Kepenkleri hızla indirip kilitledim. Bugün saatinden erken kapatıp eve gitmek istiyordum. Hafif çiseleyen yağmurun altında hızlı adımlarla yürümeye başladım. Yağmur bir anda hizlanınca koşmaya başladım. Islanmaktan nefret ederdim. İnadına sanki bardaktan boşalırcasına yağmaya başlayınca pes edip bir binanın girişine sığındım. Biraz azalsın giderdim.
Yaklaşık beş dakika kadar hâlâ beklerken Ali'nin arabası tam önümde durdu. "Ne bakıyorsun aval aval binsene kardeşim." Hiç beklemeden bindim Tofaşına. Hızır gibi yetişmişti.
"Sağ olasın kardeşim." Arabayı çalıştırıp yola devam etti. Yüzünde bir kaç morluk vardı. Loş ışıkta ne kadar görünmese de yakından fark ediliyordu. "N'oldu yüzüne senin?" Yoldan bakışlarını çekip bı kaç saniyeliğine bana döndü. "Önemli bir şey değil.""Ne zaman oldu?" Dudağının kenarına garip bir gülümse kondu. Sinirden mi yoksa başka bir şeyden mi çözemedim ama samimi değildi. "Dün oldu."
"....bir arkadaşın gönül meselesinden dolayı." Sesi imalı idi. Araba apartmanın önünde durdu. O inmek için bir hamlede bulunmayinca eve davet ettim ama işi olduğunu söyleyip reddetti.
Arabadan inip hızla girişe yoneldim. Yağmur felaket yağıyordu. Ali uzaklaşınca bende eve girdim. Bugün kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Sanki kırk adam dövmüş gibi her bir zerrem ağrıyordu. Odaya geçip direkt karyolaya attım kendimi. Ölüm uykusuna yatmak istiyordum.
Dün ki o rezillikten sonra çok düşünmüştüm. Ve o ibne faşiste karşı olan bu hallerimin benimle ilgisi olmadığı kanaatine vardım. Eski Ferit'in hisleri ve halleriydi. Madem ki bu beden ve hayat bana tahsis edilmişti. O zaman benim borum ötecekti. Ben ibne değildim. Bir erkeğe ilgi duyacak kadar da yoklukta değildim. Şu geceyi atlatıp yarın anneme evlenmek istediğimi söyleyecektim. Eskisi kadar gamsız değildim. Yeni hayatım beni çok olgunlaştırmıştı. Evliliğe hazır hissediyordum kendimi. Bu beladan da tamamen kurtulmuş olucaktim.
Mahallede gördüğüm ve arada annesiyle bizim eve gelen ahu gözlü kız aklımdaydı. Tecrübelerim onunda bana karşı boş olmadığını gösteriyordu. Kendi yilimda olsam evliliği bırak ciddi ilişki bile bana saçma gelirdi. Çünkü insanların birbirini kolaylıkla aldattığı çok iğrenç bir dönemde idik. Ama bu zamanda herşey o kadar guzel ki gençlerin birbirine bakışları bile masum ve içten.
Açılan kapıyla kafamı tavandan o tarafa çevirdim. "Oğlum yemek hazır seni bekliyoruz." İştahım hiç yoktu. "Yedim bir şeyler anne size afiyet olsun." Yanıma yaklaştı. Elinin tersini alnıma dayayıp bir süre bakledi. "Senin rengin niye kreç gibi olmuş. Hem üstünde ıslak."
Alnimda ki elini tutup avcunu öptüm. Anne kokusu bambaşkaydı. "Yoruldum biraz üstümü değiştirip uyursam sabaha geçer anne." Tatmin olmamış gibi cıkladı. "Yok şimdi ben sana çorba ısıtayım sende üstünü değiş kalın yorganın altında uyu sabaha geçer o zaman." İnatçı kadındı. El mahkum dediği gibi yaptım. Sabah ilk işim bu kafamdaki mevzuyu konuşmaktı.
Sabah ola hayrola.
Ferit o kadar konduramıyor ki kendine, suçu hep başkasında buluyor.
Bir bedende iki ruh mu var sizce ondan mi bu çekim?
Ali dikkatinizi çekti mi?
Acaba Kürşat bu evlilik mevzusunu duyunca ne yapacak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERİT (GAY)
FantasyNe yani ben 1986 yılında gôtünü veren bir ibnemiydim hemde ülkücü bir adama..