Kapı açıldığında anne ve babamın bizi izlediğini görmem ile şok olmuştum resmen, ağzım yusyuvarlak açılmış, Yağız kim olduklarını bilmediği insanlara ve benim aşırı tepkime bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Annem ve babam da gayet şaşkın bir şekilde bizim kavgamızın sebebini çözmeye çalışıyorlardı. Ben bütün sakin tavrım ile gidip boyunlarına asıldım,
"Hoşgeldiniz, kusura bakmayın. Biz Yağız ile... yani şey... aslında ben size-"
lafımı yarıda bölen babamın keyifli gülmesiydi.
"Aşk olsun Melis'ciğim, İspanya'dayız falan tamam da; bize bir damat adayımızın olduğundan neden bahsetmedin? Hem tamam sıkıntı yok çocuklar iki ayağınız bir pabuca girdi. İlişkinin tuzu biberi bunlar... oturur halledersiniz."
Heh! bir bu eksikti. Nefret ettiğim çocuk ile annem ile babam beni basmıştı! üstüne üstlük çocuğu müstakbel eşim ilan etmişlerdi! Yağız bu durumdan pek bir keyif almışa benzeyerek 32 diş sırıtıyordu. Ona en sert bakışlarımı yollayarak babama döndüm.
Tam konuşacağım sırada sustum,
sustum çünkü başka çarem yoktu.Annem ile babama beni rahatsız eden ruh hastasının teki olduğunu söyleseydim beni derhal İspanya'ya alırlardı.
Annem ile babam hiçbir zaman tek başıma yaşamama mantıklı bakmadılar, hâlâ da bakmıyorlar. Oysa ki ben kendi ayaklarının üstünde duran ve olabildiğince mutlu (!) bir hayatı olan kızdım. Beni defalarca yanlarına çağırsalar bile gitmek istememiştim. Eğer burada Yağız'ın beni rahatsız ettiğini öğrenseler direkt işime son verilmesini ister, yanlarına alırlardı. hayali bile korkunç olduğu için susarak oyunumuzu devam ettirdim.
"Aslında bu bildiğiniz gibi bir kavga değil, yani biz son zamanlarda zor dönemlerden geçiyoruz ve Yağız ile ayrılmayı düşünüyoruz. Siz de bu tartışmalardan birisine denk geldiniz." dedim nihayet konuşabilerek.
"Efendim merhabalar öncelikle, Yağız ben. Melis'in erkek arkadaşıyım" diye lafa karıştı Yağız, aman Allah'ım hayali bile ürkütücü!
"Melis için halledilemeyecek ancak benim için ilişkinin tabiri caizse tuzu biberi olan sorunlarımız var. Melis her ne kadar ayrılalım dese bile birbirimize zaman tanımamız gerektiğini düşünüyorum."Allah'ım ne saçmalıyordu bu? bana ayak uyduracağı yerde işleri yokuşa sürüyordu. İnanılır gibi değil.
"Efendim demene gerek yok damat, Berat bey demen yeterli olacaktır. Kızım inatçıdır. Kafasına koyduğunu yapar, anladığım kadarıyla pek iyi hâlde değilsiniz. Senin de dediğin gibi bir müddet birbirinize zaman tanıyın. biz 2 hafta daha buradayız. Gitmeden son akşam beraber bir yemek yer aranızı tatlıya bağlarız. Ama şimdilik olabildiğince uzak durun birbirinizden."
Babam dünden kayınpeder olmaya razıymış da haberimiz yokmuş! 5 dakika önce tanıdığı çocuğa damat diyordu. Babamın bu huyunu asla sevmezdim, hatta sanırım ben direkt babamı sevmiyordum.
"Ben de öyle düşündüm efendim, Melis biraz sizinle vakit geçirir. Kafasını toplar ve biz bir müddet sonra oturur konuşuruz. Şimdi izninizle benim gitmem gerek. İyi günler diliyorum."
"İyi günler" dedi annem ve babam gülümseyerek. Kapıyı kapatıp çıktığında kendimi tekli koltuğa atarak derin bir iç çektim.
"Kızım inanamıyorum yani! en azından bana bahsetseydin erkek arkadaşın olduğundan..."
"Anne lütfen! bunu konuşmak istemiyorum şuan." diyerek annemi susturdum.
"Ay tamam be. sustum." diyerek trip atarmış gibi ellerini göğüsünde birleştirerek bacak bacak üstüne attı annem.
"Ee siz ne ara geldiniz, neden geldiniz, ne kadarlığına geldiniz? anlatın bakalım" konuyu değiştirmem lazımdı...
"Biliyorsun şirketi Türkiye'den taşıdığımız için bazı noter işlemlerimiz çıktı burada. Biz de gelmişken süreyi uzun tutup güzel kızımızla vakit geçirelim dedik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bilmiş , barış alper yılmaz
Fanfiction"Barış ile aramızda hiçbir şey yok, onu sevmiyorum ve hiçbir zamanda sevmeyeceğim. Beni rahat bırak."