7. BÖLÜM

30 5 12
                                    

Ertesi gün okuldan geldikten sonra biraz ders çalışmıştım. Ardından babam işten gelmişti. geldiğinde çok tedirgin  görünüyordu. Ne olduğunu sormak için yanına gittim.

-ne oldu Baba niye bu kadar tedirginsin? Babam yüzüme baktı bir şeyleri anlatmak istemiyor gibiydi ama mecburdu. "Kızım öncelikle sakin ol. Annen demin fenalaşmış hastaneden beni aradılar şimdi onun yanına gitmemiz gerekiyor." Annemin fenalaşmıştı? Hayır umarım o iyidir. Hemen eşyalarımı alıp hastaneye gittik. Babam arabayı keratinden fazla hızlı sürüyordu. Bu beni ne kadar korkutsa da annemin durumunun kötü olması beni daha çok korkutuyordu. Yaklaşık 10 dakika sonra hastaneye varmıştık. arabadan hızlı bir şekilde inip koşa koşa hastaneye gittik.  o sırada çıkan bir doktor bizi tanıdı ve "hayat Hanım'ın durumu kötüleşiyor lütfen sakin  olun" diyerek yanımızda uzaklaştı. Babamla hastanenin içine girdik nokta ve annemin ameliyat odasının önünde koltuklardan birisine oturduk. Babam benim yanımda kafasına ellerini dayamış bir şekilde bir şeyden mırıldanıyordu. Ne dediğini anlamak için ona biraz daha yanaştım. "Benim yüzümden hepsi benim yüzüm oldu" diyordu 

   Babam ne yapmıştı hiçbir şey bilmiyordum. Ama aklıma dün  genç adamla konuştukları geldi. O zaman da aynı şeyi söylemişti. "Benim yüzünden oldu demişti." Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. O da babama sormaktı. Babamın yanına eğilip "ne oldu baba niye her şeyi senin yüzünden? "diye sordum şaşırmış bir şekilde yüzüme baktı ve "bir şey benim yüzümden  olmadı kızım sadece kendimi suçluyordum" dedi

  Babam belli ki çok telaşlıydı. Yoksa bu kadar saçma sapan bir cevap vermezdi. Kendisi niye suçluyordu ki. Demek ki annemin hastalığından bir şeyler biliyordu. Ya da onu zehri o vermişti. Hayır böyle bir şey olamazdı. Babam annemi çok seviyordu ve onu asla zehirleyemezdi. 

   Babamın üzerine fazla gitmek istememiştim. O yüzden onu daha bir şey sormadım. Derken ameliyat odasından çıkan bir hemşire yüzünde üzgün bir ifade vardı. Bize doğru yaklaşarak "hayat hanım demin kritik 48 saat atlatamadı. Her şey hazırlıklı olun" dedi. 

  Babam kahrolmuş bir şekilde dizlerin üzerine düştü "hayır hayır olamaz hayat lütfen beni yalnız bırakma" diye haykırıyordu. Ben ise ne yapacağımı bilmiyordum hayat resmen durmuştu. Etrafımda kimse hareket etmiyor herkes olduğu yer duruyor gibi hissettim. Hayır annem ölemezdi.

  Bir zaman sonra kendime gelmemi sağlayan ses"hastayı kaybediyoruz" du ardından bir ses daha duydum. Bu ses kalp resimleri durduğu zaman makineden çıkan sesti. İnce ve tiz sesi hastanede yankılanıyordu. Annem olamaz bu.  hayır bu ses annemin odasından gelmiyordu. O sırada babam kalktı kolumdan tuttu ve beni çekti. götürdüğü yer annemi bir camdan görebileceğimiz bir yerdeydi. Annemin beti benzi atmış gözaltları morarmıştı. Artık kendisini tanıyamıyordum. Ne kadar kötü olmuştu böyle. Zehir annemi bambaşka birisine çevirmişti. O sırada kalbi duran kişinin başka bir hasta değil annemin olduğunu anladım. Doktorlar ve hemşireler annemin kalbin çalıştırmaya çalışıyorlardı. Ama belki başarısız olmuşlardı. Çünkü artık elindeki elektroşokları bırakmaya başladılar  "hayır devam edin annem yaşayacak ne olursun devam edin niye bırakıyorsunuz" diye feryat ettim.

Ama bir tane hemşire bana bakarak kafasını çevirdi bu annemin öldüğü anlamına geliyordu. Babam kahrolmuş bir şekilde yere çöktü ve ağlamaya başladı tekrardan 'benim yüzümden" diye bağırdı. Hemşireler annemi sedye ile dışarı doğru çıkarmaya başladılar önümüzden geçerken babam arabayı durdurdu ve annemin üzerindeki beyaz örtüyü açtı. "hayat canım, güzelim, bir tanem çok özür dilerim çok özür dilerim her şey benim yüzünden di" 

  Ben ise hala olayın çok atlatamamıştım anneme sarılarak "anne ne olursun beni bırakma ben sensiz ne yaparım anne lütfen gözünü aç anne lütfen" desem de artık bir faydası yoktu annem artık bir ölüydü ve bizi bunu kabullenmemiz gerekiyordu. Hemşire arabayı dışarı doğru sürerken babamla ikimiz sedyenin peşinden doğru koşuyorduk. O sırada koridorda bir genç çıktı. 

   Bu genç sanki boğumu arıyormuş gibi babamı bulunca derin bir nefes verdi ve "Haktan amca konuşmamız gerekiyor" dedi. Gence baktım o da bana baktı. Miran şimdi olmaz " diye araya girdi babam. Adını Miran olduğunu öğrendiğim kişi yarenn altıntop'un katiliydi. Aynı zamanda babamla dün buluşan gençti. Ben bunu dün nasıl hatırlayamamıştım? Cinayette tanık olmuştum ve  katili bizzat kendim görmüştüm. Aynı saçlar aynı gözler aynı yüz hatları ve aynı ses tonu...



KANLI ELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin