Özüm, Özelim, Özlemimsin

676 101 30
                                    

Kürşat arabayı park edince hızlıca kendimi dışarı attım. Şiddetli rüzgârla montumu daha çok üstüme çektim. Hava bir anda buz kesmişti, ardımdan sakin adımlarla gelen Kürşatı beklerken küfretmemek için dilimin ucunu ısırdım."mekânın anahtarı sendeydi dimi?" Yanıma geldiğinde artık mekâna doğru adımlıyorduk. Elini cebine atıp çıkardığı anahtarı bir kaç kez salladiktan sonra havada yakalayıp avucunda sıktı.

"Yedeğini çıkarıp sana veririm" dedi kapıyı açarken, kafamı sallayıp onu onayladım. İçeri girdiğimizde dışarıdan pek bir farkının olmamasına sövmeden edemedim, bu nasıl bir soğuktu amına koyayım. Kürşat gözünü etrafta gezdirip sonunda masalardan birine ilerleyip kumandadan klimayı açınca bir kaç dakika sonra ortam artık daha sıcak olmuştu.

Üstümdeki montu çıkarıp gelişi güzel sandalyenin üzerine attım. Kürşat elinde bir ajandayla yanıma gelip sandalyeye kuruldu. "Aslında pek yapılacak bir iş yok ama sen yinede bir göz at " kafasını kaldırıp bana baktı ajandayı önüme çekip hafifçe eğildim masaya. Her bir hareketimi dikkatle izliyordu. Tek tek sayfaları gözden geçirip fazla bir eksiğin olmadığına kanaat getirince defteri kapatıp ona döndüm. Bakışları belimdemiydi amına koyayım onun. Hafifçe öksürüp bana dönmesini sağladım. "Dediğin gibi yapılması gereken herşey yapılmış ben yinede aranması gereken yerleri arayıp açılış günü hiçbir şeyin eksiksiz olmaması için konuşurum." Kafasını sallayıp beni onayladı.

"Şimdilik benden bu kadar birşey olursa haberleşiriz" dedim tek düze bir sesle. Hemen ayaklanıp elini telefonuna attı. "Numaran lazım bunun için" dedi alayla karışık bir gülüşle. Bana uzattığı telefonunu alıp numaramı çaldırdım. Tam telefonu geri vericekken arayan kişiyle bakışlarım bir kaç saniye ekrana kilitledi. Aşkım arıyor telefonu sertçe ona verip sandalyenin üstündeki montuma uzandım. Elim ayağım birbirine girmişti. Bir kaç çalıştan sonra telefonu sessize alıp cebine koydu. Yüzünde yine siktiğimin o sırıtışı ile beni izliyordu. Montu döver gibi üstüme geçirdikten sonra ona kısa bir bakış atıp kapıya doğru ilerledim. "Nereye?" Arkadan seslenip adımlarımın durmasını sağladı. Ona dönüp sakin tutmaya çalıştığım sesimle eve diye cevap verdim. "Bekle ben bırakayım seni."

"Eyvallah kardeşim gerek yok ben giderim, sana emanet buralar." diyip cevabını beklemeden kapıyı açıp dışarı attım kendimi.

Bir umut odur diye kendimi heveslendiren aklımı sikeydim. Kaderin benimle bir derdi vardı sanki, bir kere mutlu oldummu hemen ardından canımı sıkacak illaki bir şey çıkarıyordu.

Otobüs durağına vardığımda kolumdaki saate baktım daha beş dakika vardı beklediğim otobüsün gelmesine, cebimdeki paketten bir dal çıkarıp çakmakla ucunu tutuşturdum. Soğuk hava yüzünden mi bilmem ama içtiğim sigaradan bile tat alamıyordum. Durağa yaklaşan otobüsle bitmeye yüz tutmuş sigaramı yere atıp ezdim.

Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra viraneme varmıştım. Artık karanlık çökmüş sokak lambaları yanmıştı. Apartmandan içeri girip merdivenleri hızlıca tırmandım. Bir an önce eve varıp kendimi yatağa atmak istiyordum. Hem mental olarak hem bedenen çok yorulmuştum. Kapının önüne gelince ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. Muhtemelen Samet bu gece gelmicekti. Yine Allah bilir hangi karının yanında sabahlayacaktı puşt.  Üstümdeki fazlalıkları çıkarıp direkt yatağa attım kendimi. Bilmem kaç dakika boyunca gözlerim kapalı uzanmışken karnımın gurultusuyla elimi karnıma attım. İşin yoksa birde kalk yiyecek birşeyler hazırla. Bıkkınlıkla yataktan doğrulup kalktım.

Mutfağa varıp buzdolabın kapağını açıp boş boş izlemeye başladım. Maşallah tam tıkırdı amına koyayım. Kapağı kapatıp üstündeki dönercinin mıknatıslı kartını alıp telefondan numarayı çaldırıp iki porsiyon dürüm siparişi verdim. Anca keserdi beni, siparişin gelmesi yarım saati bulacağı için kısa bir duş almaya banyoya ilerledim.

FERİT (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin