ölüm

58 5 15
                                    

 Uraz, herkesin okula gitmesine bu cümleden sonra karar verdi. Ebru ile Sadin el ele tutuşup evlerine, Emir kahve içmek için bir mekân aramaya, Uraz, Alkın, Gırgır Ender'de yasaklı bölgeye, vagonların  olduğu yere gittiler. Yorgunluğu iliklerine kadar hissettikleri için eski vagonlarına girerek kendilerini köşelere atıp anında uyuyakaldılar.

Sabah olunca Uraz, erkenden uyanıp hastaneye giderek önce Deha'yı ziyaret etti. Uyuduğunu öğrenince de Batur'un yanına gidip ondan silah istedi fakat Batur onun güvenliği için silah vermedi. Mutsuzca Batur'un Yanından ayrılarak, yer altı dükkânlarını dolaşıp silah satın almaya karar verdi. İkinci el silah bulduğunda dükkana girip fiyatını sorarken arkasından bir öğretmeni gelip onu dükkândan çıkardı. Oldukça uzun ve dik bir kadındı. Kısa kestane renkli saçlarının güzel kokusu her zaman büyüleyiciydi.

"Ne kadar sıkıntıda olursan ol, ne yaşarsan yaşa, genç olarak sorunu asla şiddetle çözme. Okula gelmenizin, bizim, sizin yanınızda olmamızın en temel örneğidir bu Uraz. Sen zekanla, hırsınla ve arkadaşlarına bağlılığınla bilinen öğrencimsin." diyerek öğrencisini uyardı.

"Elimizden başka bir şey gelmeyeceğini anladığımda başka şeylere başvurma vakti geliyor." cevabını verdi Uraz.

Penan öğretmen, ellerini kahverengi uzun montunun küçük ceplerine sıkıştırıp ses etmeden yoluna devam etme kararı aldı.

"Kararını ver Uraz. Ya mantığınla ya hırsının getireceği zararla devam et." deyip oradan uzaklaşarak gözden kayboldu.

Uraz, yan taraftaki demir kapılı asansöre binip yer altından ayrılarak ıslık çala çala sokaklarda yürümeye başlamıştı. Dışarıda olmak bile artık onun nefes almasını kesiyordu. Kapana kısılmış gibi hissediyordu. Özel güçlerinin olmasının işine yarayacağını düşündü ama imkânsız olduğunu biliyordu. Deha'nın hastanede yaşam savaşı vermesi, Alin'in kayıp olması, Gırgır Ender'in eskisi gibi samimiyetinin olmaması, Alkın'ında hırsızlık yapması onu bunaltıyordu. Kafası düşüncelerle örümcek ağına dönmüştü. Gün boyu dolaştıktan sonra akşam olunca vagona döndü. Her an gelip onları tekrar kovabilirlerdi ama şimdilik burada kalmaktan başka çareleri yoktu. Gırgır Ender ile Alkın pazardan ucuza tavuk bulup almışlardı. Uraz'ı görünce de sofrayı hazırlayıp onu merak ettiklerini de dile getirdiler. Tavuğun budundan koca bir ısırık alan Gırgır Ender, hızla çiğneyip yuttu. Alkın ağır ağır yerken Uraz'da iştahsızdı. Kendi köşesine geçip uyuyunca diğer ikisi de sofrayı toplayıp kendi köşelerine çekilip uyudular. 

Sabah olduğunda kar daha da şiddetli yağıyordu. Karın yağması da hava soğukluğunu yumuşatmış  gibiydi. Vagonun önüne gelen adamları fark edince ses çıkarmadan saklanıp gitmelerini beklediler. Adamlarda biraz dolanıp geri döndüler. Gençler vagondan çıktıklarında karşılarında Nana'yı gördüler. Şaşırmışlardı.

"Alin'in nerede olduğunu öğrendim. Klave kaçırmış onu, her şey oyun Uraz!" diye bağıra bağıra konuştu.

Uraz'ın gözleri fal taşı gibi açıldı.

"Ne diyorsun Nana! Doğru düzgün anlat." diye sordu Uraz.

"Pamir'in yanındaydım gece. Araf'ı öldürmediğini sadece Klave ile birlikte size oyun oynadıklarını söyledi. Hemen ölmenizi istemiyor galiba Klave. Anlam veremiyorum ama ilk kurbanı da kız kardeşim Alin'di." diye kesik kesik nefes alarak anlattı.

"Hemen villaya gidip Alin'i alalım." diyerek Gırgır Ender konuşmaya atıldı.

Uraz ise Batur'a da haber vermelerinin daha doğru olacağını söyledi. Arkadaşlarını o kadar çok seviyorlardı ki, Nana'yı sorguya çekecekleri zamanı kıymetsiz bulmuşlardı. Kalabalık olmalılardı. Klave'nin evinin önüne geldiklerinde Uraz, Alkın, Gırgır Ender, Nana, Batur, Sadin, Emir ve Ebru grubu oluşturmuştu. Batur'un adamları ise, Batur'un onlara paralarını veremediğinden dolayı izindeydiler. Evin içine girdiklerinde Klave, Pamir Uzun, beş tane de Klave'nin adamı vardı. Klave, gülümseyerek Nana ve Batur'a baktı.

"Demek karşı tarafa geçtiniz ha aptallar!" diye kahkaha attı.

Sesi tüm salonda yankı yapmıştı. Uraz, öne atılıp öfkeden yumruğunu sıkarak Alin'in nerede olduğunu sordu. Klave, evin içerisinde olduğunu ama asla alamayacaklarını söyleyince, Uraz ona doğru yürüdü. Dört adam silahlarını çıkarıp hemen önüne geçtiler. Mızrak ise sadece izliyordu. Batur ile Nana'da silahlarını çıkarıp Klave'ye doğru tuttular. Alkın, dayanamayarak yanındaki siyah tahta sandalyeyi kapıp bir adamın eline vurunca adam silahını düşürdü. Alkın bunu fırsat bilerek adamın üstüne atılarak onunla dövüşmeye başladı. 

Klave, Uraz'ı şiddetli bir şekilde yere itti. Herkes arasında kavga başlamıştı. Gırgır Ender masa altına girip kulaklarını ve gözlerini kapattı. Mızrak'ın fırlattığı ip Ebru'nun bacaklarına dolandı ve onu yere düşürdü. Yine isabet ettirip adının hakkını vermişti. Uraz'ın burnundan kan akmaya başladı ama vazgeçmeden hamlelerine devam ediyordu. Sadin, başına aldığı yumruk darbesiyle yerde kıvranıyordu. Baygın gibiydi. Emir onu görünce arkadaşını omzundan tutup sürükleyerek kenara çekti. O arkadaşını kenara çekerken oldukça kısa bir adam, sinsice yaklaşıp Emir'in sırtına sivri bıçağı iki kez art arda sapladı. Emir acı içinde yere düşüp ağlamaya başladı ancak kısa süre sonrada çektiği acı ile ağlaması durdu. Nefes alıp verişi azaldı. Birkaç dakika sonra da derin kanayan yarası yüzünden son nefesini verdi. 

Batur, Emir'i o halde görünce çılgına döndü. Koşarak çocuğu bıçaklayan adamı yakalayıp onu bayıltana kadar sert yumruklar vurmaya başladı. Klave'nin boş durduğunu fark eden Nana, ona ulaşmak için dövüşürken üzerine çıktığı masadan atlayıp Klave doğru bıçağını kaldırarak koştu fakat onun koştuğunu gören Mızrak, elindeki bıçağı ona sapından tutup kıza fırlatıp ayağından yaraladı. Klave, yere düşen Nana'nın saçlarından tutup onun kafasını kaldırıp acı çeken yüzüne baktı. Elindeki beyaz tabancasını onun göğsüne koyup üst üste üç kez sıktı. Silah patlama sesiyle herkes durup Klave bakmıştı.

 Nana, kanlar içinde, gözleri açık bir şekilde, kalbi durduğu için ölmüştü. Klave, gülümseyerek herkese bakıyordu. Gençler çığlık atarak ağlamaya, Nana'yı kurtarmaya çalıştılar. Ama öldüğünü anlayan ilk kişi Uraz oldu. Nana'nın elindeki bıçağı alıp, Mızrak'ı kaptığı gibi diz çöktürerek Klave'yi tehdit etmeye başladı. Klave, eğer adamını öldürürlerse Alin'i asla göremeyeceklerini söyledi. Çocuklar sinirden çıldırıyordu. Uraz da mecburen öfkeden titreyerek, Mızrak'ı iterek bıraktı. Alin, elleri bağlı bir şekilde getirildi, oldukça zayıflamıştı. Saçları uzamıştı, elinde de ufak kesikler vardı. Klave onun ellerini açıp arkadaşlarına doğru itti. Alin'in kurumuş dudakları ablasını görünce aralandı. Nefesi kesildi. Gözyaşları ardı ardına akmaya başladı.

"Şimdilik serbestsiniz" deyip dışarı çıktı Klave.

Ardından müdür Pamir ile Mızrak'ta gitti. Klave'nin dört adamı, Nana ve Emir ölmüştü. Uraz ne yapacağını bilemiyordu. Gırgır Ender'in ödü kopmuştu. Alkın kanlar içinde ayakta dikilmiş, bir Nana'ya bakıyordu, bir Emire...

Batur, gençleri oradan zorla çıkarıp dükkânına götürmüştü. Sağ kalmışlardı ama farklı ruh hallerindeydiler. Dışarıdaki seslerin uğultuları geliyordu. Hepsi gözlerini dışarıya çevirmişti. Kızgın, kanlı yüz ifadeleri onların içindekilerini anlatmaya yetiyordu. Dükkân tozlu ama ışıltılıydı. Planlandığı gibi hareket edilmesine rağmen başarısız olunmuştu. Yetişkinler kin doluydu. Çocuklar ise saflık...

Uraz, işaret parmağını sallayarak gözleri dolmuş vaziyette ağzından köpükler saçarak "Klave'ye ulaşamıyoruz madem işe Pamir beyle başlayalım." diye bağırdı.

 "Ölüm katliamı yapıyoruz." diye seslendi Alkın.

SINIFIN DIŞINDAKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin