11|🍎|Sen kimsin?

13 1 0
                                    

Bölüm 11

Bölüm 11

"Beni bulmasına imkân yok." Ve söylediğim yalan istediğim şekilde çıkmış ve çıktığı gibi dilimden başlayan bir acı elektriklenme ile adeta biri dilimi kesiyormuşçasına bir acı gelmişti. Gözlerimden yaşlar duraksız akarken ağzımdaki acı durmak bilmiyordu.
Acı usulca durmuştu ama ağlamam dinmemişti. O adamdan ses veya seda yoktu.
Ani kusma isteğiyle öğürdüğümde kustuğum yerde bir kan gölü olduğu görüp geriye doğru sendelemiştim.
"Tanrılar yardım etmeyin." Tanrılar ne olursunuz yardım edin!
Nefes alışverişimin hızı dinmediğinden arkamı duvara dayamıştım. Adam gitmiş tehlike bitmişti.
"Benden saklanman hiç mantıklı değil." Sindiğim yerin tam yanında dizlerinin üstüne çökmüş bana dikkatlice keskin bakışlar atan adamı görmemle çığlık atarak arkaya doğru kaçmaya çalışmıştım.
"Ve tanrı adına tiz sesinle kulaklarımın dibinde bağırma!" Gür sesiyle bağırdığında tıpkı o kilisedeki adam ile aynı sese ama farklı yüzlere sahip olduğunu kutsal dolunayın ışığı sayesinde anımsadım.
Bileğimden güçlü ve acıtıcı şekilde tutarak beni kendine çekerek kendisinin göğsüne çarpmıştım.
"Sen kimsin?" yüzünde tek bir mimik bile yok gibiydi. Sivri okyanusun altındaki mercanlar gibi keskin yüz bakışları ve kavisli ona yakışan kaşları gözlerini çevreleyen kıvrımlı kirpikleri ve dolgun dudakları ve düzgün kesilmiş sakalı sanki bir silsile gibi gidip gelmiş ve kafasında bir taçlı görüntüsü vardı.
Silsile bir kez kendini gösterdikten sonra onun dolunay ışığında dağınık saçlarına kayan bakışlarımı bileğimdeki eliyle sıkıştırarak acı yarattığında acıyla yüzümü buruşturmamaya çalıştım. Diğer eliyle çenemi kaldırarak bakışlarımı kendinde tutsak ettirdi.
"Sana bir soru sordum!"
Tırnaklarımı gelecek acı için avucuma bastırdım.
"A- adım Catherine."
"Konuşabiliyor muşsun." Bileğimi ve çenemi serbest bıraktığında derin bir nefes alarak ağzımdan yayılan acı için gözlerimden gelen yaşları tutmaya çalışırken ağzıma dolan kanı yere tükürmüştüm.
"Mideni bu kadar bulandırdığımı tahmin etmek zor değildi." Ona, arkama usulca döndüğümde soğuk alaycı sesine rağmen mimik sizlik yeminini bozmayıp ellerini birbirine geçirmiş kilisenin duvarına yaslanmıştı.

"O kadar aklın çalışmıyor yani." Ağzımdan istediğim tersinde laflar döküldüğünde hızle elimle ağzımı kapadım.
Yaslandığı yerden usulca doğrulmuş bana doğru gelirken aniden bir hızla karşımda belirdiği gibi elindeki hançeri boynuma o kadar yaklaştırdığını görmek için aradaki mesafeyi ölçmeme gerek bile yoktu. Diğer eliyle acı yaşatmasa da saçlarımı çekerek başını onun yukarıdan bana bakan yüzüne denk getirmişti. Bir yutkunsam o keskinliğini ay ışığını yansıtarak gösteren hançer beni kesermiş gibi duruyordu.
"O alçak kibrine hâkim ol yoksa dilini keserim." Bakışlarımı kendinde kilit tutmuşçasına zaman yavaşlamış onun tam karşımda yakınımda olması tüylerimi korkuyla diken ediyordu. Ölür müydün onun ellerinde? Aklıma dönen sorular o hançerin bir birim daha bana yaklaşırsa diye senaryolar kurup duruyordu ama duygularım yükseliş gösteriyordu.
Onun verdiği nefes bana uğruyor ve rüzgâra karışıyordu. Ondan gelen tatlı ama keskin elma kokusu ve tuhaf şekilde sihir diyebileceğim anımsayamadığım bir koku vardı. O beni mest ederken sanki çevremde elma ağaçları sarmış ama ciğerime onların kokusu çekersem de boynuma dayanmış onlarca hançer varmış gibide güvensizlik aşılıyordu gibi hissettiriyordu ona yakın olmak.
Geriye doğru çekildiğinde derin ve hızlı nefesler alarak ondan geriye adımlar atarak hızla önüme dönüp ondan kaçarak uzaklaşmaya yeltendiğimde bir an kolumdan birinin tutup çekmesiyle arkaya doğru döndüm.
"Şimdi kaçarsan bir daha o cesareti bulamazsın." Çenemi iki parmağı ile tutmasıyla ondan yayılan soğukluk sıcaklayan bedenimle tezat oluşturuyordu. O yüzümü ona denk tutmaya çalıştığında doğum günümde dans eden adam ve beni hançerler tehdit adamın aynı kişi olmadığını dahil izlenime çoktan teslim olmaya başlamıştım. Bir sese sahip iki ruh? Dans eden Bay Dominic ve ondan aldığım aşıladığım güvenli liman hissi ve şimdi keskin dürtülerimin kaçmamı söylediği bu tehditkâr? İkisi farklı kişilerdi.
Ondan o kadar uzaklaşmışken yanımda inanılması zor bir hızla yanımda nasıl belirliyordu? Bu adam pusulama çok zararlıydı ama ondan kaçış bir şekilde yoktu. Çok hızlı ve kurnazdı peki benle ne derdi vardı?

"Kaçmana izin vermedim." Yüzünde ciddiyetin ifadesi varken söylediği her şey buzdan mızrak misali onu bende kesinleşiyordu.
"Bırakma gitmemeyim." Olamaz..
Yüzündeki soğuk gülümseme bir gülümsemenin ana amacından uzak ama ona yakışan türdendi. Beni korkutan şekilde. "Aynı dilde konuşmaya başladığımıza sevindim. Dilin bir süre daha sende kalabilir. Ama sözlerini silah niyetine kullanmaya başladığın takdirde avuçlarına bırakıveririm." Kulağıma doğru fısıldamış içimdeki arsız alevi körüklemişti. Kulağıma doğru söyledikleri içimdeki ölü birinin son ağıtları gibiydi ve onun o ağıtları damarlarıma bağlıymış gibi hissediyordum. Anladım ki o bir deli ve katildi. Ve hilekardır.

Yasaklanmış Masal Resitali | Forbidden Fairy Tale Recital |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin