doğruları ara bul zamanın bolca.

Saat 10.23 idi. Gece uyuyabildiğim söylenemezdi. Sabaha kadar pencere kenarında oturup sigara içmiştim. İlacı zehirden ayıran dozuysa zehirden tereddüt edilmez. Ölümcül bir hastalık gibi. Yakalandım ama ilaç beni öldürüyor.

Saçımı sadece tarayıp üzerime bir mont giydim. Hava soğuktu. Öyle fazla hazırlanmaya da gerek yoktu zaten.

Hazır olduğumu anlayınca odadan dışarı çıktım. Abim evdeydi, görev bittiği için Altan gibi o da dönmüştü. Yüzünü gören cennetlikti ama. Evden çıkacağımı söylemek için salona uğradığımda karşımdaki manzara beklenmedikti. Kahvaltı masasında annem, abim ve abimin sözlüsü Irmak vardı. Beraberce oturdukları kahvaltı sofrasında baya güçlü bir muhabbet dönüyor gibiydi ki benim geldiğimi sonradan farkettiler.

Beni bile çağırmadıkları aile sofrasında bakışları bana döndü. Annem yabancılıkla, abim soğukkanlılıkla baktı bana. Irmak mı? Irmak sikimde bile değildi.

"Aile sofrası demek ha? Unutturmayın da bana şu halinizi çerçevelettireyim. Odanıza asarsınız aile fotoğrafı sonuçta."

Hepsinde tek tek gezindi bakışlarım. Kontrolü elde tutma sırası bende değildi hiç olmamıştı. Ben o kontrolü bozandım. Abimin çatalı tuttuğu eli bembeyaz kesilmişti. Sinirlendi mi yoksa vicdan azabı mıydı tahmin edilebilirdi. Ama ikincisi onda yoktu. Benim abimde vicdan yoktu.

En sonunda konuşmaya karar vermişti.

"Seni de çağıracaktık. Ama rahatsız etmek istemedim. Hem sen sevmezs-"

Büyük bir hırsla böldüm sözünü.

"Benim neyi sevip sevmediğim umurunda olsaydı hep yanımda olurdun sen. Şu elin kızı bile bu masada yer edinebilirken çok merak ediyorum ben kimim burada?"

Dünden kalan sinirim bugüne de fazlasıyla yansıyordu. Zaten atlatmak kolay değildi böyle olunca aşırı normal geliyordu.

"Nidacım laflarına dikkat et bence. Abinde çok üzülüyor üzme onu daha fazla."

İnsanlar üzerine vazife olmayan şeylere atlamaya bayılır diye boşuna demiyorlardı. Fakat ben şuan birinin üzerine atlamak istiyordum ki bakışlarım hızla Irmağa döndü. Annem masanın diğer ucunda olan biteni izlerken ben karşımdaki kıza kitlenmiştim.

"Sen fazlalık olmayı çok seviyorsun galiba." Irmak ise bir abime birde bana bakıyordu. Abim ise ne yaptığımı sorgulamaya başlayacak gibi öküzün trene baktığı gibi beni izliyordu. "Kim oluyorsun sen? Bir haltmış gibi sakın bana ne yapmam gerektiğini tekrar söyleme. Vasfın yok benim gözümde."

"Nida yeter." Abim elindeki çatalı sıkmaya hâla devam ediyordu. Irmak ise daha fazla burnunu sokmaktan vazgeçip nispet yaparcasına tabağındaki zeytini yedi.

"Sen kimsin?"

Ben artık herşey olabilirdim. Ama senin kızın bir daha olabilir miydim anne?

34 GÜN |TEXTİNG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin