17.Bölüm

9 2 9
                                    

............................

Okul bittiğinde Miran beni eve bırakmıştı. Bu durum çok hoşuma gitmişti Mira'nın benimle ilgilenmesi, ve bana yardımcı olması hoşuma gidiyordu. Aklımda kalan tek şüphe mirana yeteneği mi söylemekti. Ona aynı anda farklı yerde bulunduğunu söylemek istiyordum. Ama bir türlü cesaretin toplayamıyordum. Acaba yarın anlatsam mı? Düşüncesi ile ders çalışırken odaya babam geldi

-Ne yapıyor benim güzel kızım? Cevap vermedim. "Sen niye üzgünsün kızım" Miran gittiği için üzgündüm. Her ne kadar dışarda görüşsekte, saatlerce eğlenmek daha iyiydi.

-Yoo üzgün değilim sen ya kış anlamışsın diyerek geçiştirdim. Babama söyleyemedim. Baba ben "ukala, şımarık ve itici bulduğum insana âşık oldum" diyemedim. Babam sessizce odadan çıkınca bende düşüncelerime geri daldım. O sırada telefonuma bir mesaj geldi. Baktığımda atan kişinin Miran olması gülümsememe neden oldu

MİRAN: seni kaçırayım mı prenses?

BEN: Nasıl kaçıracaksın ki?

MİRAN: Babana arkadaşlarınla dışarı çıkacağını yaz. Bu iyi bir fikirdi.

BEN: Tamam geliyorum birazdan. Ardından babamın yanına gittim

-Baba ben arkadaşlarımla dışarı çıkacağım.

-Tamam kızım. Bu kadar kolay ikna olacağını düşünmüyordum. İçimde zafer kazanmış gibi bir his vardı. Bu his babam ikna oldu diye mi yoksa Miran'ı göreceğim diye miydi? Bilmiyorum.

Dışarı çıktığımda Miran'ı pat diye karşıma çıkmasını beklemiyordum. En sıcak gülümsemesini takınmış bana bakıyordu. Kollarımı açarak ona doğru koştum ve boynuna sarıldım. O, bunu beklemiyordu. Ama sevinmişti. Bu gülüşünden belliydi.

-Birileri beni çok özlemiş galiba? İmayla kaşlarını kaldırınca ona iyice yaklaştım.

-Niye? Özleyemez miyim? Sen beni özlemedin mi yoksa? Bu soruyu sorarken dudaklarımı aşağı doğru büktüm

-Özledim tabii. Hemde çok özledim. Bu kadar derin ve içten cevap vermesini beklemiyordum.

-Bence artık burdan çıkalım yoksa baban bizi görücek. Tamam der gibi başımı salladım. Ardından beraber Miran'ın arabasına bindik.

........................

Miran'la önce biraz gezmiş, ardından bir kafeye oturmuştuk ve hala o kafedeydik. Ben artık Miran'a her şeyi söylemek iatiyordum

-Miran

-Söyle prenses. gergindim. Korkuyordum.

-Ben sana bir şey itiraf etmek istiyorum.

-Tabii söyle. Yutkundum. Ardından boğazımı temizledim.

-Miran. Ben senin önceden de katil olduğunu biliyordum. Bunu duyunca şaşırmıştı, ve anlamaz gözlerle bana bakıyordu. " Sen, o cinayeti işlerken ben seni gördüm." İkimizde çok gerilmiştik.

"Miran" derin bir nefes aldım. "Ben buradayken başka bir yere geçebiliyorum" rahatlamıştım. Ama hala bazı korkularım vardı.

-Nasıl yani? Anlamaması çok normaladi.

-Ben aynı anda farklı iki ortamda bulunabiliyorum. Ve gittiğim yerlerde cinayetleri görüyorum. Miran, beni resmen ağzı açık dinliyordu.

-Bana inanmamakta haklısın. Kimse böyle bir şeye inanmaz. Ama benim ihtiyacım var. Benim, senin bana inanmana ihtiyacım var. Miran boş gözlele sadece bana bakıyordu

-Sen şimdi farklı bir yere geçip bir cinayete mi tanıklık ediyordum?

-evet. İsteyerek olmuyor tabii.

-Tamam prenses bu kadar gerilme inandım sana. İçime çektiğim sıkıntılı nefesi, rahatlayarak dışarı attım.

-Prens.

-Söyle prensesim.

-Ben sadece senin cinayetine tanıklık etmedim. Bir cinayeti daha gördüm. Katil çamaşırhane de bir çocuğun babasını öldürüyordu. İkimizde yutkunduk. Ve o kişi...

" O kişi senin anlattığına göre Yiğit'e çok benziyordu."

KANLI ELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin