Bölüm 22
"Senden kırmızı kumaşla gözünü bağlamanı isteyeceğim." Dediğinde elimdeki kumaşla gözlerimi bağlamıştım.
"Simpero ponterium."
Anlamadığım bir dilde mırıldanmasıyla önce etrafı bir sessizlik ele geçirmiş sonra atmosfer değişmişti. Ve elimi birinin tutmuştu.
"Gözlerini açabilirsin."
Kumaşı hızlıca çözerek etrafıma baktığımda artık çadırda olmadığımın ve onun da yanımda ve onun yanında siyah saçlı bir kadının olduğunu görmüştüm. Onun üstünde eski moda büyük siyah şapka ve siyah takım vardı şimdi. Ama kadının üstünde bir kimono vardı.
"Yalan söylemek sana hiç yakışmıyor azize. Bunun içinde seni Esmaruma getirdik!" dedi kadın ellerini birbirini sevinçle çırparak. Kadın evine yeniden gelmişçesine yüzünde bir mutluluk vardı.
"Hadi acele edin de şu söğüt ağacını bulalım."
"Anlıyorum." Dedim anlamaya çalışarak.
"Yolda anlatırım Bayan Catherine." dedi kolumdan tutup çekiştirerek adrian ya da benim bildiğim Bay Dominic.
"Annem ve diğerleri nerede?"
"Silvera diyarındalar."
"Biz?"
"Esmarum."
Ona sormak istiyordum ama acıyı göze almak şimdi daha zor gibiydi. Adı gerçekten neydi? Adrian mı? Yoksa Dominic mi?
...
Ormanda epeyce yürümüş sonunda eski hasarlı bir karnaval çadırının olduğu bir yere gelmiştik. Koca yerde tek büyük ve hasarlı terkedilmiş bir çadır ve siyah kargalar vardı onun çevresinde.
"Burası neresi?"
"Mahzer çadırı." Diyerek önden araziye girmiş ve çaldırın ön yüzünün olduğu yere geçmişti. "Üstündeki bu lanetin ana kökeni için." Diyerek çadırın bir perdesini kaldırdı.
"Acele edin girin." Dediğinde Önce Adrian sonra ben ve en son kadın girmişti.
Çadıra girmemizle bir rüzgârın esmesi üşümeme yetmişti.
"Hoş geldin Sakura." Görünmez bir sesin konuştuğunu hissedebiliyor ama göremiyordum. Ben hayretle sakuraya bakarken Adrian bir sandalyeye oturmuş ayağıyla yere vurarak ritim tutuyordu bizi izliyordu.
"Hoş geldin ruhlar papazı."
"Hangi günahkârı getirdin yanında?"
"Korkmasın çıksın karşıma."
Sakura bana döndüğünde kafasıyla sahneyi işaret ettiğinde gözlerimi kaçırmıştım. Sakura yanıma bir hızla gelmiş ve elimi nazikçe tutarak sahneye yöneltmişti. Sahnenin ortasında bir masa masasının üstünde ise bir kase ve kasesin içinde küçük bir hançer vardı.
"Catherine hoş geldin." Demişti görünmez ses. Ses yaşlı bir büyükbabanın sesine benziyordu.
"Ş- Şey hoş bulduk."
Elimi bıraktığında Sakura sahneden inmişti.
"Şimdi masaya otur ve dürüstçe bir şeyler söyle kustuğun kanın lazım."
Dediğini yaparak sandalyeye oturmuş masaya tamamen kendimi yaklaştırmıştım.
Tırnaklarımı avuçlarıma bastırarak gelecek acı için kendimi hazırlamıştım.
"Adım Catherine ve ben asla yalan söylemem bir ablam ve annem var." Kan ağzıma hızla dolduğunda acı dilimden her zamanki uzun kurduğum cümlelerimin aksine bu sefer kısa tuttuğumdan acı diğerlerine göre bir tık daha az acıtıyordu. Kanı kaba kusmuş dilimden tüm bedenime elektriklenme gibi gelen acı için gözlerimden yaşların dökülmesine müsaade vermiş dişlerimin sıkıyordum. Acı birkaç dakika içerisinde azalarak bittiğinde masadan kalkmaya çalışırken başımın dönmesiyle düşecekken yanıma bir hızla gelen Adrian beni tutmuştu.
Kâsenin içinden gelen sesler eşliğinde gökyüzünde şimşekler çakmış çadırın içindeki rüzgâr şiddetlenmiş soğuğu artmıştı kargaların sesleri sessizliği bastırmış şimşekleri ile raks etmişti.
"Yalancı ve katil falcı!" Zihnimde bayılmadan önce yaşlı bir adamın bağırışını işitmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasaklanmış Masal Resitali | Forbidden Fairy Tale Recital |
Fantasy•Yalan sinsi bir günahtır.• [Girdi mi bir ağıza yalan dolandı mı bir kere bir dile bağlanır çözülmez hiç bir şekilde. Ne kalır peki o zaman o dilin sahibine ruhtan? O tanrıların yanında değil ama iblisede de sırtına dönmüş değil. Evel zaman içeri...