Cinayeti Kim İşledi?

30 3 0
                                    


              ŞU AN...

Okula bırakıldıklarında Uraz sessizce Alin'den açıklama bekledikten sonra dayanamayarak sorusunu yöneltti.

"Araf'ı seviyorum dediğinde seninle kavga mı edecektik, seni dışlayacak mıydık?"

"Ben sizi kaybetmemek için gizledim. Hep sevginiz aynı olsun bana olan güveniniz sarsılmasın diye sakladım. Sonra hatamı anladığımda hemen iletişimimi kestim zaten Araf ile." diye Uraz'a cevap verdi Alin.

"İşte bu konuda tanıyamamışsın beni, bizi! Sevgi o kadar kutsal, değerli bir histir ki kimse buna karışamaz. Saygı duyardık ve senin yerin bu grupta hep aynı olurdu. Araf ile anlaşamıyordum diye senin de ondan vazgeçmen hem senin için hem onun için kötü olmuş." dedi Uraz.

Alkın, konuşmadan ellerini cebine koyup ilerlediğinde Uraz onu da durdurup konuştu.

"Sana gelince sevgili dostum. Neden tekrar hırsızlık yaptın, neden arkadaşının canını yaktın... Biz kanayan yaralarımıza yara bandı olurken kanatman neden?"

"Çünkü kendimi değiştirmeye çalışıyorum ama yine de başımıza gelmeyen kalmıyor. Belki bunları yaparsam birazda benimle ilgilenirsiniz diye düşündüm. Evet dostum dediğim kişiye olan sevgim gerçekti. Alin,  Araf'ı tercih etmiş susarım. Sen her şeye rağmen grubu bir arada tutmaya çalışıyorsun, senin emeğini hak ediyor muyuz bilmiyorum?" diyerek ağlamaya başladığında Gırgır Ender ona sarılıp gözyaşlarını sildi.

"Siz, verdiğim değeri güldüğünüzde, acı çekmediğinizde, birbirinizin sırtını sıvazladığınızda hak ediyorsunuz. Alin seni seviyor ama hepimize olan sevgisiyle aynı derecede. Araf dediği an konu kapanmıştır." dedi Uraz.

Dertleşip odalarına gittiklerinde Penan müdür, tüm grubu odasına çağırdı. Elinde su dolu bardağı ile onları ayakta karşıladı. Çocuklar ona baktıklarında elindeki su bardağını yere döktü. Sonra odalarına yolladı. Anlatmak istediği tek cümle dolu dolu olmalarına rağmen yavaş yavaş boşalıyor yıpranıyor olmalarını göstermekti. Grubun hepsi mesajı anlamış utanarak odalarına gitmişlerdi.

Sabah hava oldukça sıcaktı. Güneş çimenleri ısıtmış, kuşlara enerji vermişti. Henüz kimse uyanmamışken Uraz, yatağından sessizce kalkıp siyah pantolon ile beyaz t-şört üzerine mavi gömlek giyerek odadan çıkarak sokaklara gitmek üzere yola koyuldu. Hırslı ve oldukça sinirliydi. Hızlı hızlı nefes alıyor sağa sola bakmadan ilerliyordu. öyle bir yürüdü ki durduğunda kendini Klave'nin villasının önünde buldu. ağacın gövdesine tasmayla bağlı siyah köpekten başka kimse yoktu.

Hafif hafif esen rüzgâr ağaçların yapraklarını usulca sallıyordu. Uraz tırmandığı duvardan atlayıp arka tarafta olan büyük pencereli mutfağın içine girdi. Her yer cam bardaklarla doluydu. Sessizce villanın içerisinde dolanmaya başladı. Bu saatte Klave ve adamlarının iş yerine gittiğini biliyordu. Evin her köşesini arasa da işine yarar bir bilgi bulamamıştı. Klave'nin yatak odasına geldiğinde siyah kapaklı kıyafet dolabını açıp içine baktı. Hiçbir şey bulamayınca dolabı tekmelemeye başladı. Kafasını kaldırıp sinirli bir şekilde göz gezdirdi. En son yatak altına baktığında bir kutu gördü. Hemen elini ona uzatarak çıkarıp içini açınca anahtar buldu. Yatağın yanındaki kilitli çekmecenin anahtarıydı. Kahverengi çekmeceyi zorlasa da açamamıştı. Şimdi anahtarı bulduğuna sevinmişti. İçini açınca çokça dosya olduğunu fark etti. Dosyaları tek tek incelemeye başlayınca Araf'ın cinayetinin yazılı olduğu bantlı dosyayı buldu. Hemen çantasına atıp evden koşarak uzaklaştı. Onun çıkmasıyla Klave ile adamlarının villaya girişi aynı zaman içerisinde oldu. Klave odasına girdiğinde çekmecesinin açık olduğunu fark edip hemen dosyanın çalındığını anlayınca adamlarına bağırarak bulunmasını emretti. 

Bu esnada yoldan geçen yaşlı bir adamın sarı küçük arabasına otostop çeken Uraz, binip sessiz kimsesiz ağaçlı bir alanda teşekkür ederek indi. etrafta kimseleri göremeyince ağaçlardan birinin altına oturup çantasında bulunan dosyayı çıkarttı ve bantı açıp yazılanları okumaya başladı. Araf'ın ölümünü okuyunca tekrar üzülmüştü. her şey gözlerinin önünde tekrar canlanmıştı. kanlar, lavabo, siren sesleri, çığlıklar, Alin...

" Parmak izlerinden çıkan sonuca göre cinayeti işleyen kişinin adı..." 

Durup yutkunarak gözlerini kocaman açıp ağacın sallanan ince dallarına baktı. gözleri dolu dolu şekilde alt dudağını ısırarak içine girdiği şoku atlatmaya çalıştı. Ayağa kalkıp etrafına sersemce bakınmaya devam etti. Yutkunamıyordu. Sanki onlarca kişi aynı anda onun boğazını sıkıyordu. Gözyaşları sonunda yanaklarından aşağı süzülüverdi, onları tutamadı. Yere çöküp toprağı sertçe yumruklamaya başladı. 

Artık her şeyin açığa çıkma vaktiydi. Bunun farkındaydı. Ne yapacaktı, nasıl yapacaktı hiçbir fikri yoktu. Sadece aşırı üzgündü. Cinayeti işleyen kişi arkadaşıydı. Hatta kendi grubundan biriydi. Artık bu kanıtlanmıştı. Başı öne eğilmişti. Klave yaptıklarında haklı gibiydi. Ağladığını herkesin görmesi lazımdı. Ama içten olanının fark edilmesi gerekiyordu. Çantasını alıp ağır adımlarla tüm ekibi gerçekler ile yüzleştirmek için yola koyuldu. İçinde fırtınalar kopsa da sessizce ilerliyordu. Hava oldukça sıcaktı. Güneşin enerjisiyle kıpır kıpır olmaları gerekirken kırgınlık, halsizlik, bıkkınlık içindeydiler. Hayatın içinde yıprandıklarını düşünüyorlardı.

Uraz okula geldiğinde arkadaşlarını aradı ama bulamadı. Sınıfları, odaları, kantini, her yeri neredeyse aradı. En son kütüphaneye indiğinde Ebru ile karşılaştı. Ebru bahçede olduklarını söyledi. Uraz bahçeye indiğinde tüm öğrencilerin toplanmış olduğunu gördü. Aralarından geçip baktığında Alkın ve Deha'nın iki çocukla dövüştüklerini görüp onları iterek ayırdı. Arkadan Alin ile Gırgır Ender'de gelmişti.

"Yeter dağılsın herkes yeter!" diyerek herkesi uzaklaştırmıştı Uraz.


SINIFIN DIŞINDAKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin