21

994 44 6
                                    

"Yağız Gürsoy Florya"

ekrandaki yazı ile bakıştığımızda Barış ile gözlerimiz buluştu. Tepki vermesini beklerken hiçbir şey demeden kafasını sallayarak benden gözlerini çekip hesabı ödemeye gitti. Telefonu açtığımda panikli bir ses tonu ile konuşmaya başladı. "Melis, iyi misin? Çok merak ettim." Öf, sen kimsin merak ediyorsun beni?

"İyiyim, Yağız teşekkür ederim. Barış ileyim şu an merak etmeyin beni." Kapıdan 'hadi' anlamında işaret yapan Barış'ın yanına hızlıca giderken bir yandan da konuşuyordum. Barış'ın yanına vardığımda olmasını hiç istemeyeceğim bir şey yaşandı.

"Bak eğer orada durmak istemiyorsan hemen gelip alırım seni Melis, Barış'ın yanında durmak zorunda değilsin." telefonun dışarıya şu an ses vermesi hiç hoş değildi, ne gerek vardı ki yani? Barış bir hışımla telefonu kulağımdan çekerek telefona konuşmaya başladı.

"Bana bak lan, bir daha seni sevgilimin etrafında görürsem, görmeyi bırak onu rahatsız ettiğini duyarsam... bitiririm seni duydun mu beni !"

Yağız'ın herhangi bir şey demesine izin vermeden telefonu suratına kapattığında kahkahamı engelleyemedim. O ise ters ters bana bakmak ile yetindi, "Sevgilim, ay ahahah." karnımı tutarak gülmeme devam ettiğimde istemsizce suratında bir tebessüm belirginleşmişti Barış'ın yüzünde de.

"Aşkım gülme ya, orospu çocuğu hâlâ arıyor. Sana yeni bir tişört almak lazım." elini sakalına götürerek söyleyeceği şeyi düşünürken öbür elini ise belimden çekerek elim ile buluşturdu. "Ne tişörtü be?" şaşırarak sorduğum şey ile konunun bağlantısını arıyordum, oldukça alakasızdı çünkü.

"I love my husband yazılı bir tişört canım, üstünde bir kalp, ve kalbin içinde de benim fotoğrafım olacak." kahkaham şiddetlendiğinde Barış'a hayranlıkla baktım, hem komik hem yakışıklı...

"Eve mi gidiyoruz?" arabayı çalıştırırken bir yandan da bana soru sordu Barış. "Evimize gidiyoruz" göz kırptığımda bana gelmesi için sinyal çakmıştım. "Yanımda hiçbir kıyafetim yok, yarın sabah saat sekizde Beykoz'da olmam gerekiyor sevgilim. Başka zaman inşallah." kafamı sallamak ile yetindim çünkü buna ısrar edemezdim.

Aklıma gelen soru ile hızla Barış'a döndüm. "Kerem ile atıştınız mı?" kemerlerimizi takarken bu soruyu beklememişçesine kafasını bana çevirerek gözlerini belertti. "O nereden çıktı?" bak bak, bana yalan mı söylüyorsun sen!

"Duyuyorum Barış'cığım." ima ile kafamı cama yasladım. Pes etmişçesine ellerini direksiyondan kısa bir süreliğine ayırdı, "Zaten biraz mesafeliydik son zamanlar, elle tutulacak bir şey yok canım boşver." Barış anlatmak istese ben sormadan anlatırdı, kurcalamak istemedim o yüzden. "Tamam canım."

Evin önüne geldiğimizde en sevmediğim kısıma gelmiştik, vedalar. "Görüşürüz sevgilim, teşekkür ederim bugün için. Seni çok ama çok seviyorum, antremanlarına ve maçlarında başarılar." Bu kadar uzun bir vedaydı bu çünkü barış maç için yurtdışına çıkıyordu, oradan sonra Almanya'ya gideceklerdi.

Onu çok özleyecektim ama kendisini kanıtlaması gerekiyordu, onu en iyi yerlerde görmek için sabırsızlanıyordum...

"Görüşürüz güzel sevgilim, ben de çok özleyeceğim seni. Çok seviyorum aşkım benim, ne zaman istersen ara olur mu? çünkü ben arayacağım." göz kırptığında gözlerimin yandığını hissettim, hep regl olduğum için bunlar!

Barış da bunu farkedince şaşırmış gözler ile baktı bana. "AŞKIM, AĞLIYOR MUSUN?" gülmekle karışık bana baktığında ben de hem ağlıyor hem gülüyordum. "Ya aşkım, kontrolsüz oluyor."

bana kocaman sarıldığında o çekici kokusu bir kere daha burnumu doldurdu. İnsanın huzur bulabileceği tek yerdi burası, çok seviyordum onu.

"Aşkım geri döneceğim söz veriyorum, ya ben de özleyeceğim yapma lütfen." gözyaşlarımı elimin tersi ile sildiğimde artık toparlandım. "Sorun değil, biraz duygusallaştım."   son kez vedalaşıp arabadan indiğimde kapının anahtarını buldum, arkama son bir kere dönüp Barış'a baktım. Daha sonra eve girip kapımı kilitledim.

bilmiş  , barış alper yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin