"Kardeşim, Melis'i almaya gelmiştim." karşımdaki limon kafa beni süzmeye devam ederken kapıyı aralık tutup içeriye gitti, Benim sevgilime beni soruyordu... Barış Alper'in de işi gücü yok senin gibi bir dallamanın evinden kız kaçırmaya geldi zaten.
Derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve adımımı attım, Melis içerideki kanepede uzanıyordu. Televizyon açıktı ve ona bir şeyler anlatan limon kafayı dinliyordu.
Hiçbir tepki vermeden ölü gibi üzerindeki battaniyeyi itekleyerek ayağa kalktı, ilk sekelese de sonradan normal yürüyerek bu tarafa geldi. Kafasını kaldırıp gözleri beni bulduğunda gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördüm...
"Ne işin var?" sarhoştu, kelimeleri birbirine dolaştırıyordu.
"Ne demek ne işim var Melis, seni almaya geldim." gülerek alnını ovuşturduğunda bu işin zor olacağını anladım.
"Gelmiyorum hiçbir yere, siktir git. Ata çıkartır mısın bunu evden?"
Ata?
Mısın?
Ben yerine Ata?sinirlerim iyice gerilirken diyecek bir şey bulamıyordum, benim de doluydu gözlerim.
Melis, onu ilk gördüğüm an. Ben çok kişiyle konuşmuştum belki, çok takıldığım olmuştu. Ama ben hayatımda bir iki defa aşık olabilecek bir insandım. Melis çok zekiydi, kariyerine odaklı, zeki ve mantıklı bir kızdı. Birbirimizi tamamlıyorduk, huzur buluyordum onun kollarında, omzuma gelen boyu, yeşil gözleri ve sarı saçları beni kendine çekmeye yetiyordu.
"Arabada konuşuruz olur mu Melis?" Bu sefer devreye giren kişi Ata'ydı.
"Bak kardeşim, evime girdin bir şey demedik de kız istemiyor işte. Hadi uzatmadan çık artık." bir adım daha Ata'ya yaklaşarak suratına baktım.
"Ulan amına koyarım senin, sevgilimi almış evine getirmiş iyilik ayağı göt ayağına. Ben bırakacak mıyım bu kızı sana lan?" histerik bir gülüş belirdi suratında.
"Aklınız fikriniz karı kız olmuş. O hâlde görüp basıp geçse miydim yanından? Gerçi sen yapardın muhtemelen, bu hâle gelmesine sebep olan kişi de sensin ya." cümlesini bitiremeden yakasına yapışıp duvara yasladım.
"Ulan bana bak peygamber devesi, tek kelime daha edersen belanı sikerim senin. Sevgilimi alıp gideceğim amına koyayım, bir sus. Sarhoş olmasa senin gibi bi sikiğin evinde kalır mı sence?" konuşmam bittiğinde ellerimi yakasından çekerek sertçe ittip ve duvara çarpmasını sağladım.
"Haydi Melis, Melis?" Melis kanepenin köşesinde uyuyakalmıştı.
"Ulan pezevenk, inşallah bu kızın içeceğine falan ilaç katmadın. Bulacağım seni bekle, amına koyduğum." mırıldanarak Melis'i kucağıma aldım. Kapıya gelen Yunus ve Berkan'ın zamanlaması müthişti gerçekten.
"Ayakkabılarını alın, içeride eşyası var mı iyi bakın." Arabanın kapısını açarak Melis'i arka koltuğa düzgünce yerleştirdim. Arkamdan gelen Yunus ile Berkan'ın elinde Melis'in deri ceketi vardı. Bana vermesi ile sinen kokusunu içime çektim, bebek gibi kokuyordu. Uyumasını fırsat bilerek çenesinin altından boynuna doğru uzun süreli bir öpücük kondurdum, kokusunu içime çekerek.
"Berkan geç arkaya kafası boşta kalmasın." ceketin cebinde telefonu kulaklığı ve cüzdanı vardı, başka bir şey almamıştır diye düşünerek ayakkabısıyla birlikte bagaja koydum.
"Abi ayakkabısı kan içindeydi." Kızmamı istemeyerek yumuşak bir ses tonu ile konuşan Berkan'a dikiz aynasından bakarak cevap verdim ve arabayı çalıştırdım.
"Biliyorum kardeşim, cam mı battı ayağına evden ne oldu bilmiyorum artık."
Evime geldiğimizde bu gece Berkan ve Yunus'un da kalmasını istedim. Yunus'un yarın sabah erkenden planı olduğundan gitti, Berkan ise kaldı. Melis'i kucağıma alıp eve doğru götürdüm, doğruca odamızdaki yatağa yerleştirdim, Uyandırmayı denesem bile uyanmadı. Üstündeki cropu çıkartarak benim uzun tişörtlerimden bir tanesini verdim. Altında eşofmanla yatabilirdi zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bilmiş , barış alper yılmaz
Fanfic"Barış ile aramızda hiçbir şey yok, onu sevmiyorum ve hiçbir zamanda sevmeyeceğim. Beni rahat bırak."