10) Geçmiş, Şimdi ve Geçmiş

199 36 95
                                    

Önümdeki çikolatalı kekten bir parça alıp ağzıma attım, yoğun çikolata tadının yanında kekin yumuşak yapısı her çiğneyişte biraz daha memnun ediyordu insanı. Sipariş ettiğim kahveden bir yudum alırken karşımda oturan kişiye baktım. "Bir şey söylemeyecek misin?"

"Ne söylememi bekliyorsun?" Bir süredir arkasına yaslanmış beni izleyen Chan, sıradan günlerin aksine kendisine biraz geniş olan koyu mavi kotun üzerine beyaz kısa kollu giymişti, hafif dalgalı sarı saçları dağınık hâlde yüzüne doğru uzanıyordu. Açık kahve gözleri insanı içine çekerken, dudaklarının dolgun pembeliği karşısındakini hipnoz ediyordu.

Ona bakmayı kesip masadan aldığım peçeteyle hafifçe ağzımı sildikten sonra tabağın kenarına sıkıştırdım. Derin bir nefes alıp yerimde doğrulurken etraftaki insanlarda gözümü gezdirdim. Ardından sandalyeye yaslanıp kolumdaki saati kontrol ettim. "Yaklaşık beş dakikadır sana şans veriyorum, umarın farkındasındır."

"Beni buraya çağırdığından beri tek kelime etmedin. Ne dememi bekliyordun benden?" Sözleri beni güldürürken sakin kalabilmek adına birkaç derin nefes aldım. "Ben kimseye kolay kolay ikinci şansı vermem, umarım bu fırsatı kullanabilirsin." Oturduğum sandalyenin ucuna gelerek masaya doğru eğildim. "Bir anlaşma yaptık ve ben, ortak amacımız için canımı ortaya koyarken senin benden bir şeyler saklamana tahammül edemiyorum. Aynı yolda yürüyorsak sana güvenebilmeliyim."

"Senin bilmen gereken herhangi bir şey senden saklamadım ben Seungmin." Ciddi bir ifadeyle kelimelerini özenle seçiyor ve konuşmak için acele etmiyordu. Onun kontrollü davranışlarıyla hiçbir şey yokmuş gibi konuşması beni çileden çıkartmaya yetiyordu.

Masadaki tatlı bıçağını alıp önümdeki keke sapladım, ardından aynı işlemi birkaç kez tekrarladım. "Demek öyle, hm?" Kendi kendime mırıldanarak gülümsedim.

Kekin içindeki büyün sıvı çikolata tabağa boca olurken kek de parça parça olmuştu. Bıçağı tabağa bırakıp beni pür dikkat izleyen Chan'a baktım. "Şu ana kadar kendin konuşman için bekledim ama bu sadece öfkelenmeme sebep oldu." Gülümseyerek konuşsam da dişlerimi sıkarak konuştuğumun o da farkındaydı. "Sadece basit bir soruyu cevaplamanı istiyorum Chan. Jeongin'le aranızda ne var?"

"Gerçekten bilmiyor musun?" Kaşlarım hafifçe çatılmış ona bakıyordum. Sorusu kafamı karıştırmıştı. "Bilmem mi gerekiyor?"

"Bilmem, dikkatli biri olduğunu düşünüyordum. Fotoğrafın şu ana ait olmadığını anladığını sanmıştım." Ardından gözleri yüzümde bir süre dolaştıktan tebessüm etti. "Siz Jeongin'le lise döneminde yakın değil miydiniz?"

Gülümsemem yavaş yavaş kaybolurken bir süre hareket etmeden ona baktım. Gözlerim istemsizce kısılmıştı ona bakarken. Söylediğini onaylamamak için kelimelerimi seçmeye çalışsam da gözlerine bakınca duraksadım, sanki her şeyi bildiğini iddia eden bir bakış vardı gözlerinde. Bu çok sinir bozucuydu. "Bunu nereden duydun?"

"Belki de o fotoğrafta gördüğün şeyler, Jeongin'in senden sakladığı şeylerden biriydi o zamanlar."

Anlamayan gözlerle ona baktığımda gülümseyen yüz hatları bozuldu, ikimizin duyabileceği seste konuştu. "Başından beri yaptığın hatalardan biri bana şans verdiğini düşünmekti Seungmin. En başında sana gelmemin sebebi kapatmayı beceremediğin o aptal defteri yeniden gün yüzüne çıkartarak yüzleşmeni sağlamaktı. Eğer bir cevap istiyorsan geçmişinle yüzleş, bütün cevaplar orada."

Ben ona öylece bakarken o ise buradaki işi bitmiş gibi usulca yerinden kalkıp masadaki telefonunu alarak kafeden çıktı. Onun bıraktığı boşluğa bakarken masadaki titreşimle telefonumu elime alıp aramayı kabul ettim.

Chi Ku : ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin