3.

22 3 1
                                    




İmkanın sınırını görmek için
İmkansızı denemek lazım
Fatih Sultan Mehmet

•4Nisan 2024

Aynı kutuplar birbirini iterken zıt kutuplar birbirini çekerdi. Çünkü akılları ile araları yoktu. Yıllar sonra bile karşımda durmuş bana bön bön bakan bu yeşil gözleri nasıl en baştan tanıyamadığıma hayret ediyordum.

Benim zıt kutubum Tunahan.

Her haltı anneme yetiştiren Tunahan.

Bana okuma yazma öğreten, annemin biricik ve sevgili öğrencisi Tunahan.

Nasıl oluyordu da yıllar sonra karşılaşabiliyorduk? Üstelik alakasız bir yerde alakasız olaylarla. Gerçi başta kavga etmiş olmamıza şaşırmamalıydı çünkü biz küçükken de çok kavga ederdik. Tunahan annemin dört yıl öğrencisi olmuştu ancak biz iki sene arkadaşlık edebilmiştik. Arkadaşlık denilebilirse tabi.

Okula başladığımda haliyle annemin okulu olduğu için sık sık sınıfına gidip dururdum. Hatta kendi sınıfımdan çok annemin sınıfında olurdum. Orada tanışmıştık onunla. Annemin gözüne girebilmek için resmen beni bir basamak olarak kullanmıştı.

Allah affetsin o zamanda yakışıklı bir çocuktu ama şu an ne olmuştu buna böyle? Okulun bütün kızları bunun peşinde koşardı. Küçücük yaşlarına bakmadan mektup yazıp montunun cebine sokarlardı. Bu şımarmasın diye de ben gördüklerimi yırtıp atardım. Hatta bir keresinde montunu Tunahan'ın montunun yanına asmak için kavga ettiklerine şahit olmuşluğum bile vardı.

"Ulan!"dedi en sonunda aramızdaki uzun ve derin bakışmayı sonlandırarak. Elinin hafifçe masaya vurdu. "Nasıl başta tanımam? Aynı gıcıklık. Aynı havalar."

"Sen kendine bak."dedim kaşlarımı çatıp yüzümü buruşturarak. "Hala kendini beğenmişsin."

"İnanamıyorum."dedi alay eder gibi tıslayıp gülerken. İyice geriye yaslandı. "Gerçekten sensin. Dünya ne küçük."

"Asker mi oldun seeen?"dedim iki kaşımı kaldırıp beğenmez bir ifade takınarak. Hem de feriştahı olmuştu.

"Beğenemedin mi?"diye dudak büktü.

"Askerler insanları korumaz mı? Sen genelde korumayı değil, baş yakmayı seversin."

"Cam korkuluklarına sıkıştırdığın koca kafanı çıkardığım günü unuttun herhalde." Dedi böbürlenir gibi.

O demirlerin arasından zıplayıp zıplayıp koşardım. Nalet! O gün sıkışacağım tutmuştu. Şunun da ağzına laf vermiştim ya yazıklar olsun bana!

"Bir kere."dedim işaret parmağımı kaldırıp gözüne sokmak ister gibi. "Bir kere bir hayrın dokundu. Başka da yok. Üzerime kurbağa attığın günler, zavallı böceği suluğuma bıraktığın günler, saçlarımı sıraya sıkıştırdığın günler. Say say bitmez."

"Öğretmen mi oldun seeen?"dedi az önce benim ona baktığım gibi beğenmez bir ifade ile.

"Beğenemedin mi?"

"Pek sevmezdin de okulu." Burun kıvırdım.

"Küçüktüm."

"Okuma yazma öğrettim sana!"diye yükseldi. Sonra alay eder gibi güldü. "Bir de iyiliğin dokunmadı dersin. Suna öğretmen kadıncağız, çaresiz kalmıştı artık. Benden yardım istemişti."

Kaşlarımı çatıp sinirle baktım yüzüne. Bunun konumuzla ne alakası vardı? Ne olmuş okula gitmemek için ağlamışsam? Küçücük bir çocuktum ve hala çizgi film izlemem gereken zamanlardı. Hala aynısını savunuyordum. En azından kendim için.

ALMİLA | Saklı SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin