11

5K 418 86
                                    

Elinizde olmayan birçok şey vardı. Doğduğumuz andan itibaren bunlar bir bir belirlenmişti. Kimse bunun seçimlerini kendi yönetemiyordu. Doğduğunuz aile, büyüdüğünüz yer ve doğduğunuz dönem gibi.

Büyüyünce de kimi seveceğinizi seçemezdiniz. Şanssızsanız, sizi sevmeyen birini daha da şanssızsanız birbirinizi bariz severken korkular yüzünden birleşemeyeceğiniz birini severdiniz. Ben ikinci kısımda yer alıyordum. Ne kadar annemi boşversem bile böyle büyütülmüştüm ve korkularım vardı.

Hala dudaklarımı öpen ve resmen bana aşık olmaya başladığını itiraf eden alfa ile bu korkuları çok net hissetmiştim.

Alfa'nın samimi itirafıyla birlikte içsel çatışmalarım daha da derinleşti. Ona duyduğum karşılıklı hisler, içimdeki korkularla birleşti ve beni bir nevi çıkmaz bir yola soktu. İçimdeki sesler, geçmişimin yarattığı izlerle doluydu ve bu izler, geleceğime dair karamsar bir tablo çiziyordu.

Alfa'nın beni sevdiğini kabul etmesi, hem sevinç hem de korkuyla karışık bir duygu yumağına dönüştü. Sevilmek, beğenilmek ve kabul görmek isteği içimdeki çocuksu arzuları kışkırtırken, geçmiş deneyimlerim ve içsel korkularım, kendimi korumak için duvarlar örmeme neden oldu.

Her ne kadar Alfa'nın hislerine karşılık vermek istesem de, içimdeki korkular ve güvensizlik duyguları bunun önüne geçiyordu. Kendimi açmak, duygularımı paylaşmak ve ona olan hislerimi ifade etmek yerine, içime kapanıyor ve duygularımı bastırıyordum. Belki de bu yüzden, Alfa'nın bana olan aşkını kabul etmek yerine, korkularımı ve belirsizliklerimi bir kalkan gibi kullanıyordum.

Ancak her şeyin sonuçları vardı. İçimdeki korkuları bastırmak, sadece beni değil, aynı zamanda Alfa'yı da etkiliyordu. Onunla olan ilişkimizin derinleşmesine engel oluyor ve kendime olan güvensizliğimle birlikte ilişkimizin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini engelliyordum.

Belki de zamanla, korkularımı yenebilir ve içimdeki duvarları yıkarak gerçek aşkı bulmama izin verebilirim. Ama şu an için, içimdeki karmaşık duygularla baş etmeye çalışırken, Alfa'ya olan hislerimi netleştirmek ve ona karşı dürüst olmak için zaman ve cesaret gerekiyordu.

Karşımdaki adamın buna vakti var mıydı bilemiyordum. Kaçmamdan çok korkar gibi ellerini belime sarmıştı. Ama uzaklaşmak istersem çıkayım diye de bir o kadar da salık bırakmıştı.

Salonun içinde arabamın anahtarından gelen ötme sesiyle nefes nefese ayrıldık. Gözlerimiz buluştuğunda kıpkırmızı olmuş dudaklarına bakakaldım. Sanırım düşünürken biraz ileri gitmiştim.

Arabanın tekrar ötmesiyle kolları arasından çıkıp kapıya gittim. Ceketimin cebinden anahtarımı alıp kapıyı açtığımda yolun ortasında bıraktığım arabamın yanında bir adam gördüm.

"Gece gece uğraştığım şeylere bak. Kim bıraktı bunu buraya!"

Kendime söverek arabanın yanına gittim.

"Kusura bakmayın, lütfen. Hemen çekeceğim."

Kapıyı açacakken eliyle kapatıp pişkince bana süzen adama baktım. "Senin olduğunu bilseydim, olay çıkarmazdım."

Kaşlarımı çatıp aptalca sırıtan suratına baktım. "Anlamadım?"

"Diyorum ki, senin kadar güzel bir omega görmedim." Elini kaldırıp saçımı elleyecekken havada ki kolunu tutup ters çevirdim. Anında iki büklüm olmuştu.

"Ah! Bırak kolumu."

Diğer elini kaldırıp bana vuracakken nereden geldiğini anlamadığım Jungkook'un yumruğunu yiyip yere çakıldı. Bağırmasıyla güvenlik görevlisinin buraya doğru koştuğunu gördüm.

ScintillaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin