-
"Biz günahkârlar
Kimse sormadan
Savrulduk bu dünyaya"
-"Neredeler?"
Paltomu yanımda yürüyen adamlardan birine verdim, uzun beyaz koridorda ilerlerken kaşlarım çatıldı. Aynı zamanda gömleğimin kollarını katlıyordum. Hwang buralarda pek takılmazdı, gittiğimiz yöne bakılırsa önemli şeyler oluyordu. "Bay Bang, Bay Lee ve Bay Hwang toplantı odasında sizi bekliyorlar efendim."
"Bay Bang ve Bay Lee mi?" İşte şimdi işin rengi değişiyordu. Bir gece yarısı beklenmedik misafirlerimiz vardı, bakalım bugün masaya kimi yatıracaklardı.
Koridorun en sonundaki beyaz kapının önünde durduk. "Evet efendim, içeride sizi bekliyorlar." Korumaları geri gönderip derin bir nefes aldım ve gülümseyerek kapıyı açtım.
"Selam millet!"
Kapının açılmasıyla üç kafa anında bana döndü. Büyük kare masada tam karşımda Minho, sağımda Hwang, solumda ise Chan oturmuş bana bakıyordu. Kapıyı kapatmak için arkamı döndüğümde kanlı ayak izlerimle dolu beyaz koridoru gördüm. Beyaz koridoru bu yüzden seviyordum, benim geldiğimi herkes anlayabiliyordu.
Kapıyı kapatıp masadaki yerime oturdum, masanın üstündeki üç silahı gördüğümde geri kalmamak için cebimden çıkardığım kanlı bıçağı masaya koydum. Minho ve Chan'ın bakışları bıçağa yöneldiğinde Hwang gözlerini benden ayırmadan gülümsedi. Alışmıştı artık. "Hoş geldin Kim."
"Hoş buldum. Gece gece parti yapmak için toplanmadınız herhalde. Sadede gelelim mi? Biraz yorgunum ve temizlenmek istiyorum." dedim kendimi göstererek. Siyah kumaş pantolonumdan belli olmasa da üzerimdeki yer yer kanla kaplanmış beyaz gömleğim yeterince iyi bir sebepti bence. Diğer gecelere göre bu gece biraz hareketli geçmişti. Zorlamamıştı ama yormuştu beni.
Zaten son gecen olduğunu biliyorsun ne diye beni uğraştırıyorsun?
Hwang kimsenin söze girmeyeceğini anlamış olacak ki boğazını temizleyerek konuştu. "Bu davetsiz misafirlerimizin bize daha doğrusu sana bir teklifi varmış." Konu şimdi ilgimi çekmişti, geriye yaslanıp Chan'a baktım. Bana bakan gözleriyle gözlerim buluştuğunda söze girdi. "Birini halletmeni istiyorum."
"Neden sen yapmıyorsun?" Bakışlarımı Chan'den ayırıp gözlerimi Minho'ya diktim. "Ya da yaptırtmıyorsun?"
Minho bana alayla gülümsediğinde ben de gülümsedim. Birbirimize olan bakışlarımız aramızdaki ilişkiyi anlatmaya yeterdi bence. Eğer ölecek olsa canını ben almak isterdim ama bir şekilde dört ayağının üzerine düşüyordu. Bu da en çok benim sinirimi bozuyordu. En sinir bozucu şey ise karşımda mor saçlarıyla tam bir patlıcana benziyordu.
"Çünkü biz kiralık katil değiliz."
"Şunu boktan bir şeymiş gibi söyleme, ben size uyuşturucu baronu deyip tuhaf bakışlarla bakmıyorum değil mi çünkü herkes kendi mesleğini yapıyor. Çark böyle dönüyor." Chan'ın kaşları havalandı. "Sence yaptığımız şeyler meslek sayılır mı?"
"Bana göre para kazanılan her iş bir meslektir, devlet ister onaylasın ister onaylamasın."
Önümdeki bıçağın üzerinde parmağımı gezdirip elime bulaşan kana baktım. "Kimi ortadan kaldırmak istiyorsun? Gerçi bir kişi yetmez, bütün herkesin içinden geçmek lazım." dedim gülerek. Ona doğru baktığımda onun da güldüğünü gördüm.
Babası öldükten sonra bütün babasının dostu olarak görünen ama aslında düşmanları olan herkes Chan'ın karşısına geçmişti. Onu öldürmek için yapılan planlardan geçilmiyordu son zamanlarda, çoğu kulağıma geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chi Ku : Chanmin
FanfictionNamını duymayan kimsenin kalmadığı ünlü seri katil Kim Seungmin, babasının ölümünden sonra onun yerine geçen genç mafya lideri Bang Christopher Chan ile bir anlaşma yapar. 150822