Kaybolan Anılar

3.5K 230 29
                                    

Hapı ağzıma atıp üzerine suyu içtim. Son zamanlarda düşünmekten çok fazla başım ağrıyordu. Hayatıma nasıl bir yolla devam edicektim. Şimdilerde hiçbir şey kolay değildi cep telefonunu geçtim renkli televizyona bile yeni geçilmişti. Ülke o kadar karışıktı ki her konuda, ekonomik kriz, farklı ideolojilere sahip insanlar, Yeşilçamda izlettikleri gibi değildi.

"Abi yemek hazır" önümdeki gazeteyi katlayıp ayaklandım. O ülkücünün gidişinden bir hafta geçmişti. Ali'nin yardımıyla çevremdeki insanlara durumumu açıklamıştım. Hafıza kaybı diye bilsinlerdi. Öbür türlüsüne inanmazlardı da üstüne tımarhanelik olurdum. Gerçi ben bile inanamıyordum ya bu halime.

"Oğlum artık iyi görünüyorsun şu kahvehanenin başına geç artık Ali'yede yük olduk." Önümdeki çorbayı kaşıklarken anneme kafa salladım. "Tamam anne yarın sabahtan giderim inşallah." Tebessüm edip saçlarımı okşadı. İyi hissettirmişti şefkatle sevilmek. "Oğlum şu dava işlerinide bırak artık beni kardeşini düşün, az daha sana bir fenalık oluyordu." Kafamı kaldırıp karşımdaki kıza baktım beklentiyle bakıyordu bana "Abi annem haklı kızma bize, bizim senden başka kimimiz var."

Kafamı salladım. Haklılardı benim bir sorumluluğum vardı. Bir ailem bir hayatım vardı. Şimdiki deli kanıma güvenip onları göz ardı edemezdim. "Tamam anacım sen nasıl istersen öyle olsun artık o işlere bulaşmayacağım ."

"Kurban olurum sana " diyip neşeyle öptü saçlarımdan. Gülümseyip avcundan öptüm. "Hani bana?" Aysunun tepkisiyle kahkaha attım. Yalandan kıskanması bile içimi ısıtmıştı. Benim sevgi dolu bir aileye ihtiyacım varmış. Bunu anladım. Annem gülüp onuda öptükten sonra yemeğe devam ettik.

.

Sabah erkenden kalkıp Ali'den kahvehanenin anahtarlarını teslim alıp kepenkleri açmıştım. Babadan yadigâr kalan ekmek teknesiydi. Hemen sandalyeleri masadan indirip işe koyuldum. Yarım saat sonra içeriye bir kaç yaşlı adam girdi. "Ferit'im bize üç çay getir evladım." "Tamam bey amca" diyip çayları ince bellilere döktüm. "Kırk yıllık Necmi oldu bey amca." İçlerinden biri gülerek çayları söyleyen amcaya takıldı. "Valla bey amca senide hatırlamıyorum kusura bakma ." Bu sefer diğerleri ona güldü.

"Hergele seni küçükken Kürşatla az mı bahçemden meyve araklayıp kötek yediniz benden." Biz Kürşatla çocukluk arkadaşımıydık amına koyayım. Ali hiç bahsetmemişti. Çayları servis edip geri tezgah kısmına döndüm. "Aşk olsun bey amca bir Allah'ın meyvesi için çocuk dövülür mü?"

Çaylarından bir yudum alıp " Hatırlamıyormusun evladım senin dayağını bile Kürşat yiyordu. Hem ben sizi meyve için değil ağaçtan düşüp bir yerinizi kırarsınız diye dövüyordum" bu sefer ben güldüm oh iyi olmuş o ibnenin dayak yemesi. "Demekki aklımı kullanıp kaçmışımda o faşist dayak yemiş." Bi anda ortam ciddiyete bindi. Gülüşleri yerine yüzleri dümdüz oldu. "Hayırdır yanlış bir şey mi dedim bey amcalar?"

"Öyle kelamlar etme evladım adamın babası burda. Halil Kürşat'ın babası seni sever sayar babanlada çok yakın akranlardı yılları beraber eskittiler. Halil amcanın gönlünü bırakma kendinde." Hay anasını satayım adamın kalbini kırdım. Hep o ibne oğlu yüzünden. "Halil amca gönül etme bana mevzuyu biliyorsundur vallahi hatırlamıyorum hiçbir şey yoksa öyle dermiydim."

Gayri ihtiyari kafasını salladı. "Tamam oğlum sıkma canını Kürşatla aranız iyi değil, ikinizin yolları epeydir ayrıldı. Ama seninde Kürşattan farkın yok. Bu başına gelen talihsizliğe üzülüyorum."

"Akıllandım Halil amca artık adam gibi yaşayıp kavgadan uzak duracağım."

Hepsi gülüp beni taktir ettiler. Sonrasında bir kaç çay daha içip gittiler. Akşama kadar onlarca insan gelip gitti kimisi mahalleden kimisi yoldan geçendi. Artık geceye varınca saatler etrafı toparlamaya koyuldum. Kimseler kalmamıştı. Ben sandalyeleri ters şekilde masalara koyarken içeri birisi girdi. Dönüp bakınca Kürşat'ın duvara yaslanıp beni incelediğini gördüm. Hiç umursamadan işime geri döndüm.

"Hayırdır" sandalyeler bitince anahtarı alıp ona doğru yürüdüm. "Hafızasını kaybetti diyor herkes" "doğru demişler" "hiç bir sikim hatırlamıyormuşsun" oyun oynuyordu resmen. "Derdin ne oğlum karşıma çıkma dedikçe çıkıyorsun" elini çeneme atıp baş parmağıyla alt dudağımı okşadı. Kafamı geri çekip dokunuşundan kurtuldum. Şimdi yatırıp sikecektim belasını

"Özledim seni altımda kıvranışını, bana aşkla bakışını, herşeyini çok özledim oğlum." Haspinallah sabrım sınanıyordu. "Ulan biri kalıbına baksa adam sanır. Gelmiş erkek sikme derdindesin. Ben o eski Ferit değilim aklına sok bunu siktir git burdan yoksa o pis konuşan çeneni eline veririm."

"Bak tamam sana çok sert davranıyordum. Gündüz düşmanım olup gece yarim oluyordun. Ama bunu sen istedin şimdide beni herşeyi hatırlamıyor ayaklarına yatma. Yalan söyleme bana, sen beni bir gün görmeden duramazdın. Bir haftadır sesini bile duymuyorum. Sadece nedenini söyle bana."

"Ben kendime yeni sayfa açtım. Bu sayfada senin adına dahi yer yok sende işleri çıkmaza sokma. Eğer yalan olsaydı illa ki pot kırardım. Hatırlamıyorum ne seni nede sana ait anıları."

Dikkatlice gözlerime baktı sanki birşeyler arıyordu. Arasındı en sonunda eli boş dönücekti. Kafasını salladı. Tatmin olmuştu en sonunda. "Seni tekrar eski haline döndürücem çünkü sen bensiz bir hayat yaşayamazsın süt oğlan."

İnatçı ülkücü asıl kendisi yaşayamazdı. Bu inadı ondandı. Yüzüme söylediği herşey onun için geçerliydi. Sonuçta o benim için yabancının biriydi.

"Ahh anasını satayım" başıma giren ani ağrıyla iki büklüm oldum. "Süt oğlan iyimisin" Kürşat hemen kaptığı sandalyeye beni oturtup önümde çömeldi. Gözümün önüne gelen anılarla başımı iki elimle sıkmaya devam ettim.

İkimizdik kuytu bir sokakta ben duvara yaslanmış onu izliyordum. O da sigarasını içip göğü izliyordu. Ortam çok gergindi. "Kürşat eğer yine dövmek için getirdiysen dövde gideyim." Çaresiz hissediyordum.
"Seni dövmek için değil benden istediğini vermek için getirdim süt oğlan." O an içim kıpır kıpır oldu heyecan ve mutluluk ile karnım kasıldı. Kürşat sigarasını yere atıp ayağıyla söndürdü. Hızlıca yanıma gelip elleriyle yanaklarımı avuclarına aldı. "Bu sadece aramızda kalıcak süt oğlan gündüzleri herkesin bildiği gibi düşmanım geceleride orospum olucaksın." Gözlerim doldu ama onu kaybetmek istemiyordum kafamı sallayıp o hep hayaliyle yatıp kalktığım dudaklarına yapıştım.

Beynime doluşan görüntülerle sinirden boynumdaki damarlar seğiriyordu. Bana zorla su içirmek isteyen Kürşat'ın yakasından tutup sıkılı yumruğumu ard arda yüzüne sıraladım. Orospu çocuğu herşeyi hakediyordu. Ali'nin sesi kulaklarıma ulaşınca ikimizi ayırmaya çalıştığını o an fark ettim. Sinirden kendimi kaybetmiştim. Ne ara geldiğini bile anlamamiştım. Kürşat ne tepki vereceğini bilmiyormuş gibi afallayarak çıkıp gitti. Bu onun daha iyi günleriydi. Artık anlamıştı eski Ferit olmadığımı.



FERİT (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin