(Küçük not: Tam iki ay sonra bölüm atmaya karar verdim. Sıkıntıdan. Lgs bittikten sonra yazmaya devam edeceğim. Mwah.)
Jeongin'den
Hepimiz öylece kalmışken Hyunjin mantıklı bir hareket yaparak telefonunun flaşını açtı ve şaltere doğru yürüdü. Şalterin tekrar attığını görünce şalteri kaldırdı ve elektrikler geldi. Hepimiz bir rahatlamıştık. Bu gece bütün bunlar yaşandıktan sonra kimsenin uyuyabileceğini düşünmüyordum. Minho koşarak salona gittiğinde ben de arkasından salona gittim. Hyunjin de bizi takip etmişti. Minho televizyonu açıp pepe izlemeye başladı. Biz de mecburi olarak.
...
''Jeongin Hyung, Jisung'un yanına gidip bir süre kalabilir miyimmm??'' Minho kucağıma çıkmıştı. Beni ikna etme çabalarıydı bunlar. Telefona bakarken neden sırıttığı anlaşıldı. ''Neden gitmek istiyorsun abicim?'' Minho bir süre gözlerimin içine baktığında vereceği cevapta bir sorun olduğunu anlamıştım ''Kim sevgilisiyle baş başa kalmak isteme-'' Minho'nun ağzını kapatacağım derken çocuğu boğuyordum resmen. Sevgilisiyle derken ben ve Hyunjin'den bahsediyordu. Hyunjin ise bize bakarak gülüyordu.
Hyunjin ''Minho gidersen çok memnun olurum.'' dediğinde o gün aklıma geldi. Aq bu adam Minho evdeyken (yakalanma ihtimali var) bana elletmiş insan. Minho gitse siker beni. HAYAT NEDEN BU KADAR ZOR?!?! Minho ölmeden Minho'nun ağzını açtım. ''Hyung lütfennn'' derken asla dayanamayacağım bir bakış atıyordu. Gözleri ışıldıyordu resmen. AMK COK TATLISIN AMA YAPMA BUNU. Sessizce ''Tamam..'' dedim. Minho bir saniye dondu.
''Ciddi misin?''
''Bir süre kalabilirsin.''
Minho ayağa kalkıp yeşil uzaylı dansı yapmaya başladı. Gelecek var bu çocukta görüyorum. Bu performansı göreceğime teklifi reddetseydim diye bir düşünmedim değil.
Hyunjin'i görünce yarrağı yediğim tekrar aklıma geldi. Burada bağırsam da kimse kurtaramaz beni Hyunjin'in elinden. Ne saçma şeyler düşünüyorum ben.
Minho ''Teşekkür ederim.'' diyerek bana sarıldığında kendimi güvende hissettim. Minho doğduğundan beri tek arkadaşımdı. Bir de Hyunjin. Ancak Hyunjin'in gözleri beni resmen yerken Hyunjin'e olan güvenimi kaybetmiş oldum.
Kollarımı göğsümün önünde çaprazladım ve arkama yaslandım. Hyunjin Minho'ya bakıp konuştu ''Jisung'un evine gitmeye hazır mısın?'' Minho direkt Hyunjin'in yanına gitti. Bu evet demekti onun dilinde. Hyunjin ayağa kalktı. Minho da peşine takıldı.
''HEY BENI BURADA YALNIZ BIRAKMAYIN!''
Dün geceden sonra ister istemez korkmuştum. Hyunjin dönüp bana baktığında sırıttı.
''Korktun mu?''
Başımı başka yöne çevirdim.
''Hayır.''
''Biz gidiyoruz o zaman.''
''HAYIR.''
Ben de kalkıp Hyunjin'in yanına gittim. Bana bakıp güldü. Pislik.
...
Arabadan indik ve kapıya doğru yürüdük. Hyunjin bizimle eve gelmek istemedi. Normal müstakil bir evde yaşıyordu Jisung ve ailesi. Mülayim bir evdi. Kapıyı çaldım. Jisung'un annesi kapıyı açmış olmalı.
Jisung'un annesi ''Hoşgeldiniz.'' dedi ve gülümsedi. Tatlı bir kadındı. Minho annesini hiç tanımadığı için üzülüyor mudur acaba diye düşünmeye başladım o an. Daha önce bu soru aklıma hiç gelmemişti. Çünkü Minho mutlu görünüyordu. O masum gülücüğün altında kim bilir ne enkazlar yatıyordu.
Kadının Minho'yla Jisung'un sevgili olduğunu bilmediğini umdum. ''Hoşbulduk, Jisung Bey ve Minho Bey bir randevu hazırlamışlar efendim.'' Jisung'un annesi güldü. ''Minho'yu ben davet ettim, 2 gece burada kalması sizin için sorun olur mu? Jisung Minho'yu istediğini söyleyip duruyor. Bizi de bıktırdı.'' Ben de güldüm. 9 yaşındaki çocukların ilişkisi benimkinden çok daha iyiydi. Olmayan ilişkimden..
''Jisung'la tanışabilir miyim?'' Annesi ''Tabii ki, içeri buyurun.'' Minho beni Jisung'un odasına götürdü. Kapıyı çalıp içeri girdik. 9 yaşındaki bir çocuk ne kadar müsait olmayabilir? Jisung'u görünce gülümsedim. Çok tatlı bir çocuktu. Boyu Minho'dan biraz kısaydı. Yanakları vardı ponçik ponçik. Minho'yu görünce gözlerinin ışıldadığını gördüm. Koşup Minho'ya sarıldı.
''Merhaba Jisung, ben Minho'nun abisi Jeongin.''
Jisung bana döndü ve gülümsedi.
''Merhaba Hyung.''
Jisung'un görünüşü ve ses tonu ona güvenmemde etkili oldu. Odadan çıkmadan önce sessizce ''İyi eğlenceler.'' dedim ve çıktım. Bu iki gün ben de çok eğlenecektim.
...
Hyunjin kapının önünde arabaya yaslanmış, kollarını göğsünün önünde çaprazlamış, evden çıktığım gibi gözlerini bana dikmişti. Beni görünce sırıttı. Düştüm aq. Çaktırma Jeongin. Yanına gittim.
''Baş başa çok eğleneceğiz Jeongin.''
''Ben, sen ve Allah Hyunjin.''
Hyunjin dediğime güldü. Arabaya bindik.
...
Salona geçip oturdum. Hyunjin de yanıma oturdu ve elini bacağıma atıp bacağımı okşamaya başladı. Gay olmasaydım(sanırım şuan öyleyim) bile bunu hangi erkeğe yaparsan yap vücudu buna tepki gösterir. Yani bu benim gay olmamla alakalı değil. Yanaklarımın kızardığını hissettiğim için Hyunjin'e bakamadım. ''Ben Allah'ı göremiyorum.'' dediğinde birazdan çarpılacağımızı hissettim. Asıl amacı bana baş başa olduğumuzu hatırlatmaktı. Allah'ım sen bu çocuğun günahlarını affet yarabbim. Ben dua ederken Hyunjin devam etti.
''Varlığını hissetmek istediğim tek şey sensin.''
''HYUNJIN DUR TAMAM YETER.''
Yüzüme baktığında yanaklarımın kızardığını görmüş olmalı. Utandığımı anladığında sessizce güldü.
''Alışmalısın güzelim. Değer verilmeden büyüdüğünü biliyorum. Ölene kadar en değerlim olmanı istiyorum. Sana bu duyguyu ilk yaşatan ben olmak istiyorum Jeongin.''
Hyunjin elini bacağımdan çekip yanağıma koydu. Ona hala bakmadığımı görünce son çare olarak boğazımı önden bir eliyle kavrayıp yüzümü ona çevirdi ve dudaklarıma yapıştı. Diğer eliyle belimi kavrayıp beni kendine çekti. Tek hissettiğim aslında en güvende olduğum yerin Hyunjin'in yanı olduğu ve Hyunjin'in dudaklarıydı. Hyunjin dudaklarını geri çekti. Gözleri gözlerimi buldu. Bana sanki çok değerli bir hazineymişim gibi bakarken gözlerimin dolduğunu hissettim. Ben buna alışkın değildim, küçüklüğümden beri bar orospusundan kalan tek şey muamelesi yapılan biriydim ben. Hyunjin gözümden akan bir damla yaşı eliyle sildi. İşte o an asla kaybetmemem gereken bir savaşı kaybettiğimi fark ettim.
Hyunjin'e aşıktım.