Parmaklarıma dolanan kopmuş saçları ellerimden temizlemeye uğraştığım sırada sakinliğimi yeniden kazanmaya çabaladım. Büyük bir karşılaşmadan çıkmış sayılmazdım. Kazanan en başından beri belliydi. Çıkardığım telleri zemine teker teker bırakırken gülümsedim. Yaşanan kaosun hemen ardından keyiflenmek absürt durabilirdi. Ama azıcık da olsa hırsımı alabilmek iyi gelmişti. Yoktu öyle ağzıma geleni sayayım sonra çekip gideyim, kafasını yolup eline verirlerdi. Anca çığırdığıyla kalırdı. Şok olmuş suratı aklıma geldiğinde sırıtışım büyüdü. Dudaklarımdan küçük kıkırdamalar kaçıverdi.
"Gülüyor musun bir de?"
Tamam tamam en başa dönelim. Mesela spor salonuna neden geç kaldığımdan başlayabiliriz. Sebebi kızlarla olan son dakika kutlamamızdı. Kamp sırasında çektiğim dağ ispinozu fotoğrafım sınıfın en iyi notunu almamı sağlamış; üstüne hocamın yönlendirmesiyle keşfimi, TFSF onaylı Doğadan İzler adlı bir yarışmaya göndermiştim. Evet, kesinlikle bir kutlamayı hak ediyordum.
Akşamüzeri buluştuğumuzdan tekrar eve dönüp hazırlanmam gerekmişti. Eh, buraya gelişim de biraz gecikmeli olmuştu haliyle. Ama sorun yoktu. Geldiğimde Kutay'ı hiçbir yerde görememiştim zaten. Muhtemelen benim caydığımı düşündüğünden dersleri bittiğinde evine çıkmıştı.
Salonun kapanmasına az bir zaman kalsa da soyunma odasında kıyafetlerimi değiştirerek, temizlik için getirdiğim eski bir tişörtle, siyah, biker şortumu giydim. Dün ne yapmam gerektiğini anlattığından bugün daha da hazırlıklıydım. İşe tekrar ring zemini çitilemekle başlayıp, ardından ağırlıkların tozlarını alarak devam ettim. Bu esnada Cihan'la karşılaştığımda anında yanıma gelmiş, bana yardımcı olmaya çalışmıştı. Ona sadece abisini bulmasını ve salona getirmesini söyledim. Çirkin'im olmadan yaptığım işin pek bir kıymeti yoktu.
Temizliği iyiden iyiye keyfe döktüğümden, spor salonunun ses sisteminden kendime oynak parçalar açıp dans ede ede ovalıyordum her yeri. Salonun çoğu boşalmış geri kalanı ise yaptıklarımı artık yadırgamıyorlardı. Hatta bazıları yumruklarını müziğin ritmine uygun şekilde atıyorlardı.
"Bugüne kadar kum torbalarını okşayan ilk kişisin."
Ah tabii beni yadırgamayan ancak dalga geçmekten de geri durmayan biri vardı. Yavuz'la, ben aceleyle kapıdan girdiğim ve ona tosladığımda tanışmıştık. Kutay'ın öğrencisi olduğumu bilmesinin yanı sıra ilk dersimin de ne olduğunu öğrenmişti. Bu dedikodunun yayılmasında baş şüphelim kesinlikle Cihan'dı. Yavuz halimi gördüğünde önce uzun süre yüzüme karşı gülmüş, sonrasında bu ilk dersin gerçek bir ders olduğunu bana anlatmıştı. Dediğine göre Kutay'ın babası da zamanında Kutay'ı bu şekilde eğitmiş ve içindekinin hevesten daha öte olduğunu ispatlamasını sağlamıştı. Aynı zamanda amaç öğrenciye sorumluluk duygusu kazandırmak, kullanacağı ekipmanları tanımasını sağlamak, hocasının sözüne itibarını ölçmekti. Eğer gerçek bir öğrenci olsaydım bunların hepsinden etkilenebilirdim. Fakat benim yolum çok başkaydı. Hem bu artık uygulanmayan bir sistemdi. Ama dağ adamım eski kafalıydı biraz.
Yavuz'a doğru döndüğümde, onu sarı saçlarını geriye yatırmış, elindeki havluyla çıplak göğsünü silerken buldum. Dudaklarındaki çarpık gülümsemeyle bana baktığından şu anki durumumla eğlendiği çok belliydi. Elimdeki bezi kovaya atıp yönümü tamamen ona çevirdim.
"Lütfen dersimle alay etmeyin Yavuz Hocam," dedim gayet ciddi bir havada.
"Elbette alay etmiyorum. Ancak bunlar yumuşak tavıra alışık kum torbaları değil. Temizliyor bile olsan daha sert davranmalısın."
"Öyle temizlediğimde elim acıyor."
"Yanıma gelseydin bunu düşünmek zorunda kalmazdın." Yavuz'un arkasından yaklaşan derin sese karşı yerimde kıpırdandım. Bu akşam salona geldiğim zamandan beri onu ilk görüşüm olacaktı. Bir saatten fazla bir süredir salonda bir oraya bir buraya koştursam da onunla karşılaşmamıştım. Cidden evinde olmalıydı. İyi ki Cihan'a çağırmasını söylemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzak'a Yakın | Texting
RomanceHale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.