23) "Adios mi idiota amigo."

77 10 21
                                    

"Bıraktığın için teşekkür ederim." Beyaz gömleğin üstüne siyah kravatı bağlarken güneşliğin üzerindeki aynadan da kendimi kontrol ediyordum. "İstersen yardım edeyim."

"Normalde olsa bozar, yeniden yapmanı isterdim ama geç kaldım." Kravatla işimi bitirdikten yakalarımı düzeltip kravatı sıkılaştırdım. Ardından gülümseyerek sürücü koltuğunda beni izleyen Chan'a döndüm. Uzanıp koltuğunun başlık kısmının demirlerinden tutarak dudaklarımızı birleştirdim, uzun süre geçmeden geri çekilirken banyodan sonra kurutmadığı nemli sarı saçlarını düzelttim.

Önümüzde gri mermerlerle siyah camların birleşerek sıkıcı bir havaya sahip olan adliyeye baktıktan sonra kapı kolunu açmak için uzandığımda Chan diğer kolumdan tutarak durdurdu. "Bir saniye."

Ne olduğunu anlamak için ona döndüğümde bakışları bende değildi, arkamdaki bir yere bakıyordu. Kafamı baktığı yere çevirdiğimde siyah bir araba görmüştüm. "Ne oldu?"

"Jeongin'in arabası." Kaşlarım havalanırken tekrar dönüp baktım arabaya, Chan emniyet kemerini çıkartırken kendi silahını da torpidoya koydu. "Sen de mi geleceksin?"

"Başka seçeneğim var mı Seungmin? O orada duruyorken seni öylece gönderemem, hayrına gelmediğini ikimiz de biliyoruz."

"Sen de beni iyice çocuk yaptın." Söylenerek kapıyı açıp arabadan indikten sonrakapıyı kapattım, arabaya yaslanarak uzaktan siyah arabayı süzerken Chan de arabadan inmişti. Chan binaya doğru yürümeye başladığından beri gözleri arabadaydı, ondan biraz uzağa doğru yürümeye başladığımda arkamdan ismimi duysam da geri dönmedim.

Arabanın önüne geldiğimde artık Jeongin'i çok net bir şekilde görebiliyordum, bakışlarımız buluştuğunda her zamanki yavşak gülümsemesiyle bana bakmaya başladığında arabanın kaputuna iki kez vurdum. Ardında elimi havaya kaldırıp orta parmak çektikten sonra yüzüne bile bakmadan biraz ileride beni izleyen Chan'a yetiştim. "Gerek var mıydı?"

"Yoktu ama içimde kalırdı." Bezgin sesi beni güldürürken omuzlarımı silktim. Binaya girip güvenlik taramasını da geçtikten sonra tamamen içerideydik. İki katlı binanın alt katının iki yanından yukarıya uzanan merdivenlerden birine yöneldiğimizde Chan bana doğru eğilerek mırıldandı. "Kiminle görüşeceğiz?"

"Duruşmanın savcısıyla." Merdivenleri çıktıktan sonra sağa döndük. Biraz ilerledikten sonra kapıyı çalmadan direkt açtım.

"San kaç kere söyleyeceğim kapıyı şöyle açma diye?" Song Mingi masasında oturmuş elindeki evraklara diğer eliyle tuttuğu gözlüğüyle bakıyorken kafasını kaldırmadan konuşmuştu. İçeri girip kapıyı arkamızdan kapattığımızda konuşmadığımız için kaşları çatılan savcı gözlüğünü çıkarıp bize baktı. Göz göze geldiğimizde ufak bir baş selamı verip gülümsedim.

Bakışları benim üzerimde dolaştıktan sonra Chan'ı bulduğunda masasının önündeki sandalyelerden birine oturup yayıldım. "Hoş geldin yok mu?"

"Sana mı?" Sorumu garipsemiş gibi bir yüz ifadesiyle bana baktığında kafasını iki yana salladı. "Hiç zannetmiyorum."

"Halbuki ben daha sıcak bir karşılama bekliyordum." Sahte bir hüzünle konuşurken Chan'a oturması için koltuğu gösterdiğim sırada Mingi elini kaldırarak onu durdurdu, tek kaşımı kaldırarak ona baktığımda Mingi kafasıyla Chan'ı işaret etti. "Kim bu?" Gözlerim Chan'ı bulduğunda bir süre düşündüm, Mingi'nin tavırlarının Chan'ı sinirlendirdiğini farkında olarak çok da dikkati onun üzerine çekmemek için "Stajyer." dedim.

Lafımı bitirdiğim anda koltuğa yaslanıp gürültülü bir kahkaha atmıştı savcı Song Mingi. "Stajyer mi? Kimi kandırıyorsun?" Masanın üzerine kollarını yaslayıp kafasını bana doğru uzattı, gözlerindeki meydan okuyan bakışları içimdeki öfkeyi artırmakla kalıyordu sadece. "Kim Seungmin, hukuk camiasına yeni bir şeytan mı kazandırıyor? Hiç sanmıyorum."

Chi Ku : ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin