"Barış, Melis'in babası kalp krizi geçirmiş. Durumu kritikmiş... annesi arayına Melis ilk uçakla İspanya'ya gitme kararı aldı. Sana söylememem için de tembihledi beni, etkilenmemen için." elimi ağzıma götürüp şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım.
Melis neden bana bunu söylememişti ki?
Beni düşündüğü için,
ama ben böyle olmasını istemiyordum.Küçük bir çocuk muamalesi görmek yerine bütün sorunlarımızın üstesinden beraber gelmek istiyordum, Melis inatla bir şeyler gizliyordu.
"Anladım, Melis'e benim haberim olduğunu söyler misin? bana ulaşsın." bir şeyler daha dedi Tuğçe, ancak hiçbirini anlayamadım.
Melis'e hem kırgındım hem de şu an sadece onun yanında olmak istiyordum. Bana söylememesi beni düşündüğü için olabilirdi, ama eninde sonunda öğreneceğimi tahmin etmesi gerekiyordu.
Gönderdiğim mesaja baktım, hâlâ iletilmemişti. Uçaktaydı muhtemelen. Bu haberin ona benim performansımı etkileyemeyeceğini; özel hayatım ile kariyerimi birbirinden ayırabildiğimi göstermek için hiç olmadığından iyi oynacaktım.
Dalgınlığımı gören Abdülkerim sırtıma vurarak kaşıyla önümdeki yemek tabağını gösterdi. "Neyin var oğlum, yesene hadi reklama geçeceğiz."
"İyiyim abi ya, daldım öyle yerim hemen şimdi." hızlıca mecburen yemeğimi yemek zorunda kaldım. Çünkü kimsenin durumun şimdilik farkına varmasını istemiyordum.
Berkan, Yunus, belki Kerem dışında.
•
"Tamam gençler, bitti çekim. Yayımlanmadan önce sizlere sunulacak, eksik veya hatalı bir yer tespit edilirse tekrar gelip düzelteceğiz."
yönetmen yardımcısı olduğunu düşündüğüm adam bunları anlatırken sinirle sırt çantamı alarak otobüse yürümeye başladım. Kimseyi beklemeden kendimi otobüsün en arka koltuğuna atıp kulaklığımı taktım ve kimsenin bulaşmaması için uyuyormuş gibi davrandım.
Otele vardığımızda kendimi odamıza atarak üstümdekilerden kurtulmaya başladım. Yarın antremanlar başlıyordu, canım akşam yemeğine inmek bile istemese bile yemek zorunda olduğumu hatırlayarak terliklerimi tekrar ayağıma geçirdim.
Beni durduran şey elinde bir havlu ile saçlarını kurulayan Yunus'un eliydi. Hayret içerisinde eline baktığımda bana 'Neler oluyor' dercesine bir bakış attı.
"Ne oluyor oğlum?" hiç modumda olmadığımdan tepki dahi vermedim. Yunus'a açacaktım kendimi, tabii ki.
"Melis..." bilmiyormuş gibi davranması imkansızdı. Sabahtan beri illa ki Tuğçe ile konuşmuştu ve haberi vardı.
"He o konu mu?" yanıma oturarak elini omzuma yerleştirdi. Ağzımdan bir mırıltı çıkartarak gözlerimi terliklerime diktim, niye böyle oluyordu? ayrılsak daha mı az zarar görecektik gerçekten?
"Evet abi, ben çocuk muyum üzülmeyeyim diye benden gizliyor. Biz bu yola beraber çıkmadık mı abi? derdimiz tasamız kederimiz hep beraber geçmeyecek mi, Tamam işte. Melis bunu yapmak yerine zora oynuyor."
Yunus sessizliğini koruyarak yorum yapmadı. En son sıkılmış gibi bi mırıltı çıkarttığımızda son bir şey söyledi.
"Abi o da işte sen maça çıkacaksın, onu kafaya takıp performansını düşürme diye yapıyor bunu. Senin bir oyunun milyonluk zarara sokabiliyor kariyerini, sen de çok iyi biliyorsun."
onaylayarak kafamı salladığımda haksız olmadığının farkındaydım, ama kabullenmek istemediğim tek bir şey vardı.
"Yunus, biz sevgiliyiz abiciğim. Tuğçe sana aynısını yapsa ne hissedersin ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bilmiş , barış alper yılmaz
Fanfiction"Barış ile aramızda hiçbir şey yok, onu sevmiyorum ve hiçbir zamanda sevmeyeceğim. Beni rahat bırak."