Keyifli okumalarBirce -ana karakter-
Kıvılcım -Birce'nin ikizi-
Ediz -4 elementlerden biri olan ateş e hükmetiyor-
Yiğit -elektrik gücüne sahip, bu yüzden kimseye kendini dokundurtmuyor, annesi hariç-
Özgür Abi -zamanı durdurabiliyor, geçmişe, geleceğe gidebiliyor-
Gizem -iyileştirme gücü var-
Ayça -büyü yaparak birinin zihnine girip istediğini yapıyor, özgür abinin kuzeni-
Pars -Ayça'nın sevgilisi, büyüyle istediği kişinin bedenine giriyor-
Sinan - iksir, büyü yaparak aileyi koruyor-
Pınar -sinan'ın sevgilisi, geleceği görüyor-
Karan -düşünceleri okuyor-.
Koşuyordum. Nereye doğru koştuğumu bilmiyordum ama iki de bir arkama bakıyordum. Korkuyordum, canım yanıyordu, ağlıyordum... kaçmam gerekiyordu, uzaklaşmam, kurtulmam gerekiyordu. Kaçtığım kişilerin bana yaklaştığını duydum. O an aklıma gelen fikirle rastgele bir ağaca tırmandım. En yükseke tırmanmamla yaprakların arkasına saklandım. Bacağımda hissettiğim acıyla gözlerimi aşağıda beni arayan askerlerden bacağıma çevirdim. Bacağımda büyük bir kesik vardı. Kanın durması için üstümün bir kısmını yaraya bastırdım. Beyaz olan üstüm bir anda kırmızıya döndü. Ses çıkarmamak için dudaklarımı dişledim. Acıdan ağlamaya başladım. Boşta kalan elimle ses çıkarmamak için ağzımı kapattım. Gözlerimi sımsıkı kapatıp gitmelerini bekledim. Bir süre ses gelmeyince rahatladım. Yine de inmemeye karar verdim. Bu gece bu dalda uyuyacaktım.
Yanımda olan ipleri çıkartım düşmemek için kendimi bağladım. Bu işi de halledince rahat bir nefes verdim. Başımı yukarıya çevirmemle gökyüzünün yıldızlarla dolu olduğunu gördüm. Elimi yıldızlı kolyeme götürdüm. Hissettiğim huzurla gülümsedim. Uykum yavaş yavaş geldiğinden dolayı göz kapaklarım ağırlaştı. Sonunda uykuya daldım.
Kuş sesleri ile gözlerimi açtım. Dalda değilde bir yatakta uyuduğumu fark etmemle hızlıca doğruldum. Bacağım aklıma gelmesiyle gözlerimi bacağıma çevirdim. Bacağımda ki yaradan eser yoktu. Üstüme başka giysiler giydirilmişti. Yattığım yataktan kalkmamla odaya göz attım. Oda da dikkatimi çekecek herhangi bir şey yoktu. Yatağa bakmamla yatağın arkasında duran yatakta bir şey dikkatimi çekti. Yatağı geri çekmemle küçük bir çocuğun yapmış olduğu resmi gördüm. Resim karışıktı o yüzden bir şey anlamadım. Yatağı eski yerine koymamla odadan çıkmaya karar verdim. Kapıya yöneldiğimde ilk kulağımı kapıya yasladım. Ses gelmeyince kapıyı ses çıkarmadan açmaya çalıştım. Başımı sokup sağıma ve soluma baktım. Uzun bir koridordu. Odadan çıkmamla aynı şekilde kapıyı sessizce kapattım. Koridorda yürürken parmak ucumda yürüdüm. Merdivenlerin başına gelmemle bir yerde ses geldiğini duydum.
"Pınar sen olmasan açlıktan öleceğiz." Tanıdık olmayan kızın konuştuğunu duydum. Gülme sesleri karıştı. Merdivenlerden inerken tedirgindim. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Belki de bana tuzak kuruyorlardır? Ama tuzak kursalar şu an uyandığım yatakta uyanmazdım. Bir sandalye de bağlı olurdum. Yaramda durur, daha da çok yara canımı yakardı. Aşağı inmemle küçük odadan sesler geldiğini fark ettim. Kapının önüne gelmemle başımı içeri soktum.
İki kız ocağın başında sohbet ediyordu.
"O kız var ya o kız tam şeytan. Kız kardeşi de öyle. İkisi bir erkek için kavga ederlerdi. Birbirlerini öldürecisiye döver, sonra bir şey olmamış gibi yüzsüzce birbirlerine sarılırlardı. Kardeşi ablasından önce kocaya kaçtı. Buraya geri geldiğinde hamileydi. Kaçtığı adamı zengin sanmış saf. Adam orta gelirliymiş. Bütün parasını kumara harcamış, bir de kızı aldatmış Rus kızlarla." Sağda ki kız olayı anlatırken solda ki dilini damağına vurdu.
"Gizem konuşma ulu orta yerde. Birisi duyacak." Soldaki kız arkadaşının kolunu çimdikledi.
"Ay Pınar sana da bir şey anlatılmıyor!" Dedi. Eliyle saçını savurmasıyla başını bana doğru çevirdi. Göz göze gelmemizle hemen başımı geri çektim.
Oda da sessizlik oldu. Sırtımı duvara verip iç çektim. Normalde konuşkan birisiydim ama bu aralar pek konuşmak istemiyordum. Konuşursam her şeyimi anlatırdım. Şu an konuşmamalıydım. Güven sorunu yaşadım, bir kez daha yaşayamam. O yüzden susmam, konuşmamam lazım.
"Merhaba?" Dibimden gelen sesle korktum. Zıplamamla bir elimi hızlı atan kalbime götürdüm. Yan tarafa bakmamla Pınar eliyle Gizem'in kolunu çimdikledi.
"Kızın dibinde ne konuşuyorsun? Kız korktu!" Dedi. Gizem acıyan koluna dokundu. Yüzünün buruşması geçtikten sonra Pınar!a göz devirdi. Göz devirmesini gören Pınar bir kez daha çimdikledi. Gizem'im ağzından boğuk bir küfür çıktı. Pınar kaşlarını çatarak baktı. Elini çimdiklemek için elini kaldırdığın Gizem kendini yana doğru attı. Sırıttı.
"Gizem adına özür dilerim. Bazen bambaşka biri gibi davranıyorda." Dedi. Gizem bir kez daha gözlerini devirdi.
Pınar iç çekip kollarını birleştirdi. İkisi de beni süzmeye başlamasıyla kollarımı arkaya götürüp sol elimi koluma koydum. Sanki duvarlar üstüme geliyordu. Gözlerimle herhangi bir kaçacak yer arasam da pek bir şey gözükmüyordu.
"Seni hiç buralarda görmedim. Nereden geliyorsun?" Pınar'ın sorusuna cevap vermedim. Başımı aşağıya doğru eğip parkelere baktım.
"Konuşmak istemezsen seni zorlamayız. Biz sadece sana yardım etmek istiyoruz. Gece geç saatte ağacın dalında kendini bağladığını gördük. Çok yaralıydın. Seni bu hâle getiren kim ya da kimler merak ediyoruz. Söz seni o kişilere vermeyeceğiz. Bizim yanımızda güvendesin." Pınar her ne kadar güven verici konuşsa da artık birisine güvenmek istemiyordum.
Artık saf, salak birisi değildim.
"Üzgünüm ama bu sıralar yaşadığım bir güven problemi var." Başımı kaldırıp konuşmamla arkalarında duran genci gördüm. Masmavi gözleriyle göz göze gelmemle şaşırdım. O da benim gibi tepki vermesiyle kızlar arkalarını döndüler.
"Ediz gelmişsin!" Gizem yüzünde oluşan mutlulukla gence sarıldı. Genç gülümseyip Gizem'in sarılışına karşılık verdi.
"Ediz benim kardeşim. Daha doğrusu ablasıyım." Başımı sallayıp bir şey demedim. Gizem ve Ediz yanımıza geldiler. Öylece Ediz'e bakarken Pınar yemek ile ilgili birkaç şey söyledi. Gizem, Pınar ile mutfağa geçince Ediz'le yalnız kaldık. Hiçbirinin gözüne bu kadar çok bakakalmamıştım. Ediz tandığım onlarca kişiye göre bana çok farklı gelmişti. Sanki eksik olduğum bir şeyi tamamlayacak güce sahipti...
"Ben Ediz." Elini bana doğru uzatmasıyla gözlerim ilk eline gitti. Tekrar yüzüne bakınca gülümseye çalıştım. Uzattığı eli sıkıp adımı söyledim.
"Ben de Asude." İsmimi duyunca gülümsemesi daha arttı.
"Tanıştığıma memnun oldum Asude." Dedi.
"Ben de... ben de tanıştığıma memnun oldum Ediz."
Kim bilebilirdi ki o gün tanıştığım üç kişi ile bir maceraya atılacağım?
Hikayem ben daha doğmadan yazılmaya başlamıştı. Ben daha yaşadıklarımı kabullenmeden bir darbe gelmişti. Sevdiğimden, sevdiklerimden.
Ufacık bir hatayı sadece birinin canı düzeltebilirdi.
O can benim canımdı...
Asude'nin canı...
Ediz'in sevdiği kadının canı...
Her şeyi fark etmem geç olmuştu. Bunun cezasını benden başka birisi yaşamadı.
Ağır bir şekilde, kendi canımla yaşadım.
Tekrar gözlerimi açacaktım bu dünyaya.
Ama kimseyi tanımadan.
Ne kocamı, ne oğlumu, ne arkadaşlarımı, ne de abilerimi...
Bambaşka doğacaktım yeni hayatıma.
Bu güzel olsa da aslında kötüydü. Çünkü ben sevdiklerimin yanında kalmak istiyordum. Oğlumun, kocamın, arkadaşlarımın, abilerimin...
Hayat benim canımı aldı ama sonra geri verdi.
Cezamı ödedim ama başka cezalarım da var.
Daha da çok acı çekeceğim, ağlayacağım, haykıracağım.
Belki daha da çok sevdiklerimi kaybedeceğim.
Bunu ben değil herkes belirleyecek.
Her şey daha yeni başlıyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜÇ
FantasyBirce doğup büyüdüğü şehirden kopamayan bir kızdır. Ailesinin baskıları ile şehirde kalan Birce neden başka bir yere gidemediğini sorgulasa da daha sonra bunu düşünmemeye başlar. Yıllar geçer ve bütün bunları unutup yaşamına devam eder. İkiz kardeşi...