Bu bölüm bazı kelimeler içermektedir.
Uçağım sabah 06.15'te Washington'a uçacaktı. Başımı yastığa koyar koymaz derin bir uykuya daldım. Duygularım o kadar güçlüydü ki Tom'un saçlarımı nasıl okşadığını neredeyse hissedebiliyordum. O bu gece beni yalnız bırakmamıştı. Sabaha kadar battaniyenin altında titriyordum, her şeyden çok seviyordum bu soğuğu.
Zaten tatlı bir telaşla havaalanına ulaşmıştım. Etrafımda her milletten insanı görmek mümkündü. Ancak arkasında durduğum Müslüman bir çocuğun, valizinin ve üstünün belki üç kez kontrol edildiği gözümden kaçmadı. Her seferinde -Neden bu kadar gerginsin? Sorusu neredeyse bu genç adamı deli edecekti. Sonuçta nasıl gergin olmazdı bir insan? Kontrol süresi dokuz dakika uzamıştı. Sonunda sert bakışlarıyla uçaktaki koltuğuna oturmuştu. Anlaşılan yanındaki boş koltuk benim koltuğumdu. Oturdum, ona bir şeyler söylemek istedim, artık dilimin ucundaki sözleri tutamadım.
-Yaman zor bir incelemeydi değil mi?
O gülümsedi.
- Ben zaten bu tür davranışlara alışkınım.
-Neden? Bu hiç doğru değil.
- Milliyetim, dinim ve ırkım bu çok açık mı?
Onun bu kadar incinmiş olması beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Yolculuk boyunca onun nazik ve utangaç kişiliğinden etkilendim. Ali ve ben ilerleyen dakikalarda çok konuştuk. Kıvırcık siyah saçları, iri gözleri ve dudakları onu o kadar tatlı gösteriyordu ki, ona sımsıkı sarılmak istemiştim. 26 yaşında olmasına rağmen çok yetenekli ve çalışkan bir insandı. Hatta kitap okumayı çok seviyordu. Benim kitaplarıma hayran olduğunu defalarca vurgulamıştı. Neden onu kendime bu kadar yakın hissettiğimi bilmiyordum. İşin en ilginç kısmı neydi biliyor musunuz? Ali de NASA'da çalışmaya başlayacaktı. Havaalanında bu şekilde muamele gören bir kişinin Amerika'nın en güçlü güçleri tarafından işe alınması bana çok tuhaf geliyordu.
Bulutların arasında süzülürken gözlerimi kapattım ve Tom'la uçtuğumu hayal ettim. Ona, o kadar bağlanmıştım ki, gözlerimi hiç açmak istemedim. Gerçeklikle alakası olmayan bir aşk, beni her geçen gün insanlardan biraz daha uzaklaştırıyordu. NASA'da bile çalışmamın temel koşulu odada yalnız çalışmaktı. Bu arzumu takdir etmiştiler. Beceri ve yeteneğin, kişide yerleşik olan genelleştirilmiş zihinsel faaliyetler sistemi olduğunu düşünüyorlardı. Bu tür insanlar her şeyden önce yalnız çalışmayı tercih ederler. Onun için de ayrı bir araştırma ofisim olacaktı. Yeni tanıştığım Ali'yle çalışacağımız ofisler tamamen ayrı binalardaydı.
Zaten bir kaç gün önce internetten kendime yeni bir ev kiralamıştım. Taksiye binip eve gittiğimde şoförden Beyaz Saray'ın önünden geçmesini rica ettim. Düzgün insanlara olduğu kadar, namussuz insanlara da kapısını açan o Saray işte. Taksi Beyaz Saray'ın yanından yavaş yavaş geçerken, kameramla bu gizemli manzaranın fotoğraflarını çektim. Burası da ayrı güzeldi. Uzun bir gidişden sonra yaşayacağım binaya ulaştım. Uzun ve parlak camlardan oluşan bu bina uzaktan beni büyülemişti. Sanki her gün güneş bu binanın üzerine doğuyordu. Işıl ışıl, göz kamaştıran Plazanın yeni sakiniydim. Belki de şimdiye kadar gördüğüm en konforlu ev benim evimdi. Sanki tüm şehir ayaklarımın altındaydı. Görünüşe göre ölene kadar burada yaşayacaktım. Yeni evimi sevdiğim gibi, yeni işimi de seveceyimden emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Harfli Arkadaşım
Khoa học viễn tưởngGençler bir araya toplanıp okullarının eski öğrencisinin hayaletini eve davet ederler. Fakat işler karışır. Üç harfli, içlerinden bir kıza musallat olur. Zaman geçtikçe kızla hayaletin tatlı bir arkaşlığı oluşmaya başlar. Peki bu arkadaşlık aşka dön...