20

910 51 7
                                    

Barış ise omuzlarımdan tutup beni kendine çekerek gözlerimin içine baktı. "İyi
misin, korkutma beni Melis." kızarmış olduğunu bildiğim gözlerimi kahvelerine diktim, bu sefer yalan söylemeyecektim... 'hayır' anlamında kafamı iki yana sallamam ile hızla beni belimden tutarak içeriye götürdü.

Hareket etmek üzere olan tekneden hızla çıkartarak park hâlinde duran arabasına bindik. Arkamızdan seslenen herkesi duymamazlıktan geldi.
"Nereye gidiyoruz?" sesim oldukça cılız çıkıyordu, başımın dönmesi ve midemin yanması ise devam ediyordu. "Bara gidiyoruz, Yağız'ı da arayım mı gelsin!" sinirle direksiyona vurduğunda irkildim, üzerinden aylar geçse bile bu tarz ani çıkışlar hâlâ beni ürkütebiliyordu.

İrkilip geri çekildiğimi gören Barış hemen bana döndü; "Özür dilerim, özür dilerim.." onaylayarak kafamı salladığımda bir şey demedim. "Hastaneye gidiyoruz, doktora görünmen lazım." O kadar süratli gidiyorduk ki, hastaneye çabucak varmıştık.

Acil kapısından giriş yaptığımızda Barış'ın arkadaşı olduğunu düşündüğüm genç bir doktorun odasına daldık.

"Ulaş, arkadaşım içtiği alkolden sonra kusmaya ve midesi yanmaya başladı. Daha önce de dokunuyordu zaten ona, mide yıkanması falan gerekiyor mu? bakalım hemen ne olur."

Adam hemen kafasını onayladığında sedyeye yatırılıp bir sürü aletin olduğu bir odaya götürüldüm, karnım ve aşağısına sürülen jelin soğukluğu beni irkti. Birkaç dakika sonra odadan çıktım. Ben koridorda beklerken doktor ile Barış konuşmak için odasına girmişlerdi. Yaklaşık beş dakika sonra çıktığında bana elindeki pet şişe suyu ve bir hapı uzattı. "Bunu içecekmişsin, hemen kesiyormuş alkol ağrılarında." dediğini yaparak hapı su ile beraber yuttum.

Uzattığı elini ilk gözlerine bakarak, sonra da eline bakarak tuttum. "Ah Melis, ah." bir yandan elimden bir yandan belimden tutarak beni arabaya bindirdi. Nereye gideceğimiz hakkında bir fikre sahip değildim, ama sormak da istemiyordum. Sanki çok meraklıymışım onunla bir yere gitmeye gibi. (Evet)

Bir süre sessizce yolu izledik. Saptığı yerlerden sonra benim ağlamama sebep olacak bir yere geldik, burası bizim Barış ile ilk buluştuğumuz yerdi... yedi yirmi dört açık olan bu teraslı büfede saatlerce konuşmuştuk, Yağız'ı... İlk o gün o kadar derin bakmıştı gözlerime, ben de anlamamıştım.

flashback
___________

Konuşa konuşa bir çorbacıya gelmiştik. Hava çok güzel olduğundan çorbacının terasına çıkmıştık.
Burası kocaman 7/24 açık bir büfe tarzı bir çorbacıydı. Kocaman, Yapay çim ve armut koltuklarla donatılmış, Boya ile boyanıp estetik bir görünüm verinilmiş araba lastiklerinin üstüne koydukları cam ile, şık bir sehpa veya masa görüntüsü elde etmişlerdi. Mimarisi çok samimi gelmişti.

Nihayet o soruyu soracaktım.
Yağız ile aralarında ne olduğunu öğrenmek istiyordum.
Ya terslerse?
Bana hayatta ters yapmaz.

M: Barış?

Barış, ağzına tıkadığı ekmek parçalarını yutmaya çalışırken ağzından "Hı?" şeklinde bir mırıltı çıkartmıştı. Oturduğum yerden dikleşerek ellerimi önümde birleştirdim,

M: Sizin Yağız ile aranız neden bozuk?

bu soruyu sormamı beklemiyormuş gibi çorbasında olan bakışları anında gözlerimi buldu. Kaşlarını hafif havaya kaldırdı, ardından bakışları tekrardan önündeki çorbasına döndüğünde boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

bilmiş  , barış alper yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin