Araf'ın Mezarı?

44 5 20
                                    


 Uraz, gözleri dolmuş bir şekilde mezarların yanına çöküp titreyen her iki elini beyaz  taşlarına koyarak;

"Merhaba anne, merhaba baba!"

Diyebildikten sonra ellerini toprağa vurarak bağıra bağıra ağlamaya başladı. Uraz'ın düştüğü bu kötü durum yüzünden tüm arkadaşları da gözyaşlarına engel olamıyordu. Hepsi, kendini onun yanına yere, karların üzerine attılar . Uraz, başını annesinin mezarına koydu. Yüzü karla ve toprakla dolmuştu. Üzerlerine usulca kar yağıyordu. 

Yetimhanede kurduğu hayaller, aç kaldığı günler, yaz kış sokak sokak ailesini aradığı ama umudunun hiç tükenmediği günler Uraz'ın aklından tek tek geçiyordu... her sabah hala umudunun yok olmamasını diliyorken bugün bu umudu artık mezarlarını gördüğü an bitmişti. Alin, çantasını açıp içindeki küçük kahverengi boyalı, yeşil taşlarla süslü kutuyu çıkarıp içine mezarların üzerindeki topraktan koydu. Uraz'ın çantasının ön zincirini açarak içine yavaşça yerleştirdi. 

Uraz ayağa kalkıp arkadaşlarına topluca sarıldı, ardından dakikalarca anne babasının mezarı başında onlarla dertleşen Uraz, derince nefes alarak arkadaşları ile birlikte toparlanıp mezarlıktan ayrıldı. 

Başı önüne eğilmişti. Acısı anlatamayacağı kadar büyük ve derindi... Okula geldiklerinde hepsi Klave'nin yaptığını anlamıştı. 

Ama yapılan iyilik miydi? Kötülük mü? Bunun için kararsızdılar...

 Uraz'ın yıllarca sürdürdüğü aile arayışı son bulmuştu. Kendisinin üzerindeki mutsuzluğu ikinci ailesi olan dostları için atmak istiyordu. En azından Deha şu an ailesi ile birlikteydi. Annesinin sesiyle uyanıyor, babası ile birlikte top oynuyor, Çay eşliğinde akşam sohbet ediyorlardır. Bu düşünceler onu mutlu ediyordu. 

kötü geçen günün ardından ertesi sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Uraz arkadaşlarını uyandırmadan ve kahvaltı etmeden sessizce hazırlanıp çıkarak mezarlığa gitmek için yola koyuldu. Etrafta kimseler görünmüyordu. Başını gökyüzüne doğru kaldırdığında keşke kuşlar kadar özgür olabilseydim diye geçirdi içinden. Sağ elini cebine koyup, sol eliyle kafasına taktığı siyah şapkayı düzelterek yürümeye devam etti. Uraz anne ile babasının mezarının başına geldiğinde yolda son parasının yettiği kadar satın almış olduğu papatyaları yere koyup mezarlarının başında dizlerinin üzerine çökerek bir anda ağlamaya başladı. papatyaların dışarıdaki soğuğa dayanamayacağını bildiği halde ailesinin yanına eli boş gelmek istememişti. O sırada hemen arkasında ona doğru gelen biri vardı. Uraz ayak seslerini fark edip hızlıca dönüp arkasına baktı. Klave, bakışlarını ona dikmiş gülümsüyordu. Uraz hızla ayağa kalkıp Klave'nin yakasına yapıştı. Klave'nin yanında duran adamı Mızrak tüm gücüyle onu itince Uraz annesinin mezarının üstüne düştü.

"Ne kadar da acizsin Uraz! Ama benden kurtulmanızın bir yolu var. Bütün grubunu toplayıp adını vereceğim ormanda Araf'ın olduğu mezarı bulun ve onu oradan çıkarıp getirin. Bende sizleri affedeyim!" Dedi Klave.

" Oğlunun mezarı kendi evinin bahçesindeydi!" diye yanıtını verdi ayağa kalkarak Uraz.

"Kaçırıldı! Yasak aile ormanına götürüldüğü notu geldi. Onu oradan çıkarmazsanız sizin yaptığınız kesinleşir. Ben her şeye rağmen ailenin mezarına ulaştırdım seni, bunu unutma." dedikten sonra yürüyerek demir kapının önünde bekleyen siyah arabasına binerek mezarlıktan uzaklaştı.

Havada sadece uçan yaşlı kargaların sesleri vardı. Mavi Demir Mezarlığı gittikçe kimsesizleşiyordu. Uraz, anne babasının yanından ayrılıp okula döndü. Yol boyunca ailesiyle dolaşan çocukların yüzündeki mutluluğa bakmıştı.

SINIFIN DIŞINDAKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin