Rüya

32 7 5
                                    

Ve günler böylece gelip geçti. İnsanlar, 2 milyonluk kocaman bir ordu toplamış, harekete geçmek için son mühim işlerinin telaşına kapılmışlardı. Alurah, hükümdarın emelleri için gereken her şeyi yapmış, yaklaşan kıyameti adeta hissedercesine, gecelerin o en soğuk ve ıssız saatlerinde uykularını kaçıran kâbuslara karşı giderek daha çok savunmasız hâle gelmişti. Bir gece, yine bu düşlerin pençesindeyken ansızın uyandı ve terler içindeki elbisesini fark etti. Lakin bu öyle bir terdi ki sanki yeni sudan çıkmış bir balık misâliydi. Ve o karanlık vakitte gördüğü düşün tek özelliği, daha önceki korkunç uyku âleminin haberlerinin hiçbirini hatırlamamasına rağmen bu son gördüğü her şeyi hatırlamasıydı. Rüya şöyleydi: Alurah, yemyeşil ve üzerinde hiçbir yüksek noktanın bulunmadığı, güneşin ve yellerin ahenkle süslediği bir düzlükteydi. Üzerinde yalnızca bir paçavra denebilecek, yırtık pırtık, dizlerini dahi zor kaplayan bir kıyafet vardı. Öncelikle kıyafetine hayretle baktı... Bir süre sonra çevresinin güzelliği karşısında mesut bir bakışla etrafını iyice süzdü. Tam o anda gökyüzü aniden karardı. Öyle ki o manzara yitip gitmeden evvel gördüğü tek şey doğruca üstüne gelen kapkara bir dalgaydı. Müthiş gür ve azametli bir ses haykırdı. "O Zalimleri Sevmez."

İşte bu derin sesin dehşeti hatırlayabildiği ve uyanmadan önce gördüğü son şeydi Alurah' ın. Yatak odasından bitkin ve terli bir şekilde çıktı. Omuzlarında kadar inen saçı, boynunu kaplayan sakalı dahi nemlenmişti. Önce nefesi daraldı. Yürüdüğü koridordaki bir duvara yaslandı sonrasında ise hiç ağlamadığı kadar ve bir yaverinin gelip kendisine baktığını anlayana kadar ağladı. Son 3 aydır ara ara gördüğü kâbusların sonuncusu, onun içinde bazı hakiketlerin başlangıcı olmuştu.

Yaver, "Efendim neden ağlıyorsunuz?" diye sordu.
"Bu benim şahsi bir meselemdir. Senin için vazife gerektirecek bir şey teşkil etmez yaber!" dedi Alurah ve odasına döndü. Odasında şahsi bir kütüphaneye sahipti. Orada nice zamandır aklında bulunmasını istediği şeyleri saklayan, faydalı malûmatlarla dolu eserler mevcuttu. İçlerinden biri de dinlerle ilgili bir kitaptı. Alurah hiçbir din için iyi izlenimlere sahip değildi. Lakin çok çok eskilerde bir müslüman olduğundan bahsedilirdi. Hatta Alurah, annesinden kalan bir ayeti her zaman okurdu. İnanmasından değil yalnızca annesine vefasından. Bu da Ayet El Kürsi idi. Elindeki kitap da Kur'an dı. Onu açıp, annesin öğrettiği ayetin olduğu kısma geldi. Baştan sona tam 7 defa okudu. Başını göğe kaldırdı:

"Sen" dedi, "beni uyarıyor ya da beni koruyor musun? Bazen dile getirmekten utandığım çok rezillikler yapsam da... Aslında seni ve sana inancımı kaybetmediğim, her şeyin sana kavuşmak için bir iyilik olduğunu bildiğim eski günleri özlemeye başladım."

Belki türlü kötülüklerden sorumlu bir adam bile bir an için şeytanlığını görebilir...

Decaruh' un Dehşeti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin