Herkese selammm. Bu aralar yazma hevesim gittikçe azalıyor gibi. Kurgudan dolayı da olabilir, ya da sınav yaklaştığı için de olabilir, bilemiyorum. Bildiğim tek şey yazmak istediğim. İlk defa böyle bir şeye giriştiğim için de biraz korkuyorum. Öylesine başladığım, düşünmeden devam ettiğim bir kurguydu. Yazımım çok güçlü değil. Bu yüzden ilk bölümleri okuyan insanlar devam etmek istemiyor fakat yavaş yavaş kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Kimseye doğuştan bu özellik yüklenmiyor. Ve texting hikayesi olduğu için çok derin anlamlar da aramaya gerek yok. Ayrıca başroller büyük fakat hiç biri çocukluğunu tam anlamıyla yaşayamadığı için çok olgun durmuyor olabilirler.
Bir de size bir konuda danışacağım. Kitap isminden bağımsız bir şekilde ilerledi. Bu yüzden ismini değiştirebilirim. Bana bu konuda yardımcı olacak birisi varsa mesajlar kısmından bana ulaşabilir mi?
Neyse sizi fazla sıkmayıp devam edeyim. Destek olup, bana şans veren herkese çok teşekkür ederim :)
Oy ve yorumlarınızı esirgemezseniz çok sevinirimmmm
Keyifli okumalar...
Bir Önceki Bölümden Kesit
"Hayır Ahu hayır. Yalvarırım bu sefer bırakma beni. Yapma bunu bize. Ben daha seni yeni bulmuşken bir terk edilişe daha dayanamam."
**
Kızaran gözlerimle Güneye doğru baktım. Onun da benden bir farkı yok gibiydi. Sağ gözünden akan damlayla beraber canımdan bir parça sanki oracıkta kopmuştu. Güney, benim küçüklük arkadaşım aynı zamanda aşkımdı. 2. sınıfta onunla annelerimiz sayesinde tanışmıştık. Annem ve Emine abla üniversite arkadaşlarıydı ve bir gün okula giderken, tesadüfen onlarında İzmir'e taşınarak benim okuluma kayıt yaptırdığını öğrenmiştik. O günden sonra ne kadar anlaşmasak da ailelerimiz sayesinde hep birlikteydik. Kuzeyle daha iyi anlaşmıştım. Kuzey her zaman olayları ciddiye almayan taraftı, Güney ise onun aksine çok dikkatliydi. Güney, her zaman Kuzeyden daha büyük yaştaymış gibi tavırlar sergilerdi. Sanki üzerinde böyle bir sorumluluk vardı fakat bunu sadece o biliyordu.
Günlerim, onlarla beraber çok eğlenceli geçiyordu. Ta ki o felaket güne kadar...
Zihnimde yer edinen o sahneyle, hızla başımı iki tarafa sallayıp o görüntüyü kafamdan silmeye çalıştım.
Kulaklarım uğulduyor, gözlerim hiç acımadığı kadar acıyordu. Gözlerimi sıkı sıkı kapatıp yavaşça yere çöktüm. Güney ise sanki bunu bekliyormuş gibi hızla yanıma yaklaşmıştı. Varlığı şuana kadar farklı hissettirmemişti fakat şimdi nefes alıp verişi bile farklıydı benim için.
Oturur pozisyona geçtiğimde, kollarımı dizlerimin üzerine yaslayıp başımı da üzerine koydum. Şuan mekan, zaman, kişiler sanki silinmişti. Sadece ben ve sırtımdan tutup bana sarılan küçük Güney vardı.
"Ahu yalvarırım bana bak. Hiç konuşma istersen ama sadece gözlerimi o yeşil gözlerine hasret bırakma. Buna ihtiyacım var lütfen." yalvarır bir şekilde kulağıma fısıldadı. Kafamı yavaş yavaş kaldırdığımda neredeyse aynı renk olan gözlerimiz birbirine kavuştu. Sanki şu ana kadar susuzlardı da birbirleriyle buluştuklarında hiçbir ihtiyaçları kalmamıştı.
Onun sakinleşmiş halinin aksine benim gözlerim dolu doluydu ve vücudum titriyordu. Benim gibi yere çökmüş, bir elini sırtıma koymuştu. Bize yaklaşan abim ve Cansu'yu hissettiğimde kafamı tekrardan dizlerime koyacaktım ki koyamadan Güney, onları elini havaya kaldırıp durdurdu. Yüzünü yüzüme doğru yakınlaştırıp;

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KOMŞUM // TEXTİNG
Teen Fiction05*********: sabahtan beri size Bergen-Sen Affetsen dinleten şahıs kim acaba? (19:26) 05*********: tamamen merakımdan soruyorum. (19:26) Ahu: taylan ŞEREFSİZİ... (19:27) Ahu: gözümün önünde beni aldattı ya beni beni ahusunu hem de yeliz şıllığıyla (...