1 YIL SONRA

9 1 0
                                    


1 YIL SONRA...

Buryai'de havalar sıcak olmasına rağmen son günlerde yağmur durmak bilmiyordu. Kuşlar böyle havalarda gökyüzünde pek dolanmıyordu. Ağaçlardan dökülen yapraklar tüm sokakları doldurmuştu. Alin ellerinde sarı papatyalar ile durmuştu. Saçları tepede toplanmış, üzerine uzun beyaz bir elbise giymişti. 

Mezarlıktaydılar...

DEHA YAVÜT

"Beni hatırlıyorsanız yaşamımız sonsuz demektir."

mezar taşının üzerinde bu sözler yazıyordu. Çocuklar donuktu, ağlamıyordu. Uraz, biraz daha uzamış ve kaslı olmuştu.

"Okul bitti kardeşim, sevinebilirsin. Batur'un yardımı ile belge çıkartıp öğretmen oldum. Öğrencilerim var onlara futbol öğretip para kazanıyorum. Bir öğrencimin ablası ile tanıştım. Görsen uzun kıvırcık saçları, yeşil gözleri var. Onu görünce daha kötü oynuyorum. Ama yarın bir kahve içme sözü var. Şans dile dostuna." dedi tebessüm etmeye çalışan Uraz.

Alin, elindeki papatyaları mezarın üzerine yavaşça koydu.

"Koşu yarışı sayesinde üniversiteye gidiyorum. Bu sefer burslu öğrenciyim. Müzik ve dans bölümündeyim. Ama mutluyum güzel gidiyor her şey."

"Ben bu sene kazanamadım ama evdeki işlere yardım ediyorum. Arada çıkıp Ebru ile sinemaya gidiyorum. Galiba Ebru ile ciddi düşünüyorum." diyerek kahkaha attı Gırgır Ender.

"Şaşıracaksın dostum, Alin ile aynı okula gidiyorum. Resim bölümündeyim ama ayrıca okulun basketbol takımındayım." diyerek konuştu esprili bir şekilde Alkın.

Mezarlığı terk ettiklerinde Gırgır Ender baston yardımı ile yürüyordu. Bir süre daha topallayacaktı. Uraz onun koluna girip birlikte yürümek istedi. Bir bastonunu eline almıştı. Alkın ile Alin'de el ele tutuşup yürüdüler. Klave ölmüş, sular durulmuştu. Batur, Uraz'ın yarım bıraktığı işi tamamlamış Klave'nin başına ateş etmişti.

Çok yaşayıp çok kayıp verdiler. Dostluğu, aile olmayı, aşkı bu süre içinde öğrendiler. Alin tokasını çıkarmak için çantasını açtığında bir not kâğıdı buldu. Sepetinizdeki diken dolu kırmızıya az kaldı yazıyordu. Alin buruşturarak attı. Hepsi yan yana sokaklarda yürürken akıllarına Uraz'ın sözü geldi.

"Kanıyoruz gençler. Ne ölüyüz ne diri!"

Mezarlıktan çıktıklarında Ebru arabası ile onları bekliyordu. Sarı bir kamyoneti vardı. Ehliyet yaşı da tuttuğu için araba satın almıştı. Alkın ile Alin ve Uraz arkaya binerken Gırgır Ender öne geçmişti. Ebru, Ender'i yanağından öpüp kısa kestirdiği sarı saçlarını geriye doğru itip arabayı sürdü. Eski sevgilisinin ani ayrılışı onu boşluğa düşürse de Gırgır Ender'den çok etkileniyordu. Araba hareket edince Alin yüzüne rüzgâr çarpmasını sevdiği için ayağa kalkınca Alkın ile Uraz'da onunla birlikte ayağa kalktı. Bağıra bağıra şarkı söylemeye başladılar.

"Birlik olmak varken küs kalmak neden? Hayat devam ediyorken pes etmek neden?"

Bunları söylerken aynı zamanda gülüyorlardı. Araba durduğunda atlayıp aşağıya indiler. Anahtarlar Uraz'da olduğu için beklemeden evin kapısını açmaya gittiğinde Ebru, herkes ile vedalaşıp oradan uzaklaştı. Alkın, arkadaşı Ender'in koluna girip ona yürümesi için eşlik ettiğinde Alin birazdan geleceğini söyledi. Gözüne karşıdaki evde oturanların küçük el arabası çarpmıştı. Üzerinde büyük harflerle şu sözler yazıyordu.

SINIFIN DIŞINDAKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin