"Ben gelene kadar yaşamaya çalış azize."
Bölüm 26
Eve varmamıza bir iki saat daha kala bir büyük böğürtlen ağacının altına oturmuş ateş yakarak dinlemeye karar vermiştik. Ben Adrian ile birlikte ağaca sırtımızı yaslamış sakura karşımıza oturmuştu.
"O kilise-" Ben laneti unutup konuşmaya başlayınca Adrian ağzıma bir böğürtlen tıkmıştı.
"Konuşma kan kusmanı istemem."
Ağzıma tıktığı böğürtleni yutmuş ona beni tehdit eden adam hakkında konuşmak istiyordum.
"Bu lanet olduğundan birkaç gün sonra akşamleyin kiliseye gittim. Kilise kapalıydı ve bir adam beni ok vurmaya hatta tehdit etmeye kalktı gazetelerde görmüşsün Kutsal Haç çalınmış o çaldığını düşünüyorum. Adam resmen kilisede bana saldırmaya kalktı bir an sonra polisler ve sen geldin zaten." Ve acıyla gelen ağzıma dolan kan yüzünden bir iki adım uzağa gitmiş kusmuştum. Acı yüzünde dişlerimi birbirine bastırmış sıkmıştım. Buna rağmen konuşuyor kendime acı çektiriyordum. Konuşmaktan zevk alan o küçük saçlarını en sevdiği masal karakterlerinden uyuyan güzelin saçı gibi ufak bir topuz ile kalan saçlarını dalgalandırırken Austen'i karşısını oturtup ezberinde tuttuğu tüm masalları büyük bir ilgiyle anlatırken Austen'de onu büyük bir ilgi ile dinlemesi ile oluşan tatlı görüntü zihnimden kalbime bir ant heykeli olmuş duygularıma açlıklarını yatıştırması için rüyalarda görülmeye layık bir düş olmuştu.
"Catherine iyi misin?" Sakura'nın sesiyle girdiğim iç hesaplaşmadan çıkmış ona dönmüştüm. Gözyaşlarımı yanağımdan silmiş bana ilgi ve merakla bakan Sakura'nın uzattığı elini tutarak ayağa kalkmıştım.
Yazar anlatımı
Circus'tan başından beri hep nefret etmişti. Renkli ve ona küçüklüğünü hatırlatan şeyler onda acıyla haykırma dürtüsünü azdırıyordu. Girdiği patikada bilinçaltının Circus'a tutsak olmasıyla yol hafızası Circus'ta pek bir anlam fark etmiyordu. Onu bulmalı ve öldürmeliydi.
Patikada fazla bir yol katlettikten sonra havada süzülen bir duman görmesiyle içindeki avcı içgüdüsü onun orada olduğundan varlığı üzerine yemin bile edebilirdi. Hissediyordu bu his onun teninden, ruhundan yayılan ona neden doğduğunu onun yaşadığı her bir saniye, onun yaşadığını hissettiği bir salisede tekrar ve tekrar anlıyordu. Kilisede çıktığı kontrol kaybı onun yakınında sandığından da fazla bulunması olduğunu anlamıştı. Onu en kısa zamanda öldürmeli doğduğu görevi layığıyla yerine getirmeliydi. Ona emredilen buydu.
İç güdülerine ve dumana güvenerek ormanın derinliklerine girdi. Botundan çıkarmış olduğu hançeri avucunda iyice oturttu. Onun o dilini kesmeliydi.
Ormanın derinliklerine girdiğinde dumanın kaynağı olan kamp ateşi ve onun çevresinde yatanları görünce hedefi olan kızı aralarında gördüğü gibi bir gölge misali yanına yaklaşmıştı. Diğerleri umurunda değildi. Kim olduklarını biliyordu ama aralarında ne olduğu ve ölümünü kendisinin ellerinden neden olması gerektiğini bilmediği şu an karşısında ateşin yanına sığınmış yatan kızdı.
Kızın göğsü aldığı her nefeste uyumlu bir iniş kalkış gösterirken adamın suikastçının işi ise o nefesi kesmekti. Ama şu an içinde bilmediği bir öfke ve arzu ile onu öldürmek istiyordu. Hançeri kızın boynuna yaklaştırdı usulca. Hızlı bir şekilde kesip bitirmesi gerekmez miydi bu işi? Yavaşlık onu tanımında olmamalıydı. Ama adamın pusulası bu kızın yanına hedefini şaşırmış okçu gibi kendi çapasında dönüyordu. Kör oluyordu.
Onu öldürmeliydi.
Adamın burnuna ilişen o tatlı koku yüzünü buruşturmaya yetmişti. Yaşadığı bataklık misal hayatta bu kadar ağzında bir şeker tadı bırakmış bir koku tatmamıştı. Kız yeni açılmış bir kitap ve kokulu mum gibi kokuyordu. Adam kokusunu içine her çektiğinde kokusuna bağımlı olduğunu anlamadan ona teslim oluyordu. Burnunu onun saçlarına yaklaştırdığında bu sefer aromalı bir koku miski gelmişti burnuna.
![](https://img.wattpad.com/cover/365168970-288-k672380.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasaklanmış Masal Resitali | Forbidden Fairy Tale Recital |
Fantastik•Yalan sinsi bir günahtır.• [Girdi mi bir ağıza yalan dolandı mı bir kere bir dile bağlanır çözülmez hiç bir şekilde. Ne kalır peki o zaman o dilin sahibine ruhtan? O tanrıların yanında değil ama iblisede de sırtına dönmüş değil. Evel zaman içeri...