Gözlerimi aralayıp loş ışığa alışmaya çalıştım. Bütün kemiklerim ağrıyordu amına koyayım. Ağzım dilim kurumuştu. Yavaşça doğrulup oturur pozisyona geldim. Kendi odamda idim. İyi bugünde ölmemiştim.
Aralıklı kapıdan içeri giren Kürşat'a takılı kaldı gözlerim. Onu en son yerde kanlar içinde yatarken öfkeli bakışlarla bana koşarken gördüğümü hatırladım. Zaten sonrası yoktu.
"Uyandın mı sonunda prenses" alaylı ses tonuna bakılırsa keyfi yerindeydi. "Keşke ölseydim amına koyayım." Kaşları çatıldı. "Doğru düzgün konuş elimin tersindesin bak" sırıttım. "Su ver hadi ağzım dilim kurumuş."
Sehpanın üstündeki cam sürahiden su doldurup karşıma oturdu. "Aslında istersen farklı bir yoldan da susuzluğunu giderebilirim." Anlamayan bakışlarla gözlerine baktım.
Gözleri yavaş yavaş aşağı, dudaklarıma inince imasını anladım. Elimdeki bardağı hızlıca alıp bir dikişte içtim."Anca rüyanda görürsün" şen bir kahkaha patlattı. "Onada şükür süt oğlan"
Elimdeki bardağı sehpaya bırakıp ona döndüm. "Hayırdır gecenin bu saatinde ne işin var evimde " ayaklanip kenardaki yer yatağını serdi. "Hatırlamıyormusun en son kollarımda bayılmıştın seni buraya kadar taşıdım." Taşşak geçiyordu. İçimden sabır çektim.
O sırada aralıklı kapıdan annemin sesi duyuldu. Elindeki ince battaniye ve yastıkla içeri girdi. "Oğlum al bunları" Kürşat hemen ayaklanıp elindekileri aldı.
Annemle göz göze gelince dudakları titredi. Gözleride kızarmıştı. "Anne" ayaklanıp yanına gitmek istedim ama hiç mecalim yoktu. "Sabah konuşuruz oğlum yat dinlen sen." Sesi zor çıkıyordu. Perişan haldeydi. Kapıyı kapatıp ikimizi başbaşa bıraktı.
"Kürşat ne oldu, anlat herşeyi" ne kadar ciddi olduğumu farkedip o da ciddiyetle konuya girdi.
"Sen o kızı reddedince o da soluğu o kancıkta almış. Aralarında ne geçmiş bilmiyorum. Ama piç kurusu pusuda beklemiş, seni gözden çıkarmış eğer yetişmeseydim Allah korusun felaketin olurdu. Şüphesiz bende o şerefsizin felaketi olurdum."
"Sen nerden haber aldın?" Kafası bana döndü. "Benim her zaman bir gözüm senin üzerinde orayı eşeleme."
Kafamı salladım bu manyak peşime birini takmış bile olabilirdi. Herşeyi beklerdim artık. "Ortalık çok karıştı mı?"
"O puştu soruyorsan bir hafta kendine gelemez. Benim bakmaya kıyamadığım yüzü bu hale getirmenin bedeli ağır oldu onun için." Bişey diyemedim artık onun bana karşı olan bu haline alışmıştım. Önceleri gibi garip gelmiyordu. Yada sinirlendirmiyordu. Hatta şuan burda olması bile çok iyi geliyordu bana.
"Saat kaç?" Beklemiyor olacakki şaşırdı. Ama kolundaki saate bakmayı da ihmal etmedi. "02:48" kafamı sallayıp yatağıma geri uzandım. "Allah rahatlık versin."
"Ferit" bakışları hâlâ üstümdeydi. Benim bakışlarım ise tavanda..
"Efendim"
"Kovmayacak mısın?" O an o kadar masum geldi ki bu hâli içimi sıcacık etmişti.
"Kovsam gidecek misin?" Olumsuz ses çıkardı. "Uyu o zaman Kürşat."
Tebessüm ettiğini goremesemde hissettim. Benimde dudaklarım istemsizce kıvrıldı. Üstündeki gömleğini çıkarıp yüzü bana dönecek şekilde yan yattı.
Üzerimdeki bakışlarına karşılık bende ona döndüm. Sessiz sedasız sadece bakışlarımızla konuştuk. Ne kadar Ali'yi haşat ettiğini söylesede o da pek âlâ kavgadan nasibini almıştı. Benim için hemde..
Epey bir vakit geçti. Gözlerimiz kapalı olsa bile uyanıktık. Aklıma dolan düşüncelerle gözlerimi araladım.
Ona gerçekleri söylesem ne tepki verirdi acaba? Deli olduğumu mu düşünürdü yoksa inanır mıydı? Beni sevmeye devam eder miydi? Yoksa arkasını dönüp kaçar mıydı?Göz kapakları aralanıp bakışlarımızı birleştirdi
"Herşeyin o kadar farklı ki. Sanki o çocukluktan beri tanıdığım Ferit değilmişsin gibi. Bakışların, konuşman, yürüyüşün, gülüşün, sessizliğin bile farklı."Bir anda açtığı konu ile yutkundum.
"O değilim desem inanır mısın bana?""Bir hafıza kaybıyla insanın herşeyi değişir mi süt oğlan."
"Degismez, insanın özü neyse odur."
"Sen neden değiştin süt oğlan?" Herşey o kadar hızlı ilerliyordu ki resmen ona olup biteni anlatma kıvamına gelmiştim. "Kürşat ben bundan 38 yıl sonrasından geldim. O zaman bi kavgada ölüp bu zamanda tekrar dirildim. Kendimi bu beden içinde buldum." Artık söylemiştim üstümden büyük bir yük kalkmış gibi rahattım.
Başta tepkisiz kaldı sonradan yüksek sesle kahkaha atmaya başladı. O kadar çok yüksek sesle kahkaha atıyordu ki kulaklarım çınlamaya başladı. Soğuk soğuk terlemeye ve üstümde bir ağırlık hissetmeye başladım.
Bir kaç saniye sonra Kürşatın sesi artık çok uzaklardan gelmeye başladı. Bir anda gözlerimi açmamla baş ucumdaki adamı görmem bir oldu. Sabah olmuştu. Ter içinde kalmıştım. Ne yani hepsi rüyamıydı amına koyayım.
"Kürşat?"
Beni doğrultup su içirdi. "Gülüm iyimisin sen?" "Sikicem gülünü he" istemsizce sinirimi bozmuştu. Resmen mala dönmüştüm. Sırıtıp bardağı sehpaya bıraktı. "İyisin iyi, kalk duş al hadi kahvaltı hazır yavrum."
Büyük bir hayal kırıklığıyla yatağımdan kalkıp banyoya yöneldim. Bu iş bu kadar kolay çözülecek gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERİT (GAY)
FantasyNe yani ben 1986 yılında gôtünü veren bir ibnemiydim hemde ülkücü bir adama..