Size iyi okumalar bana da iyi geceler 🫶
...
Korku.
Birçok insanı ele geçiren korku.
Korku, iyidir derdi annem. İnsana mükemmel olmadığını hatırlatır, kontrolü dışında gelişen olayları göremeyen insana işaret ederek kusurlarını gösterirdi. Zaten mükemmele yaklaşmaya kusurlarımızı kabul ederek başlardık. Sürekli bir şeylere tutunma ihtiyacı hissederdi insan. En delisi bile o vazgeçemeyeceği özgürlüğüne tutunur, hayatına karşı bütün varoluşuyla "Varım." derdi.
Hayatımın belli bir kısmına kadar korkularımı yönetebilen biriydim, zaaflarımı bilen ve bunu korumayı iyi bilen biriydim. Sonra korku yavaşça damarlarıma yayıldı, her hücreme girerek kendini hissettirdi. Şu ana kadar güçlü olan ben şimdi onun karşısında titrer olmuştum.
Kim Seungmin güçlüdür dedim, yapar ve bir şekilde üstesinden gelir. Gelemedim, suyun içine battıkça battım. Sonra bir ışık gördüm beni kendine çeken. Ona ulaşabilmek için çabaladım fakat ona ulaşamadan nefesim bitti, gömüldüğüm yerden çıkamadım. Sonra fark ettim ki bir ışığın beni kurtarabileceğine dair umudumu kendi kurtuluşuma adasam belki de buradan çıkarım.
Bazı şeyleri anlayabilmek için sakin kafa gereklidir, belki de uzun uzun tavanla bakışmaktır kendine attığın ilk adım. Ben kendime ilk adımı attığımda polis arabasında gidiyordum, siren sesi sokakları inletirken arabadaki polisleri etkisiz hâle getirdiğimde ikinci adımı atmıştım. Kaçtım. Kaçtım ama kendimden değil, polislerden. Aksine kendime koştum, benliğime koştum. Kalıplara göre şekil almak ne de yakışıksız bir şeydi, hiç de bana göre değildi. Tebrikler dedim kendime, kendini hatırladığın için.
"Beni gördüğüne şaşırmış gibisin. Ne o, memnun olmadın mı?" Oturduğu yerde doğrulurken elindeki bardağı bırakıp bana döndü usulca. "Bütün haberlerde suratını gördüğümden beri beni bulacağını biliyordum."
"Doğru." dedim sigaranın ucundaki külleri dökmek için birkaç kez vurduğumda. Gözlerim can sıkıcı yüzüne çıktığında hafifçe gülümsedim. "Eskilerden kim kaldı, değil mi? Bir sen bir ben. Biri kayboldu, biri hasta oldu."
"Şakanın sırası değil." Sandalyesini bana yaklaştırdığında duruşumu bozmadan onu izliyordum. "Seungmin, işler çok karıştı. İnsanlar artık sana saygı duymuyorlar. Polis işin içine girdiğinden beri Yang Jeongin ve Min Yoongi çokça kazandı."
"Bilmediğim bir şey söyle." Tadı kaçan sigarayı söndürüp kenara atarken iç çektim keyifsizce. "Bugün ne öğrendim biliyor musun?" Küçük bir kahkaha atarken gözlerim etrafta dolaşıyordu. "Bana çalışan bütün adamları Min satın almış, dağıtmış. Artık ona çalışıyorlarmış. Görüyor musun Minho?" Oturduğum yerden onun gibi öne eğilerek yüzlerimizi yaklaştırdım. "Yemeyenin malını yiyorlar."
"Hyunjin yoğun bakımda, Chan ise," İçine çektiği havayı bıkkınla verirken elleriyle saçını karıştırdı bitkin bir hâlde. "Ortalıkta yok, ulaşamıyorum." Gözlerim kolumdaki saate çarptığında ayağa kalktım, benden cevap bekleyen bakışlarla baksa da umursamadım. "Buraya ağlama duvarın olmak için gelmedim Lee Minho. Çağırdın, geldim, dinledim. Şimdi sen beni dinle."
Ayaktayken neredeyse boylarımız eşitti, o merakla tek kaşını kaldırdığında başımı dikleştirdim. "Artık size daha doğrusu Chan'a çalışmıyorum, anlaşma iptal."
"Ne iptalinden bahsediyorsun sen?" İnanamayan gözlerle bana bakarken oturduğu yerden hızla inip karşımda dikildi. "Nereden çıktı bu şimdi?"
"Chan yok yani anlaşma yapan taraf yok, anlaşma yok. Çok basit aslında." Küçümseyici bir tavırla gülümseyip arkamı döndüğümde başımı sert bir cisimle itti. "Çok basit öyle mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chi Ku : Chanmin
FanfictionNamını duymayan kimsenin kalmadığı ünlü seri katil Kim Seungmin, babasının ölümünden sonra onun yerine geçen genç mafya lideri Bang Christopher Chan ile bir anlaşma yapar. 150822