Masalarda ki son boş bardakları toplayıp tezgah kısmına ilerledim. Millet dağılmıştı, bende dükkanı kapatıp eve gitmeye hazırlanıyordum. Kirli bardakları köpüklemeye başladığımda kapının açılma sesiyle o yöne baktım. Kürşat elindeki tesbihle nakaratlı bir ıslık tutturmuş çalıyordu.
Artık bu duruma alışmıştım. Her akşam dükkanı kapatmaya yakın gelirdi. Arada onada iş kitlerdim. Tezgah kısmına yaklaştı. "Bugün ayrı bir özledim seni süt oğlan."
"Çok konuşma da şu bardakları durula hadi." Yan tarafıma geçip hemen kollarını sıvazladı.
"Bir kere verirsin ama"
"Avcunu yalarsın"
"Seni yalasam"
Kafamı ona çevirip uyarıcı bir bakış attım. Eğer devam edersen seni döve söve kapı dışarı ederim anlamın da.
Sonra aklıma bir şey geldi. "Seni gördüm rüyamda Kürşat." Konu açmam hoşuna gitmiş olacakki gülümseyerek bana baktı sonra devamını getirmem için hmladı uzunca.
Bardakları tek tek köpüklerken o da duruluyordu yanımda. "İşte yolda kamyon çarpıyordu sana ölüyordun."
"Tövbe estağfurullah daha gencim hemen öldürdün beni."
"Neyse seni gömüyorduk üstüne toprak atıyorduk birden mezardan bir ışık yayıldı."
Ciddi ciddi dinlerken "Ne kadar iyi bir insansam artık kabrim nur saçıyor ee devam et süt oğlan."
Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Köpükleme işi bitince elimi duruladim. "Tabi herkes şaşırdı bu ışıkta neyin nesi diye imam efendi merhumu çıkarın deyince çıkardık seni hemen, birde baktık ki ışığın kaynağına kamyonun farları götüne girmiş ordan geliyor."
Yaptığım espiriye dünya yokmuşçasına gülerken o da suratsizca beni izliyordu. Bir kaç saniye gülüşümü kontrol altına almaya çalıştıysamda faydasız oldu. Gözümden yaş gelmişti. Ona baktığımda yüzünde farklı bir gülümsemeyle beni izliyordu. Kendimi durduramıyordum. Gülüş seslerim yerini hıçkırıklara bırakırken anlamsızca ne yaşadığımı sorguladım.
İstemsizce hüngür hüngür bebek gibi ağlıyordum.Kürşat kollarıyla beni sarıp destek olurken "Tamam geçti sakin ol." gibisinden beni teselli ediyordu.
İlk defa başıma böyle bir şey geliyordu. Aklıma küçükken kaybettiğim ailem gelmişti. Bazen aç susuz kaldığım bazen ölesiye dayak yediğim zamanlar şimdi bu yaşadığım hayat rüya gibi geliyordu. Sanki her an uyanacakmışım gibi.
Kendime gelip kollarından çıktım. Utanıyordum. İnsanlara savunmasız gözükmekten hoşlanmıyordum.
Gözlerimi silip alaycı bir şekilde "Sende ne fırsatçı çıktın be" diyip olayı dağıtmak istedim. Bana ayak uydurdu hemen " Bu anı değerlendirmemek büyük kayıp olurdu. Hem sen ne güzel gülüyorsun." Sandalyeleri dizme işi bitince anahtarı alıp yanına ilerledim.
"Eyvallah ama vermem haberin olsun"
Kepenkleri indirip sokağa dönünce o da bana eşlik etti hâlbuki evi tersi istikamette idi.
"Olsun denedik yine." Elleri cebinde keyifli bir gülüş ile yanımda yürümeye devam etti yol boyu sadece sessizce yürüdük. Sanırım alışıyordum ona. Eskisi gibi değildi içimde ona karşı bir şeyler değişiyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERİT (GAY)
FantasyNe yani ben 1986 yılında gôtünü veren bir ibnemiydim hemde ülkücü bir adama..