9. Bölüm | Sen kimsin?

311 30 60
                                    


Amo 988 - sensin o

Arabaya binmemiz ile ikinci yolculuğum onunla başlamış bulunuyordu. Biraz mahcuptum açıkçası, biraz da içim huzur dolu. Bu kış gecesinde tanıdık birine rastlamak çok güzeldi.

Ayrıca hayatımı bi gözden geçirirsem eğer, şu son bir kaç hafta da hayatımın en güzel anlarını yaşadığımın farkına vardım. Yeni insanlar ile tanışıp, mesela Sinan ve onun gibi. Yeni dostluklar kurdum. Beraber güzel vakitler geçirdik.

O eski aylin' den yavaş yavaş eser kalmıyordu, biri zorla benim aylardır arkasına sığındığım, saklandığım duvarı yıkmaya çalışıyordu. Bu iyi bir şey miydi, bilmiyordum..

Rabbimin bana çizdiği o yolu geçmem gerekiyordu, ya yaralı bir şekilde yada...güçlü bir şekilde mi?

Ben yaralarımı saklamaya alışmışım bunca yıl, şimdi mutlu olmak, gülümsemek..

Buna iznim var mıydı? Yoksa her bir gülümsememde, her bir neşemde acaba diyip korkmam mı gerekir? Korkup da kabuğuma saklanmak? Her bir mutluluğun bir bedelli olur muydu? Her bir Neşe'nin ardında, filizlenmiş bir tohum bekliyor.. ya ona iyi bakıp büyüteceksin, yada o tohumu öldürürsün..az diye döktüğün suyu çoğaltıp, taşmasını izlerken..aslında bir can gider...

"Ne o kara kara düşünüyorsun?" dedi sağ tarafımda arabayı süren Aziz. Araba durmuştu, yolu izlerken düşüncelerime dalan ben. Yeni fark ediyordum kırmızı yanan o trafik lambasını. Sonra azizin sorusunu yanıtsız bıraktığımı fark ettim ve "hiç, dalmışım öyle.." dedim yorgun ve durgun sesim ile.

Yorgunluğum sadece fiziksel değildi, ruhum da yorulmuştu, yıpranmıştı. Ama bunu onun bilmesi gerekmiyordu. Hatta hiç kimse bilmese de olur. Ona bakıp içten gülümsedim. Başını sallayıp, üstelemedi yalnızca "öyle olsun bakalım" diye ağzında geveledi.

Yeşil ışık yandı ve devam sürdü. Yollarda fazla insan yoktu, genelde zaten akşamları/ geceleri burası ruhsuz sokaklara dönüşürdü. Tek tek insan olurdu geceleri dışarıda. Onlar da ya gece kulüplerine gidenler olurdu, yada sokaklarda içen ve sızan insanlar. He bide çalışanlar vardı. Ama Türkiye ye kıyasla burası fazla boştu.

Ah be Türkiyem, yıllardır gitmiyordum, gidemiyordum..bazen nasip değildi. Ne zaman Türkiye'ye gitsek..küçüklüğümde orada yaşıyordum zaten, her yer bıcır bıcır insanlar ile doluyordu. Asıl hava kararınca başlıyordu eğlenceler. Abim, ben ve o zamanlar toplandığımız tüm mahalle çocukları bakkala koşardık. Birer dondurma, çerezlik alırdık.. ne güzel zamanlardı öyle. Sohbet, muhabbet oluyordu. İnsanlar dertsiz tasasız gülüp eğleniyorlardı.

Hepimiz biliriz, yaşamışızdır. Çocukken büyük ablalara, abilere, anne babaya özenirlir. "Bende büyünce.." "ben çocuk değilim!" "Ama siz yatmıyorsunuz, ben niye yatmam gerekiyor ki?" "Bu hiç adil değil ki?" "Okula gitmek istemiyorum, ödev üstüne ödev. Siz sadece işe gidiyorsunuz. Bir şey yapmıyorsunuz ki? Çok kolay ki sizin işiniz, hayatınız..." ve daha niceleri. Eminim herkes bu klişe cümleleri bir kerede olsa kurmuştur. O zamanki çocuk gözüyle bakmak, her şeyin masum olduğunu gösteriyor. Keşke hala öyle küçük dertlerimiz olsa, okula gitmemek için türlü türlü nedenler oluştursak. Ama büyümesek mesela? Büyünce çünkü hayat güzelleşmiyor.

Evet yaşadığın hayat aynı olabilir, lakin başka bir pencereden bakıyorsun o olaylara artık :)

Arabada fazla sessizlik vardı, bu sessizliği biraz olsa dağıtmak için "müzik açabilir miyim belki?" dedim. Bana bakıp gülümsedi, ve gamzesine hayranlıkla bakakaldım. "Tabikide, sormana gerek yok ki" ben müzik çaları açınca, tüm arabayı bir beste inletti.

DAMAR YOLUNDAN AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin