24) Söz

55 10 35
                                    

"Sen söylediklerinin farkında mısın?" Emniyet Amiri Kim Namjoon öfkeyle bağırdığında Başkomiser Han Jisung odadan dışarı taşan üstünün sesiyle camdan dışarıya baktığında ofisteki diğer polislerin onlara baktığını gördü. "Amirim biraz sakin olabilir misiniz?"

"Sakin mi?" Kim Namjoon gözlüğünü sinirle masaya bırakıp gözünü ovuştururken sinirden güldü. "Sakin demek." Yüzündeki gülümseme hızla ayağa kalktığında yok olurken masasının etrafını büyük adımlarla dolaşıp Han Jisung'un yanına ulaştı. Astının suratını tek eliyle kavrarken çenesini iki yana sallayarak içindeki bütün öfkeyle bağırdı. "Sen Lee Minho'yu kaybediyorsun sonra da bana sakin olmamı mı söylüyorsun gerizekalı herif?"

"Olay tam olarak öyle olmadı-" Kim Namjoon, Jisung'un suratını ittirerek bıraktığında Başkomiser geriye doğru tökezledi, üstü tarafından bu kadar aşağılanmak sinirini bozsa da dudağını ısırarak susmayı denedi.

Emniyet amiri bu sefer yakasına yapıştığında gözlerinde onu öldürmek isteyen bir bakış vardı. "Ne yapıp edip o adamı bulacaksın Jisung! Soruşturmamız için çok önemli biri olduğunu her şeyden çok sen biliyorsun."

"Biliyorum." Üstü tarafından omzundan ittirilmesiyle yeniden geriye yalpalarken son anda dengesini sağladı, Kim Namjoon odayı terk etmeden önce ona son kez dönüp dişlerini sıkarak konuştu. "Ya onu canlı bulursun Jisung ya da onun yanına seni de gömerim."

Kapının sertçe kapatılmasıyla Han Jisung yüzünü sıvazlarken ne yapacağını düşünüyordu. Çaresizlikle duvar kenarında bulunan sandalyelerden birine oturup elini kafasına yaslarken gözlerini kapattı umutsuzca. "Böyle işi sikeyim, Minho neredesin sen!" dedi Han Jisung ağlamaklı sesiyle.

...

Bang Christopher Chan
(Günümüz)

Tabletteki işimi bitirdiğimde Seungmin'in sessizce içeri girdiği arşiv kapısından onun ardından içeri girerken yüzüme çarpan ağır rutubet kokusuyla yüzümü buruşturdum. Odadaki havanın ağırlığına alışmaya çalışırken Seungmin'e seslendim. "Kameralar tekrar dört dakika sonra aktif olacak."

"İşimizi görür." dedi Seungmin odanın içerisinde ilerlemeden önce sırt çantasından çıkardığı feneri yakarken, elindeki diğer feneri de bana uzattı. "En son buraya bir hakim ile gelmiştim, gerçi bu uzun zaman önceydi ama o zamandan beri değişmeyen tek şey bu rutubet kokusu."

Odanın sonuna kadar sıralanmış demir rafların üzerinde bir sürü dosya yan yana dizilmişti, Seungmin elindeki feneri demir rafların üzerinde bulunan dosya numaralarının yazdığı etiketlere tutarken ben de onu takip ederek etrafı inceliyordum. "Gelmeyeceğini Minho'ya haber vermedin, sıkıntı çıkar mı?"

"Zannetmiyorum, Jisung'la beraber halletmişlerdir." Feneri, ilerlediğimiz koridoru aydınlatmak için yere tutarken siyahlara bürünmüş Seungmin'i izliyordum. "Buraya geldiğin son sefer, bir hakimle geldiğini söylemiştin. Nasıl ikna ettin onu?" Hiç tanışmadığım Kim Seungmin'in yeni bir yanıyla karşı karşıyayken onu daha fazla keşfetmek için sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir tebessümün oluşmasını sağlamıştı. Gözlerim ilgiyle yüzünde dolaşırken bakışlarını bana çevirdiğinde göz kırptı. "Üstün becerilerimi kullandım diyelim."

"Umarım hakimi ayartmadın."

Aradığı rafı bulan Seungmin rafı baştan aşağı tararken, mırıldanışım kaşlarını çatarak bana dönmesine neden olmuştu; işinden uzaklaşıp üzerime yürüdüğünde elindeki feneri yüzüme tutmasıyla acıyan gözlerimi korumak için elimi kaldırdım. "Sana karşı olan davranışlarım beni bir kalıba sokmana sebep olduysa düzeltmeme izin ver."

Chi Ku : ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin