"Aşkım, yalvarıyorum."
Jungkook, Taehyung'un gözlerinin içine bakarken sesine bilerek üzgün bir ton eklemişti. Parmakları, Taehyung'un çıplak beline sıkıca sarılırken, dudaklarında ukala bir gülümseme vardı. O sahte üzgün bakışlar, tam da Taehyung'un zayıf noktasını hedef alıyordu.
"Jungkook," dedi Taehyung, gözlerini devirmeden önce. "Bu numaralarına düşecek kadar saf mı görünüyorum?"
"Sana saf diyemem, ama bana hayır demekte zorlandığın kesin," diye fısıldadı Jungkook, elleri Taehyung'un belinden sırtına doğru ağır ağır kayarken.
Taehyung, Jungkook'un tehlikeli yakınlığını hissetmesine rağmen inatla geri adım atmadı. Onunla oyun oynamanın her zaman riskli olduğunu bilirdi, ama Jungkook'un dokunuşları, her seferinde aklını başından alıyordu.
"Ne istiyorsun?" diye sordu Taehyung, bir kaşını hafifçe kaldırarak. Sesindeki soğukkanlılık, içindeki çırpınışı gizlemek için bir maskeydi.
Jungkook başını eğdi, yüzünü Taehyung'un boynuna gömerek sıcak nefesini teninde hissettirdi. "Sadece bir öpücük," dedi yumuşak bir tonla. Ama bu sözlerin ardında her zamanki gibi başka niyetler gizliydi.
Taehyung derin bir nefes aldı, Jungkook'un oyunlarına karşı koyamayacağını fark ederek. Parmakları Jungkook'un saçlarında dolaşırken hafifçe gülümsedi. "Eğer sadece bir öpücükse, neden bu kadar yalvarıyorsun?"
Jungkook, başını kaldırarak gözlerinin derinliklerinde parlayan o arsız bakışı Taehyung'a gösterdi. "Çünkü senin beni geri çevirdiğin her saniye ölüme eş değer, aşkım."
Taehyung, bu cevaba kahkaha atmadan duramadı. Ama daha bir şey söyleyemeden, Jungkook onu hızlı bir hareketle kendine çekip dudaklarına yapıştı. Öpücüğün beklenmedik yoğunluğu, Taehyung'un dizlerini titretirken, içinde bir yerlerde Jungkook'un asla değişmeyen etkisine bir kez daha teslim olduğunu hissetti.
Ama Taehyung geri çekildiğinde, gözlerinde meydan okur bir ifade vardı. "Bu kadarı yeterli mi?" diye sordu, sesi biraz boğuktu öpüşmemin etkisi ile.
Jungkook gülümseyerek başını iki yana salladı. "Beni tanıyorsun. Konu sensen benim için asla yeterli olmaz."
Taehyung, Jungkook'un gözlerindeki kurnazlığı fark eder etmez hızla kucağından sıyrıldı. Çıplak bedeniyle hiç çekinmeden ellerini göğsünde birleştirip, yüzünde alaycı bir ifadeyle ona baktı.
"Ben senin derdini biliyorum," dedi, sesi meydan okurcasına.
Jungkook, kollarını başının arkasında gevşekçe birleştirerek gülümsedi. "Neymiş derdim?"
Taehyung'un gözleri hafifçe kısıldı, dudaklarının kenarı yukarı kıvrıldı. "Defileye çıkacağım için böylesin. Yine her yerimi morartacaksın, değil m?"
Jungkook'un gözleri büyüdü, sahte bir şokla elini kalbine götürdü. "Kuru iftira! Beni böyle mi tanıyorsun?"
Taehyung, bir adım daha atıp başını hafifçe yana eğdi. "Sus! Bakışından tanırım ben seni. O küçük şeytan planlarını gözlerinden okuyorum."
Jungkook, bu sözlere karşılık kahkahasını tutamadı. Ardından yataktan kalkıp yavaşça ona doğru ilerledi. Çıplak vücudu Taehyung'un dikkatini dağıtırken şimdiden çapkın gülümsemesi yüzündeydi. "Eğer bakışlarımdan her şeyi okuyabiliyorsan, o zaman neden işimi kolaylaştırmıyorsun? Kendini bana teslim et," dedi, sesi kısık ve davetkardı.
Taehyung, bir anlığına Jungkook'un tehlikeli yakınlığını hissederek geri adım attı, ama bu defa ona kolayca yenilmeye niyetli değildi. Kollarını göğsünde daha da sıkılaştırıp başını dik tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scintilla
FanfictionDünyaca ünlü Kim Taehyung ve Jeon Jungkook ödül töreninde ruh eşi çıkarlar.