2.8

30.4K 1.7K 147
                                    

Hale: Arayabilir miyim seni?

Hale'nin mesajı ekrana düştüğü anda üzerindeki yorganı yatağın diğer ucuna fırlattı Kutay. Yattığı yerde dikleşip doğru görüp görmediğini kontrol etti. Daha önce Hale'yi aradığı olmuştu. Sadece bir kezdi belki ama aramıştı. O zaman onu o kadar bekletmişti ki açmayacağını düşünmüştü. Sesi kulağına geldiğinde hemen yumuşasa da belli etmemiş, sevgili bulacağım diyen mesajlarına kızmıştı. Şimdi aramak isteyenin o olması, tuhaf bir tedirginliğe sokuyordu onu. Çok mu üzerine gitmişti? Kaba olduğu, rica etmediği için vaz mı geçecekti konuşmaktan? Gerçi öyle olsa şimdiye yol vermesi gerekirdi diye düşündü. Dilini sikeyim Kutay, ölürsün iki dakika kibar olsan, sövülmeyi hak ediyordu.

Elini saçlarına attı. Ufak ufak düzeltmeye çalışarak siyah tutamların arasında gezdirdi. Bunu ne demeye yaptığını bilmiyordu. Görüntülü aramıyordu sonuçta. Boş yere oyalanıyordu aptal gibi. Ergen misin be oğlum, ne bu hareketler, diye söylendi kendine. Ardından mesajlara girip hemen cevapladı sorusunu. Teklifinden caymasını hiç istemiyordu.

Yatakta oturmak rahatsız edici gelmeye başladığında ayaklandı. Elinde telefonuyla pencerenin önünde bir ileri bir geri adımlarla aramasını beklemeye koyuldu. Nazik olacaktı bu sefer. Öyle birden sinirlenip, kışkırtmayacaktı. Çok zor olmasa gerekti.

Işıkları kapalı odayı caddedeki sokak lambaları aydınlatıyordu. Eskiden sadece sokak lambalarıydı, şimdi onlara telefon ekranı da dahil olmuştu. Telefonun ışığı artık en sevdiği aydınlatmasıydı. Odasındaki karanlığa, ışığın azlığının yanında seçtiği eşyalar da sebep oluyordu. Evin geri kalanından bağımsız olarak burası, gri ve siyah tonların hakimiyetindeydi. Kardeşiyle ya da arkadaşlarıyla paylaştığı her ortak alanı canlı tutarken, kendine kalan özel alanı için bunu istememişti. En ufak bir renk kırıntısı dahi yoktu. Yaşam, evin bu noktasında son buluyor gibiydi. Bu oda Kutay'ın benliğiyle tamamen baş başa kalabildiği tek yerdi. Kendini görmeye katlanabildiği tek yer.

Telefon çalmaya başladığında adımları camın tam önünde durdu. Aramayı cevaplayıp kulağına dayasa da karşıda derin bir sessizlik mevcuttu. O an Kutay'ın aklı ilk konuşmalarındaki Hale'nin titreyen sesine gitti. Onunla birebir iletişim kurduklarında kapıldığı tatlı telaşını seviyordu. Daha çok üstüne gidesi, panik halini izleyesi geliyordu.

"Çirkin?"

En sonunda cesaret edip konuştuğunda kulaklarına dolan nahif ses, ruhunu okşadı Kutay'ın. Dudakları iki yana kıvrıldı. Yüksek ve rahatsız edici seslerden hoşlanmazdı. Hale'nin sesi bağırdığı anlarda bile kendi sakin tınısına sahipti. Bu onunla ilgili anlayamadığı ama hoşuna giden özelliklerdendi.

"Güzel'im." Bir gün bunun elinden alınması ihtimalinden çekinse de, ona bu şekilde seslenmesine izin verdiği için mutluydu. Kendine ait bir güzelliğin olduğu yanılsamasını yaşamayı sevmişti. Sağlıklı bir düşünce değildi fakat bu duyguyu hissetmeye fazla açtı.

"Madem oradasın neden konuşmuyorsun?"

Beni arayan sensin ve sebebinden korktum.

"Sen de konuşmuyordun."

Bilmiş bilmiş söyleneceğinin sinyalleriyle iç çekti karşısındaki kadın.

"Önce telefonu açan kişi konuşur."

"Kim diyor bunu?"

"Adap bunlar."

"Adapsız da olduk."

"Niye aradığımı merak etmiyor musun?"

Korkuyorum.

"Ediyorum, yeni bir anlaşma mı geliyor yoksa?"

Uzak'a Yakın | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin