Alırım başımı
Başım bir deli nehir
Silerim yaşımı
Siler ismimi şehir
Kestirir saçımı
Kendimi avuturum
Bi gülü kurutur
Kurursa unuturum
Bi mektup yazarım yokluğundan da ağır
Bi kedi alırım
Sen de anneni çağır....
"Olsun"
Dinleyin..dinletin🎧🎤....
___________________________________
Hayat ne garip değil mi?
Biri ölürken biri doğur..
Birileri ayrılırken birileri bulur kendilerini...Peki ya ben?
Benim de savaşım buraya kadardı zaten..kaybettim elbette ki..
Keşke onlara bir kez sarılsaydım..
Öleceğimi biliyordum ama bu kadar acınası bir sonu gerçekten hak etmişmiydim ki?
***
Kapanan bilincime teslim olmuşdum artık..
Ama bir ses beni yeniden hayata bağlamaya yetti..
İkimizde kapıya taraf baktık..
Jisoonun kanlar içinde yere çöken bedenini gördüm sadece..
"Jungkook!"
"Tae..."
Diye bilmiştim oysa ölümün eşiğinde...
***
Yazardan:
3 hafta sonra...
Tae arabasını sürerek mezarlığa ulaşmıştı. Yanındakı beyaz gülleri koltuktan alıp arabadan indi. Zorla yaklaştı mezara..beyaz gülleri mezarın üzerine dikkatlice koydu..
Üzerinde "affet beni" yazan mezarı okşadı..toprağını eliyle sevdi göz yaşlarıyla...
Ama çalan telefonu onu ayırdı..
Bebeğim:
Efendim güzelim?
My lover:
Taeee gel de Yoongi hyunga bir şey söyle ya bana pasta vermiyor!
Bebeğim:Gelince konuşuruz güzelim
My lover:
Beklicem bak
Bebeğim:
Tamam bebeğim
Telefonu kapatıp yeniden mezarı okşamağa başladı..
"Az önce konuştuğum Jungkooktu, sesinden tanırsın zaten"