19. Bölüm

135 8 1
                                    

Kimse gerçeği görmüyor..

Defne.

Telefondan ses gelmiyordu. Ben bağırıyordum. Ama hiç ses gelmiyordu. Telefonu kapatmak istemedim. İçeridekilere seslendim. Buğra ve Arif geldi. Kızlar evde değildi. "Defne noldu?" Diye yanıma geldi Buğra. Arifte çok geçmeden yanımdaydı. "D-Deniz." Dedim çıkmayan sesimle. Buğra ciddileşti. "Ne olmuş Denize?"
"Bilmiyorum. Aradı beni. Kalbim dedi, kan dedi. Onun için endişeleniyorum." Dediğimde Buğra ayağa kalktı. "Yine oyunlarındandır." Arif konuştu. "Saçmalama Buğra. Neredeymiş Deniz?" Nefes aldım. Sanki bunlar son nefeslerimmiş gibi nefes aldım. "Bilmiyorum. Söylemedi, konuşamıyordu." Deniz'i bulabileceğimi düşünüyorum. Onu bulmam lazım. "Ateş'e gidebiliriz." Dedi Arif. Telefonunu çıkarttı ve Ateşi aradı. "Ateş, Denizi bulmamız lazım eve gel." Telefonu kapattı. Buğra öylece duvara bakıyordu. "Buğra, ne oldu?"
"Gerçek mi Defne? Deniz'in dediği şeyler." Derin bir nefes aldım. "Bilmiyorum. Ama gerçek olmama ihtimali yok."

15 dakika sonra.

Ateş gelmişti. Deniz'in aradığı telefondan koordinatları bulmuş ve yola çıkmıştık. Burası bildiğin uçurumdu. Deniz'in burada ne işi vardı. "Ne kadar kaldı Ateş?" Buğra bir an önce varmak istiyordu. Deniz'in öyle olduğunu öğrendiğinde beri iyi değildi. Deniz'i kaybetmekten korkuyordu. En tepeye çıkarken bir kulübe karşıladı bizi. İndik arabadan. Kulübeye doğru koşmaya başladım. Kulübenin balkonunda hiç görmek istemediğim birşey ile karşılaştım.

Deniz yerde,
Göğsünden çıkan kan tişörtünü kaplamış. Karnına baktım uzun süre. Nefes almıyordu.

"Deniz!" Ben bağırdığımda herkes gelmişti. Deniz'in yanına eğildim. Ateş, Buğra ve Arifte geldi. "Deniz!" Diye bağırdı Buğra. "Bırakma beni. Deniz!" Deniz'i kaybedemezdim. "Durun götürelim." Ateş Denizi kucağına aldığında kanlar yere akmıştı. "Ateş, nefes almıyor." Dediğimde sesindeki umutla konuştu. "Alacak. Yaşayacak."

4 saat sonra.

Ateşin özel hastanesindeydik. Deniz'i getirmiştik. Doktorlar koşuşturuyordu. Ve bitmişti. Artık içeriye doktor girip çıkmıyordu. Birşey mi olmuştu?
Herkes burada değildi. Türkiyedeydiler. Kimsenin haberi olmamıştı. Deniz ile görüştükten sonra gitmişlerdi. Keşke gitmeselerdi. Ateşin ağlamaktan gözü kızarmış, Buğranın ise nefesi bile düzgün değildi. Buğranın yanına gittim. Ateş ile yan yanyanalardı. "Buğra?"
"Defne, ben kardeşime sahip çıkamadım. Defne ben nasıl abiyim sahip çıkamadım."
"Buğra sakin ol." Dedi titreyen sesiyle Ateş. Burak geldi içeri. "Defne!" Sarıldım ona. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. "Deniz Burak, Deniz." Saçlarımı okşadı. "Hiçbirşey olmayacak sevgilim. Sakin ol." Bizim sarılmamızı bölen şey doktorun çıkması olmuştu. Önlüğü kandı. "Deniz Hanım's relatives!"
(Deniz Hanım'ın yakınları!)
"Buyrun biziz." Diye ingilizce konuştu Ateş. Doktor nefes aldı. Biz ise sadece dinliyorduk.

"My condolences."
(Başınız sağolsun.)

Duyduğumuz şey karşısında herkes şok oldu. Biz, Denizi affetmeden Deniz ölmüştü. İnanmazdım. Hastanenin içinde çığlık attım. "Ölmez ölemez! Deniz beni bırakmaz." Ameliyathaneye girmeye çalıştım. Herkes ağlıyordu. Kimse iyi değildi.

Düşman mıyız yoksa?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin