16. Bölüm

9 3 3
                                    

Yeni bölüm sizlerle. Iyi okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın;)
.
.
.

Telefon elimden yere düştü. Duyduklarımla kendimi yere bıraktım. Dizlerimin üzerine düşerken "Koruyamadım." Gözlerimden yaşlar akıyordu. Tugay hemen yanıma eğildiğinde "Güzelim ne oldu?" Ağzımdan tek bir kelime çıkıyordu.

"Koruyamadım." Anlamayarak "güzelim kimi koruyamadın ne oluyor?" Söz vermiştim. Koruyacağım ailene zarar gelmesine izin vermeyeceğim demiştim. Sözümde durmamıştım. Oysa onun gözlerinde ailesine karşı olan sevgisini görmüştüm. Adrian şimdi ne haldedir. Nasıl bakacağım yüzüne, ne diyeceğim? Tugay  "Güzelim yüzüme bakar mısın?" Gözlerimi yerden Tugay'ın gözlerine çıkardım.

Gözlerime bakarken elleriyle göz yaşlarımı sildi. "Şimdi bana ne olduğunu anlatır mısın kimdi arayan?" Burnunu çekip "Tugay ben söz verdim tutamadım. Öldürüldüler koruyamadım." Gözlerini kısıp "Kimi?" Başımı omzuna koyduğumda "Tugay bana sarılır mısın?" Birşey söylemeden kollarını bana sardı.

Bir süre göz yaşlarımın akmasına izin verdim. Babamla konuşmalıydım ama onun anlayacağı bir dilden konuşacaktım. Başımı kaldırıp tugaya baktım. Burnumu çekip " Senden birşey isteyebilir miyim?" Bana baktığında " Sen yeter ki iste dünyayı önüne sereyim, yeter ki ağlama." İlk önce ona neler olduğunu anlattım.

"Senden istediğim şey babamı boş bir depoya getirmen onunla anlayacağı bir dilden konuşacağım." Ayağa kalktığında "Ben telefonla konuşup geliyorum." Kafamı salladım. Mark'ı arayıp " Son durum nedir Mark?" Beni cevaplarken " Eşi ve kız çocuğu ölmüş erkek çocuğu ise yaralıymış efendim." Allah kahretsin.

Derin bir nefes verip " Adrian nasıl?" Üzgün bir sesle "Kötü efendim." Gözlerimi birkaç saniye kapattıktan sonra açıp "Teşekkürler Mark gelişmeleri bana aktarırsın." Telefonu kapattım. Tugay salona girdiğinde "Çıkalım mı?" Şaşırarak "Bu kadar hızlı mı?" Sırıttığında "Sen yeter ki iste güzelim anında yaparım. Hadi çıkalım." Evden çıkıp arabaya bindik.

Bir saatin ardından depoya geldiğimizde içeriye doğru ilerledik.
Içeriye girince sandalyeye bağlı adamı gördüm. Dudaklarımı yukarıya doğru kıvrıken " Salih bey nasıl beğendiniz mi sandalyenin konforlu mu?" Çırpınmaya çalışıyordu." Boşuna çırpınma bu gece elimden kurtulamayacaksın." Gözünde gördüğüm tek şey korkuydu.

"Korkma ben senin kadar vicdansız değilim, canını acıtmam. Tabii sorularıma tez bir şekilde cevap vermezsen." Yüzüme baktığında "Konuşsana niye konuşmuyorsun?" Bir kahkaha daha attım." Doğru ağzın bantlı açalım da sorularıma cevap ver." Elimi banta uzattığımda tek seferde çektim.

Ağzında acı bir inleme çıkmıştı. Bağırarak "Orospu!" Gözlerimi devirdim. "Böyle anlaşamayız ama şimdi soruma cevap ver." Nefretle yüzüme bakarken "Ne istiyorsun?" Sert bir şekilde "Adrian ailesine saldırıyı sen mi düzenledin?" Anlamamış gibi yüzüme baktığında bağırarak "Cevap ver lan sen mi yaptın?" Tek kaşını kaldırdı.

"Ben kimseye saldırı falan düzenlemedim." Sinirle boğazını sıktığımda "Bana yalan söyleme!" Nefes alamadığı için çırpınırken " Bı-bır-ak" bağırdım." Soruma cevap ver lan?" Kesik kesik "Ta-tamam du-dur" boğazından geriye çekildim.

Nefes almaya çalışıyordu. Tugay bir köşede sadece yaptıklarımı izliyor karışmıyordu. " Hadi cevap ver sabaha kadar seni mi bekleyeceğim!" Bana baktığında "Evet." Tek bir kelime "evet" artık şaşırmıyordum. Ama canım acıyordu.

Sinirle üzerine yürürken bir yumruk attım " Ne istedin lan ne istedin piç masum insanlardan ne istedin!"  Sert yumruğumla dudağı patlamıştı. Bir kere daha yumruk attım."Ne istedin lan kendi ailenin huzurunu kaçırmak yetmedi de başkasının da huzurunu kaçırayım dedin?" Ağzındaki kanı tükürdü.

İntikam Anlaşması Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin