2024/Kasım
Soğuk hava yüzüme vurdukça daha sık aralıklarla içime çektim sigaramı. Sabahın erken saatlerinde İstanbul'un havası acımazdı kimseye. Adımlarımı hızlandırırken varıcağım yere ulaşmanın küçük bir heyecanı vardı içimde. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum bu yüzden içimde endişeyle dolu bir taraf gitmemem için hep beynimin bir yerinde konuşup duruyordu. Gitme diyordu gitsen bile neyi bulacaksın bulsan bile napıcaksın aradan geçen 38 koca yıldan sonra karşılaşacağım şeye hazır mıydım. Bilmiyordum ama oraya gitmek istiyordum. Çok özlemiştim.
O eski binalardan eser kalmamış mahalleye giriş yapınca burnumun ucu sızladı. Tam bir aydır kendi içimde koca bir savaş veriyordum. Bir tarafım unut hepsi rüyadan ibaretti derken bir tarafımda acı içinde kıvranıyordu. Çünkü yaşadığım hiç bir şey rüya olmayacak kadar gerçekti. Bedenim ne kadar hastane köşesinde uyur vaziyette olsada ruhum herşeyi hissetmişti. Yaşadıklarımın hepsi kafamda kazılıydı.
Dış cephesi yenilenmiş o evin önüne geldiğimde adımlarım kendiliğinden durdu. Bakışlarım evin her köşesine degerken göğsüme bir ağırlık çöktü.
Derin bir nefes çektim içime. Bir iki adımda kapıda bitip zile uzun uzun bastım.
Kapı otomatik açılınca itip içeri adımladım kalbim güm güm atıyordu. Ezbere bildiğim kapıya varınca aralıklı kapının ardından bedeninin yarısını gördüğüm benim yaşlarımda ki yabancı kızla kaşlarım çatıldı. Siması birilerini andırıyordu ama çıkaramıyordum. "Buyrun kime bakmıştınız?" Naif sesiyle beni düşüncelerimden çekip aldı. "Ben Sabiha Mengi'ye bakmıştım."Kız tam cevap vericekken arkadan başka bir kadının sesiyle lafı kesildi. "Alev kızım kimmiş?" Kafasını dönüp "Bilmiyorum anneannemi soruyor biri" dedi. Kapı ardına kadar açılıp ellili yaşlarındaki kadın öne çıktı. Bu Aylin miydi sahiden. Yüzü yılların getirdiği yorgunlukla çökmüş tonton bir neneden hallice olmuştu. "Buyur evladım ne istemiştin?" İçinde bulunduğum durum o kadar absürttü ki bu duruma gülsem mi ağlasam mı bilemedim. "Sabiha mengiyle görüşmek istiyorum Aylin hanım." Karşımdaki kadının yüzü saniye saniye değişip şaşkın bir hâl aldı.
"Adımı nerden biliyorsun sen?" İçim içime sığmıyordu artık. "İçeride konuşabilirmiyiz müsaitseniz." Kızıyla bakışıp bana döndü tekrar, kafasını sallayıp beni onayladı. Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye adımladım. Mobilyalar, duvarların rengi içindeki insanların yüzleri değişmiş olsa bile evin ruhu hiç değişmemişti. Hiç yabancılık çekmeden tekli koltuğa geçtim. Dışımdan ne kadar rahat gözüksemde içimde o kadar bir yerlere sığamıyordum. Genç kız üçlü koltuğa geçerken Aylinde annesinin odasına geçti. Sanırım onu salona getirecekti. Alev çaktırmadan beni izlerken bir anda söze girdi. "Çok benziyorsun" sorgulayan bakışlarımı ona çıkardım. Çenesiyle duvarda ki asılı çerçeveyi işaret etti. "Dayıma çok benziyorsun" diye tekrarladı kendini. Bakışlarım resimdeki adama kaydı. Onun fotoğrafıydı. Renklendirilmiş fotoğraf özenle çerçevelenip odanın en güzel yerine asılmıştı. "Evet sanki ikizimmiş gibi."
Kafasını salladı. Oda tekrar garip bir sessizliğe gömüldü. Karşı odanın kapısı yavaşça açılınca heyecanla bakışlarımı oraya çevirdim. Bir elinde bastonu diğer eli Aylin'in elleri arasında yavaş adımlarla bana doğru gelmeye başladı.
Ayaklanıp sabırla bekledim onu. Bakışlarını yerden kaldırıp bana dikti. Bir kaç saniye yerinde dona kaldı. Göz bebekleri sulanıp yaşlanmış yüzünde bir kaç damla yaş firar etti. Bu haline Aylinde Alevde şaşkınlıkla seyirci olurken istemsizce benimde gözlerim dolmuştu. "Annem noldu niye duygulandın kurban olduğum." diye sordu Aylin.
Tekli koltuğa oturtup eliyle annesinin gözlerini sildi. "Feritim gelmiş Aylin." Ses tonu yorgunluğunu ve üzüntüsünü öyle bir taşıyordu ki, yıllar ona çok acı çektirmiş ti belliki. Aylin bana dönüp sessizce "Kusura bakma evladım rahmetli abime çok benziyorsun ona benzetti seni." diye açıklamada bulundu. Duyduğum şeyle tüylerim ürperdi. "Ne kadar oldu vefat edeli?" Sesim titreyerek sorduğum soruya sabırsızlıkla cevap bekledim. Uzun uzun baktı gözlerime "Senden uzak olsun ama senin yaşlarındaydı. Daha gençliğinin baharında alçakça öldürüldü." Kalbime inen ağrıyla elim göğsüme gitti. Demek o gün orda hayatını kaybetmişti. "Başınız sağolsun"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERİT (GAY)
FantasyNe yani ben 1986 yılında gôtünü veren bir ibnemiydim hemde ülkücü bir adama..