Jeongin'den
Hyunjin'in bana bu tür davranışları çok hoşuma gidiyor ama belli edemiyorum işte. Başında gay değilim ve olmayacağım gibi bir ifade kullandığım için olabilir sanırım. Demek ki neymişş?? Çok büyük konuşmamak lazımmış Jeongin. ''Teşekkür ederim ama umurumda değilsin Hyunjin'' dediğimle evin haritasını aklımdan çizmem bir olmuştu. Küçük bir evdi zaten. Hyunjin'e döndüğümde bana baktığını görünce şaşırdım açıkcası. ''Şey yani ben öyle demek istememi-'' Hyunjin sözümü kesti. ''Çok tatlısın Yang'' Minho salonda olduğu için mutluydum. Gülümsediğimde gözlerinin dudaklarıma kaydığını fark ettim. Biraz utandığım için salona gittim. Biraz, çok az.
Tek bir yatak olması beni tırstırıyordu. Hyunjin'in de işi belli olmaz şimdi. Salonda bir tane üç kişilik iki tanede tek kişilik koltuk vardı. Hyunjin'i bu büyük koltuğa atar, bizde Minho'yla içeride yatarız diye düşünüyordum. Yani inşallah.
...
Yaklaşık bir saat olmuş ve hava kararmıştı. Pencereden dışarıya baktığımda çok karanlıktı. Gereğinden fazla karanlık. Etraftaki tek ışık Ay'dı. Aklıma eğlenceli fikirlerin geldiğini fark ettim. NEDEN ÇOK ÇOK ÇOK DAHA KARANLIK OLMASIN KI? HAHAHAHA. Hayatımız çok normal, biraz action. Hyunjin bir şeyler hazırlamak için mutfağa gittiğinde evi gezmek için salondan çıkıp şalteri aramaya başladım. Elektrik gitti sanırım dediğim an kimse bunu anlayamaz zaten. Evde ki tek akıllı benim.
Şalter dış kapının hemen önündeydi. Gittiğimde fark ettiğim bir şey oldu. BİLMEDİĞİN İŞLERE BULAŞMA JEONGİN. Telefonumu çıkartıp youtubea ''şalter nasıl indirilir?'' yazdım. O an hattın çekmediğini fark ettim. Bu çocuk bizi ıssız bir yere götüreceğim demişti ama bu kadarını da beklemiyordum. Bu kadarda beceriksiz olunmaz be. İndirme işleminin aşağı doğru olduğunu düşündüğüm için hepsini aşağı indirdim. Ops.
Şüphelenmemeleri için yatak odasına koştum. Telefonunun fenerini açıp salona gittim. Minho'nun Hyunjin'e sarıldığını gördüm. Etraf zifiri karanlıktı. İstediğimde buydu sanırım. Hyunjin'in ''Jeongin?'' demesiyle ona döndüm ''Efendim?'' bu sefer Minho cevap vermişti ''Gerçekten hattın bile çekmediği bir yerde gece gece elektrikler mi kesildi? MÜKEMMEL YA'' tınaz ediyordu sanırım. Abisi gibi psikopat değildir inşallah.
Hyunjin telefonunun fenerini açmış ve tekrar tezgahın başına gitmişti. Amerikan mutfak olduğu için Minho'yla oturmuş Hyunjin'i izliyorduk. Dışarıdan gören çocuğa hayran olduğumuzu sanır. Hyunjin bir mum yakıp masaya koymuştu. Minho kulağıma yaklaşıp sessizce konuştu ''Ben gidiyim istersen?'' ŞAKA MISIN OĞLUM SEN. HAYIR. OFF. ''HAYIR.'' diye bağırdığımda Hyunjin'de bize dönmüştü. Hyunjin'e gülümsedik. Bize karşılık verdikten sonra masayı hazırlamış gibiydi. Hyunjin son olarak peçeteleri masaya koyduktan sonra bizi çağırdı ''Gelebilirsiniz'' Minho yine ne işlerin peşindeydi anlamıyorum ''Ben tokum Hyunjin Hyung teşekkür ederim'' diyerek telefonunun fenerini açtı ve yatak odasına ışınlandı resmen. ABİCİM SEN BENLE TAŞŞAK MI GEÇİYORSUN? normalde hiç küfür etmem çok sinirlendim.
Hyunjin'de sırıtmaya başlamıştı. Yanındaki mumun loş ışığı o kusursuz yüzünü aydınlığa kavuşturması.. Harikaydı. Sanırım biraz fazla dalmıştım ''Jeongin?'' dediğinde kendime geldim ve ayağa kalkıp yanına gittim. Oturmam için sandalyemi çekmesi çok kibar bir davranıştı. AMA YAPMA BÖYLE YÜKSELİYORUM HYUNJİN! Karşıma oturdu. Tek eksik gül yapraklarıydı şuan. Balayı birinci gece akşam yemeği gibi bir ortam vardı.
...
Yemek bitene kadar ikimizde konuşmamıştık. Ara sıra Hyunjin'e bakıyordum ama gözlerini benden kaçırıyordu. Ne bu utangaçlık Hyunjin? Onu ilk defa böyle görüyorum. Küçük masum bir kedi yavrusu gibi duruyordu. AAA ÇOK TATLI ÇILDIRICAM. Neden bir anda yükseliyorum bende anlamış değilim. ''Ellerine sağlık Hyunjin, çok güzel olmuş'' dediğimde başını kaldırmıştı ''Afiyet olsun'' dedi ve gülümsedi. Gülümsedi.. ÇOK GÜZEL ANASINI SATİYİM. Karşılık verdiğimde sofradan kalktı. Arkasından bende kalktım. Beraber sofrayı topladıktan sonra salona geçtik. Minho'da bir süre sonra yanımıza geldi.
...
İçeriden takır tukur sesler gelmeye başladı. Hepimiz bir anda birbirimize baktık. Minho bana, bende Hyunjin'e yaklaşmıştım. BU NASIL BİR SAHNE BİR DAKİKA. Sesler hala devam ediyordu. Minho ''Bir cinle tanışmadığım kalmıştı'' dediğinde ben daha da korkmaya başladım ''ÜÇ HARFLİ DE SALAK'' dediğimde Hyunjin gülmeye başlamıştı. NEYE GÜLÜYOR BU MAL. BİRAZDAN ÖLECEK HABERİ YOK. Hyunjin ''Ne korktunuz be- SİKEYİM'' 'Ne korktunuz be' dedikten sonra içeriden bir rüzgar sesi gelmişti sadece. Ya biz neden böyle işlere bulaşıyoruz. Sesler kesilmiş gibiydi. Ama yağmur hala devam ediyordu.
Uyursak zamanın daha hızlı geçeceğini düşünüyordum. Yarın sabah erkenden başka bir yere gidebilirdik. ''Yatsak mı?'' dediğimde Minho canının derdinde değil Hyunjin'le beni aynı yatakta yatırma derdindeydi hala ''Ben salonda yatarım'' bu cümle Hyunjin'in de işine gelmiş gibiydi. ''Sen bilirsin Minho'' dedi ve telefonunun fenerini açıp yatak odasına gitti. Minho'da kanepeye yatmış deniz kızı pozu verirken ''Sende gitsene sevgilinin yanına'' dediğini duyunca sinirlerim tepeme çıkmıştı. ''KES SESİNİ KÜÇÜK DENIZ ADAMI'' bende telefonunun fenerini açıp yatak odasına gitmiştim. Hyunjin telefonunun fenerini masanın üstüne bırakmış saçını taramakla uğraşıyordu. ''ŞUAN TEK DERDİN SAÇIN MI HYUNJİN'' dedim ve yatağa oturdum. ''Sen mi olmalıydın?'' dedi çekici bir ses tonuyla. Aynadan birbirimize bakıyorduk. ''Olmalı mıydım?'' dediğimde gülümsemiş ve yatağın öbür ucuna yatmıştı. Bende yorganın altına girip yanına yattım.
...
Yağmur çok şiddetli yağıyordu. Nadiren şimşek çakıyordu. Şimşeğin sesi korkmama yeterli oluyordu zaten. Annemin babamla kavga edip bizi bıraktığı gecede onların seslerini dinlemeye çalışırken çok şiddetli bir yağmur yağıyor ve şimşek çakıyordu. O gece çıkan tek ses, şimşek ve annemle babamın bağırışları değildi. Benim sessiz hıçkırıklarımda yankılanıyordu odanın içinde. Bunları düşünürken bir anda çok yüksek bir gök gürültüsüyle hızlıca Hyunjin'e sımsıkı sarıldım. Gözümün yaşardığını hissediyordum. Sessizce ağlamaya başladım.
Tek sığınağım, Hyunjin'di..