4.1

26.8K 2K 423
                                    

Kutay'la gelmeyeceğim diye inatlaşsam da kendimi bulduğum yer yine onun dövüş salonu olmuştu. Beni beklemediğinden nasıl karşılayacağını bilmiyordum. Son dersi bir saat önce bitmişti ve belki adam burada bile değildi. Cam kapılardan geçip salona adım attığımda, etraf ilk geldiğim gün kadar kalabalık görünmüyordu. O zamanın travmasını hala atlatamamıştım. Ne olur ne olmaz diye bugün daha basit kıyafetlerle buraya gelmiştim. Üzerimde beyaz tişörtümle, kot pantolonum vardı. Kimsenin dikkati çekmek gibi bir niyetim yoktu.

Salonun sağ köşesinde kadınlı erkekli bir grup kum torbalarını tekmeliyordu. Başlarındaki sarışın adamın devam eden yönlendirmelerine bakılırsa ders işledikleri belliydi. Sol kısımda ise ağırlık çalışan birkaç kişi mevcuttu. Birinin benim kilomun üç katı halter kaldırdığını gördüğümde ağzım açık kalmıştı. Ancak hepsi bir yana asıl önemli olan tam karşımdaki manzaraydı. Kutay üzerinde sadece boksör şortuyla, önündeki adamın kollarına taktığı darbe yastıklarına yumruk sallıyordu. Ne kadar zamandır çalıştıklarına dair bir fikrim yoktu. Ancak teninin parlayışından, saçlarının nemli karmaşıklığından uzun süredir olduğu fark edilmekteydi. Kasları her yumruğunda bir sıkışıp bir gevşiyordu. İlahi bir ana şahitlik ediyor gibiydim. Çirkin'im kendini yaptığı işe öyle kaptırmıştı ki ringe yaklaşmış olmama karşı beni uzun süre fark edemedi. Ta ki Cihan çığırarak yanıma gelene kadar tabii.

"Prenses abla!"

Cihan'ın sesiyle Kutay olduğum yere döndüğünde beni görüp vuruşu kaçırarak öne doğru sendeledi. Şaşkın tepkisiyle içim kıpır kıpır oldu. Gülümseyip el sallayacağım sırada Cihan bedeniyle araya girerek bunu engelledi.

"Yine gelmişsin." Dudaklarım eylemi gerçekleştirememenin hayal kırıklığıyla aşağı sarktı. O hırsla Cihan'ın omzuna bir tane çaktım, ardından bir tane daha.

"Ne giriyorsun araya be." Sanki sol yanından kurşun yemiş gibi abartılı tepkiler vermeye başladığında durmuştum. Bu çocukta büyük yetenek vardı. Oyunculuğu piyasaya taş çıkartırdı.

"Ah, gözünü seveyim vurma ablam." Kollarını başının üstüne kaldırmış, kendini koruyordu.

"Abartma be durdum zaten."

Başını kaldırıp bana, elime, koluma şöyle bir bakındı. "Affedersin prenses ablam, ben elinin ağırlığından fark edememişim."

"Ne demeye prenses diyorsun hala. Unutsana şu günü." Kendime hakim olamayarak bir tane daha yapıştırdım. Devam edeceğim sıra benden kaçınarak, yanımıza doğru adımlayan Kutay'ın arkasına sığındı.

"Abi koru beni." Kutay, Cihan'a aldırış etmeden tam karşımda durmuş, vücudunun tüm ayrıntılarını yeniden gözümün önüne sermişti.

"Kızdırma lan prensesimi." İkisi birden beni prenses lafına iyice uyuz ediyorlardı.

"Sen de mi ya?"

"Gelmeyecektin hani."

"Geldim işte. Ama gideceğim. Sinir ettiniz beni." Kaşlarımı çatıp parmağımla Cihan'la ikisini işaret ettim. Cihan ellerini havaya kaldırıp ben suçsuzum dercesine uzaklaştı. Kısılmış gözlerimle onun gidişini izledim.

"Sanki bırakırım da." Kutay'ın homurdanmasıyla odağımı ona verdim. Bakışlarımı yüzü dışında kalan yerlere çevirmemeye gayret ediyordum. O yolun dönüşü yoktu.

"Özledin diye geldik, gördüğümüz muameleye bak."

"Sen özlemedin mi?" Özlemiştim.

"Özlemedim." Beyaz bez sarılı ellerini belinin iki yanına yerleştirerek üzerime eğildi.

Uzak'a Yakın | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin