26. Bölüm

92 3 0
                                    

Bu bölüm kısaysa gerçekten üzgünüm. Çünkü öbür bölüm çok kritik.

Gözlerimi Ateşin sıcak ve çıplak vücudunda açtım. Önce herşey rüya gibiydi. Bu rüyadan hiç uyanmak istemiyordum. Ama rüya olmadığını uyanınca anladım.

Ben Deniz, onca yaşadığım şeye rağmen ayakta duran o kızım. Yıkıldığım oldu, pes ettiğim oldu ama onlar beni daha da güçlendirdi. Ben her yıkıldığımı zannettiğim zaman daha da güçlendim. Bundan benim haberim yoktu çünkü benim için hayat yoktu. Ama şimdi anladım ki hayat yeni başlıyormuş.

Evet babamı öldürdüm, insanları öldürdüm. Bunların hiçbirini yapmak istemiyordum. Ama yapmak zorunda kaldım. Babamın mafyaya bulaşması, insanlara bulaşması onun değil benim hayatımı mahvetmişti. Onları yok etmeseydim onlar beni yok edecekti.

Küçükken hiç mutlu bir anım olmamıştı benim. Ben hep annemi özledim, hala özlüyorum. Aslında hayat annemi kaybettiğim zaman bitmişti benim için. Annem çok acı çekiyordu babam yüzünden, ölümü de acı oldu yine babam yüzünden. Ama şundan eminim ki annem cennette. Babam da cehennem. Ben küçüklüğümde annemin yanına gitmek isterdim. Her gece rüyalarıma gelirdi annem. Uyanırdım annem gerçekten gelmiş mi diye. Ama aynı yerde açılırdı gözlerim ve annem olmazdı. O zaman benim için hayatta olmazdı. Ama ben her gün belki annem gelmiştir umuduyla gözlerimi açmaya devam ettim.

İşte hayat bu. Hayat, zorluklara rağmen ayakta durmak. Hayat yıkıldığın zaman daha da güçlenmek. Hayat kaybettiğin şeyleri geri kazanmak.

Bende kazanacağım.

Hem hayatı, hem verdiğim savaşı.

***

Ben gözlerimi açtığımda Ateş beni izliyordu. Bir eliyle bel boşluğumde daireler çiziyordu. Bu beni huylandırıyordu. "Günaydın güzel kadın." Dedi ve saçlarıma öpücük kondurdu. Bu iltifatı ondan duymayalı uzun zaman olmuştu. "Günaydın sevgilim." Dedim ve gülümsedim. "Çok mutlusun bakıyorum da."
"Evet mutluyum." Dedim çünkü mutluydum. Sevdiğim insanın yanındaydım. "Hadi kalk duşa girelim." Dediğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Beraber mi?" Diye sordum. "Görmediğim birşey kalmadı diye düşünüyorum." Diye cevap verdi. Doğruydu. Ateş fazla dürüst bir insandı. Dilim düğüm olduğu için kelimeler ağzımda döndü. "Tamam gidelim."

Duştan çıktık ve üzerimizi giyindik. Hotelde çalışan yoktu. Ama Ateş mini barı doldurmuştu. Ufacık yere o kadar yemek nasıl sığmıştı? Ben koltuğa oturup saçlarımı kurularken Ateş masayı hazırlıyordu. Aradığım erkek. Ben saçlarımı kurulayana kadar masa hazırdı. Havluyu bırakıp ateşin karşısına oturdum. Ateşte oturmuştu. Yemeğe başladığım da Ateş konuştu. "Nasıl hissediyorsun?" O klasik soru. Biraz çıldırtsam ne olur ki? "Kötü, heryerim ağrıyor."
"E normal yavrum." Yavrum mu? Bana yavrum mu dedi o? Kalbim çıkacak. "Şaka ya gayet iyiyim ağrıdan gebersek umrunda olmayacakmış."
Gözlerini devirdi. "Güzelim çok ayıp. Sen her zaman umrumdasın." Güldüm. Minik bir tebessüm diyelim. "Bugün bir yere uğrayacak mısın?" Evet anlamında başımı salladım. "Defnelerin yanına gideceğim."
"Tamam ben bırakırım." Önüme dönüp yemeğimi yemeye devam ettim.

Düşman mıyız yoksa?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin