Bitti mi?|Bölüm 33

51 5 8
                                    

Gözlerimi ovaladım, neredeyim? Herşey çok karmaşık. Hemde herşey! Neler oluyor? En son Wong'un yanında duruyordum, şimdi ise bir hastane odasındaydım. Tam bu sırada içeri bir çocuk girdi. Beni görünce kaşlarını çattı. Kimdi bu? İçeri bu sefer bir kız girdi. Sanki gelmek zorundalarmış gibiydi. Neler oluyor? Çocuk tam gözlerimin içine bakıyordu. "Uyandın." Dedi sadece.

Neden kalbim kırıldı ki? Çocuk beni baştan aşağı süzdü. "2 ay sonunda uyandı ve bizim işimiz bitti." Dedi kız.
Ne işi? "Evet, bitti. Artık kontrol etmemize gerek yok." Dedi çocuk. Neler oluyor? Çocuğun kaşları yavaş yavaş düzenliyordu. "Mun, gidelim." Dedi kız.

Demek adı, Mun. "Do Ha-na." Dedi Mun.
Ne olduğunu anlayamayacaklar mı?

"Neden buradayım, anlatmayacak mısınız?" Diye sordum onlar çıkmadan. Mun söylediğim şeye kahkaha attı. "Bir de rol mü yapıyorsun?" Dedi alayla. Soru falan sormuyordu. "Ne rolü? En son Wong, beni merdivenlerden düşürdü ve burada uyandım. Ve birde... Maddox diye biri. Her neyse! Anlatın, bunu bilmeye hakkım var!" Dedim.

Çocuk yüzündeki sırıtmayı anında sildi. "Ha?" Dercesine bir ses çıkardı. "Mun, hadi gidelim. Ne dediğini bilmiyor." Dedi Ha-na. Hayır, gayete biliyorum. "Bekle, ne?" Dedi olayları kavramaya çalışan Mun. O da mı bilmiyordu?

"En başta başıma gelenleri anlatayım, sonra sen anlat. Olur mu?" Diye sordum.
Hızlıca yanıma geldi ve hemen yanıma oturdu. Bende oturur pozisyona geldim.

"İlk önce, hafızamı kaybetmiş bir şekilde başımda siz ve bir kaç kişi ile uyandım. Sizi tanımıyorum ve bu yüzden oradan hızlıca uzaklaştım. Ondan sonra işte nasıl olduğunu bilmeden kötü ruh olmuşum. Tam olarak hatırlamıyorum ama Wong denilen çocuk bana bir kaç şey anlatı. Yung, beni avcılıktan atmış, 2 kere kötü ruh olmuşum. En son ki dövüş... Maddox, Wong'un tarafını tutmamı istiyordu. Bana kötü davranıyormuşsunuz falan filan..." Diyerek herşeyi ona anlatım. Beni dikkatle dinlemiş ve konuşmam biter bitmez Ha-na'ya dönmüştü.

"NEDEN?! NEDEN BANA YALAN SÖYLEDİNİZ?! HANİ BİZDEN NEFRET EDİYORDU?! ANILARINA GİREN SENSİN VE BANA YALAN SÖYLEDİN! NEFRET ETMEYİ BIRAK DİREK HAFIZASINI KAYBETMİŞ! BANA BİZİ UMURSAMDAN ÇIKMASINI EN BÜYÜK BAHANE OLARAK KULLANDINDINIZ! SİYONA'YI HAFIZAMDAN SİLMEYE ÇALIŞIRKEN ONUN EN YAKIN ARKADAŞI ÖLDÜ! ROSÉ ÖLDÜ! HEMDE SİZİN YALANLARINIZ YÜZÜNDEN!"

Diye bağırınca bende irkildim. Ha-na ise yutkunmuştu. Hâlâ tam anlamasamda az çok anlamıştım. Mun, hızlıca yanıma gelip beni öptü. BENİ ÖPTÜ! BENİ DUDAĞIMDAN ÖPTÜ! gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bana sıkıca sarıldı ve yanaklarımı tekrar tekrar öptü. Neden karşı koyamıyordum ki? Neden izin veriyorum? Benden en son ayrılınca derin bir nefes aldı. Ha-na, eline telefonu almış bir kaç kişiyi aramıştı.

Umrumda değil. Mun, derin bir nefes alıp Ha-na'nın yanında gitti. "Neden?" Dedi ve geri çekildi. Neyin nedeni? Anlamıyorum. "Eğer Siyona'yı uyandırsaydık belki de Wong'u çoktan yemiştik." Dedi Mun.

Wong? Wong...

Sedye'den çıktım ve onların yanına gittim. Bu sırada Mun, kolumu tutarak bir anda beni kolumdan tutup hastanenin çıkışına doğru götürdü. Neler oluyor amına koyayım, biri anlatsın! Bir tane arabanın önüme geldik. Araba, hastaneden uzak bir yerdeydi. Kimse yoktu, bizim dışımızda. Ha-na'nın bize doğru geldiğini gördüm. Koşuyordu ve uzaktan bir araba sesi daha geldi. Üstü açık bir arabaydı. Mun, bakışını oraya çevirince gözleri büyüdü. Ha-na ise daha hızlı koşmaya başladı. İçinde Wong vardı

"Vay be, herşey burada bitecekmiş." Dedi Wong.

"Neler oluyor? Biri açıklasın!" Diye bağırdım bir anda.

"Wong, öğrenmene gerek yok." Dedi alaycı bir tavırla. Ne?

"Nedenmiş? Eşkiya mısın?" Dedim ağzıma gelenleri. Eşkiya ne be kızım?
Wong, kısa bir kahkaha bırakıp eski ciddiyetine döndü.

"Haklısın, ölüceksin!" Dedi Mun. Ne ölümü? Hiçbir şey bilmemek çok kötü! Artık gitmek istiyorum. Kendimi güvende hissettiğim yöne doğru bir adım attım.

Mun'un yanına.

Neden böyle hissediyorum? Bilmiyorum.

"Zamanı değil." Dedi Ha-na. Wong, histerik bir şekilde kahkaha attı. Bir kaç saniye sadece onu izledik. Ha-na, yanıma geçip elini omzuma koydu. Beni desteklemek amaçlı mı? Umarım öyledir.

Bir an gözümün önünde karardı. Düşecekmiş gibi olunca Mun belimden tutu. Ne yani birşeyleri hatırlamak bu kadar kolay mı? Wong, hiç beklemeden saldırdı. 3 kişiye karşı 1 kişi, o daha güçlü... Herhalde. Bir kaç içerisinde kendini geliştirmiş olmalı ama ben o sürede komadaydım. "Hâlâ ondan güçlüyüz." Dedi Maddox. "Sınırları zorlayınca basit şeyleri bile var edebilirsin." Diye devam etti.

İyi de Tanrı böyle birşeye nasıl izin verir? Birşeyi yaratmak ona mahsus değil mi?

"Zamanı değil." Dedi sadece. Neyin zamanı? Mun, yere düşmüşken Wong, Ha-na'ya karşı telekinezi kullanmıştı bile. Sıra bana gelmişti. Dene bakalım, deniyebilirsen! Ne olduğunu anlayamadan Wong'u yere devirmiştim.
Bunu nasıl yaptım? Umrumda değil, işime yarıyor. Wong, hızlıca ayağı kalkıp tekrar bana saldırdı ve bir kaç adım geriye giderken dengemi kaybedip yere düştüm. Komadan yeni uyandım ve uğraştığım işlere bak!

Sesleri duymuş olacaklar ki bir kaç siren sesi geldi. Polis olmalı. Wong, bir anda arabası ile hızlıca kaçtı. Mun, elimi tutup beni arabaya bindirdi. Bizde Wong gibi hızlıca buradan uzaklaştık. Büyük bir fabrikaya gelmiştik. Burada ne işimiz var hiçbir fikrim yok. Uzun koridorların sonunda yarı çalışma salonu, yarı mutfak olan bir yere gelmiştik. Yaşlı kadın, mutfağa geçti. Mun ise tam karşımda durmuş, bana bakıyordu. Gözlerimin içine. Bu anın bozulması gerek.

🪷

Merhaba, altaki yazıyı oku!

Hiç bölüm yazasım yok, sınav bla bla bla
Biliyorsunuz zaten. Canım aşırı sıkkın ama neye? Bende bilmiyorum. Burayı çok fazla uzatmak istemiyorum ve direk konuya geçiyorum.

Maddox'u biliyorsunuz. İleride ki bir kaç bölümü ona ayırmayı, geçmişini, içine girdiği insanları ve başka bir kaç şey anlatıp olayları bir birine bağlayacağım. Ayrıca evet Rosé öldü. Rosé'nin çok fazla bir olayı yoktu. İsterseniz Rosé ile Boris hakkında kısa bir yer ayırırım. Neyse, maddox olayı bitince hikayede bitecek. Ancak uzatma ihtimalim var.


The Uncanny Counter//Kötü Ruh Vers.//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin