Ani iniş çıkışlar

2.5K 177 11
                                    

Doldurduğum çayları masalara servis ederken kapıdan dört gencin girdiğini gördüm. Bunlar geçen Aliyle kafa dağıtmaya gittiğimiz genclerdi. Topluca selam verip en dipteki masaya geçtiler.

"İki gözüm bize birer çay getir." Dedi iclerindeki en sert mizaçlı olan. Boslari alıp tezgah arkasına geçtim. İnce bellilere çayları doldururken Kürşatla birlikte üç dört ülkücünün daha içeri girdiğini gördüm. Direkt ayaklanan solcular dikkatimi çekti. Hemen onlara doğru adimladim. Amacım kimseyi korumak degildi. İsterlerse birbirlerini siksinlerdi. Ama benim mekanimda olamazdı bu kavga.

"Hayırdır?" Dedim Kürşata dönüp. Bu şerefsizin derdi neydi? Solculara doğru attığı o sikici bakışları bana döndüğünde daha yumuşak bir hal aldı. "Birşey yok. Bir bardak çayını içmeye geldim." Sakinliğine güvenerek kafa salladım. Onlar bir masayı gözlerine kestirip oraya yerleşti. Hemen tezgah arkasına geçtim.

Solcuların çaylarını servis ederken içlerinden biri "Bu faşistler senin mekanına nasıl böyle rahat rahat girer oldu Ferit?" diye sordu. Amacı kavga çıkarmaktı. Çünkü dibinde olduğum halde sesli söylemişti piç kurusu. Daha ben ağzımı açmadan Kürşatın masasından ayaklanma sesleri geldi. "Şu ağzı süt kokan anarşist köpeğe bak hele. Canı şamar çekmiş." Sağcılardan biri alayla karşılık verirken sinir kat sayım dahada yükseldi. Amına koyayım ben hayatımın hiç bir döneminde kavgasız gürültüsüz bir yaşam süremeyecekmiydim.

Gözlerim direkt Kürşatı buldu. Bakışlarımdan ne anladı bilmiyorum ama arkadaşlarına uyarıcı bir bakış atıp yerlerine oturdular. "Amacım kimseyi ayrıştırmak değil. Biliyorsunuz ki benim artık şu dava işlerinde bezim yok. Eğer adam gibi çayınızı kahvenizi içmek istiyorsaniz eyvallah ama yok kavga gürültüyse derdiniz kapı orda beni uğraştırmayın arkadaşlar." İki gruba hitaben söylediğim sözlere karşılık sessiz bir onaylama aldım. Diğer masalarda ki yaşlı amcalar bana gururlu bakışlar atıyordu.

Saatler geçtikçe millet dağılmaya başlamış içerde sadece biri tek kalmıştı.
Varlığına aldırmadan sandalyeleri ters çevirip yerleri süpürdüm. Şerefsiz öylece süzüp duruyordu. Daha fazla dayanamayıp ona döndüm. "Evin barkın yokmu senin kaç saattir burdasın." Ayağa kalkıp kendine bir çay doldurdu. "Ben zaten evimdeyim gülüm." Geri yerine oturup çayını yudumlamaya devam etti.

İşim tamamen bittiğinde Kürşatın elindeki yarısı dolu bardağa kilitlendim. İş çıkarıyordu şerefsiz bana. Nereye baktığımı anlayınca sırıttı hafiften. "Korkma bunu ben yıkarım." dedi keyifle. "Tabi sen yıkayacaksın uşağın mı var." Bir dikişte içip hemen yıkamaya geçti. "Üstünü giy çıkalım."

Parkamı üzerime geçirip kafa salladım. "Gerek yok kendim giderim." O da montunu giyip dışarı adimladi. Kepenkleri indirip kilitlerken başımda bekliyordu hâlâ. "Rica etmedim arabaya bin hadi." Yavaştan çiseleyen yağmur ve günün yorgunluğuna yenilip kendimi arabasına attım. Hiç gurur yapicak havamda degildim.

Arabayı çalıştırıp bana yandan bir bakış attı. "Bugün pek bir uysalsin" bir an önce uyumak istiyordum. "Şansını zorlama istersen." Bir anda elini ceneme atıp yanağımı kendine çekti. Daha ne olduğunu anlamadan sertçe öptü. "Ulan balmısın sen çocuk."

Yanağımı bırakıp geri yerine geçti. "Napiyorsun lan sen" sesim götümden çıkmıştı resmen. Kalbim ritim değiştire değiştire çarpıyordu. İki saniyede mala çevirmişti beni. "Dayanamadım süt oğlan aşırı zorluyorsun beni."

"Sikerim yapıcağın işi çek sağa inicem."
Yandan bakış atıp sürmeye devam etti. "Salak salak konuşma nereye iniceksin." Elimi kapıya atıp açmaya çalıştım. "Dur lan inicem dedim." Arabayı sağa çekip bana döndü.

"Yavrum sen manyadın mı. Sanki ırzına geçmişim gibi hareketler yapıyorsun. Yanağını öptüm lan."

"Öpmeyeceksin kardeşim bunlar ters bana. Anlıyor musun?"

"Hiç mi birşey hissetmiyorsun hiç mi heyecanlandırmıyor seni hoşuna gitmiyor."

Kafamı eğdim. İçim karmakarışıktı. Ne düşünüp hissedeceğimi bilmiyordum. Arabadan inip kendimi dışarı attım. Hızlı hızlı yürüyüp duran arabayı arkamda bıraktım. Yağmur öyle hızlı yağıyordu ki kafamdaki şapkaya rağmen içim ıslanmıştı bile. Caddeden sokağa girip ilerlerken arkamdan korna sesi geldi. Kafamı çevirip bakınca Kürşat olduğunu gördüm. Hiç aldırmadan yoluma devam ettim. Arabanın açılıp kapanma sesi zor bela kulağıma gelirken bir kaç saniye sonra kolumdan çekilmem bir oldu.

"Bin şu arabaya sonra afra tafta yaparsın seni öptüm diye." Kendimi tripkolik kizlar gibi hissettirmisti şerefsiz herif. "Sikicem şimdi belanı. Rahat bırak lan beni. Bir sal artık ."

"Hay ben senin katır inadını şimdi bin şu arabaya hasta olucaksın Allah'ın keçisi." Sinirle çıkışıp ardında sürüklercesine arabaya bindirdi. Bir kaç dakikalık yoldan sonra evin önünde durdu. Arabadan inip direkt eve girdim. Onunla göz göze bile gelmek istemiyordum.





FERİT (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin