Durağa yakın bir yerde oturmuş, mendille elimdeki kanları temizliyordum. Kafamda ise Wooyoung'un bıçaklandığı benim ise karşısında kalakaldığım an dönüp duruyordu, ellerimi biraz daha sert ovalıyordum pişmanlık duygusu içime acı acı işlerken.
"Dur artık." Arkamdan yaklaşan sesle kafamı bankın diğer tarafına çevirdiğimde Chan oturmuştu yüzünü kapatan bir şapka ile. Gözlerimi yeniden ellerime çevirdiğimde mendille ovalamaya devam edecekken tekrardan konuştu. "Ellerini yara yapacaksın."
"İnsan canı yandığında başkalarını suçlama eğilimindedir." Artık pembeleşen mendili kenara atıp ona dönerek sokak lambasının ışığını yansıtan gözlerine baktım. "Bir anda ortadan kaybolduğun için seni suçlamak istiyorum, bana bunu yapmamam için iyi bir sebep ver."
Dudakları hafifçe kıvrılırken kafasını yana eğdi. "Madem bilerek ortadan kaybolduğumu biliyordun, neden o zaman Minho'ya ölmüşüm gibi konuştun?"
"O şerefsiz bir dakika ağzını tutsa şaşarım." Göz devirip etrafıma baktım, bir süre düşündüm ne diyeceğimi. Ardından gözlerine kararlılıkla baktım. "İşime öyle geldiği için."
"Benim de işime öyle geldi." Gülerek beni taklit ettiğinde ayağa kalktım hızla arkamı döndüğüm sırada bileğimden tutup banka geri çekti beni. "Jeongin beni bulamayıp delirsin diye." Kulağıma fısıldadığında kolumu çekip biraz uzaklaştım ondan. "Wooyoung'u bıçaklayacaklarını nereden bildin?"
Vücudumu dikleştirmiş karşıya bakıyorken arkasına yaslanıp rahatça konuştu. "Çok düşman biriktirmişsin, o bıçaklayan adamı ziyaret etmiş Jeongin. Normalde kimseyle konuşmaz, kimseye gitmez. Kulağıma geldi, ben de detayları öğrendim."
"Felix'e karşılığında ne verdin?" Başımı hafifçe ona çevirdiğimde omuzlarını silkti umursamazca. "Kardeşim hakkında ufak bir bilgi, işine yarayacağını düşündüm."
"Ne kadar aptalca." dedim kendi kendime. "Jeongin'in onu sevmediğini hâlâ göremiyor mu?"
"Aşkın gözü kördür." dedi gözlerimin içine bakarak. "Bazen bazı şeyleri görsen de gözmeden gelirsin."
"Şu an seninle aşk hakkında boş yapacak ne zamanım var ne de sabrım var Chan." Bir kolunu banka yaslayıp bana yaklaştığında ifadesizliğimi bozmadan ona bakıyordum. "Neyin var peki?"
Gözleri muziplikle parlarken aramızdaki boşluğu kapattım ona yaklaşarak. Gözlerinin içine bakarken elimi boynuna çıkardım usulca, parmaklarım ensesinde gezinirken bacağımı banka yaslayıp üzerinde yükseldim. "Bir düşünelim. Esnek bir vücudum." Başını geri eğerek bana bakmaya başladığında şapkası geriye düştü fakat ikimizin de umrunda değildi. Kasılan yüz hatlarını keyifle izlerken dudaklarına yaklaştım yavaşça, neredeyse birbirine değecekken dudaklarımız, durdum. "Şehvetli dudaklarım."
Etkilendiği için göz bebekleri büyürken gözlerini benden ayırıp omzumun üzerinden gökyüzüne dikti yutkunarak. "Ve halletmem gereken bir sürü işim var." Dudaklarımı hafifçe değdirip geri çekilerek eski yerime oturacağım sırada kasıklarına bastırdım bilerek, saklamayı başaramadığı iniltisi dudaklarından kaçarken suçlu bir çocuk gibi yüzüne baktım. "Özür dilerim, canın acımadı ya?"
"Sen var ya," Gözlerini başka yere çevirerek dudaklarının içini ısırmasına güldüm. "Değil mi? Ne yüce bir varlığım, iyi ki varım. Canım kendim." Arkama yaslanıp onu izlerken yüzümdeki koca bir gülümsemeyle o ise gözlerini bana dikmiş, biraz şehvet ve biraz da aramızdaki çekimden etkilenmiş yüz ifadesiyle bana bakıyordu. "Gerçekten tehlikelisin."
"Eyvallah." Kandırılmanın verdiği öfke yüzüne dalga dalga yayılırken gözleri kısıldı. "Bunların hepsinin bir geri dönüşü olur, biliyorsun değil mi Seungmin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chi Ku : Chanmin
FanficNamını duymayan kimsenin kalmadığı ünlü seri katil Kim Seungmin, babasının ölümünden sonra onun yerine geçen genç mafya lideri Bang Christopher Chan ile bir anlaşma yapar. 150822