keyifle okuyun!
Aşk neydi?
Birine sonsuz derecede duygular beslemek miydi?
Yoksa fedakarlık etmek miydi?
Neydi bu aşk? Neydi söylesin birileri?
İlk defa tattığım bir duyguydu bu, ilk defa birine karşı kalbim atmıştı.
Şundan bir kaç hafta önce olsa elime erkek eli değmemişti. Ya şimdi? Olabildiğince fazla yakınlaşmıştım bir erkekle.
Bu yakınlaşmalar yüzünden dengem alt üst olmuştu. Asla dediğim şeyleri yapar olmuştum.
Kendime çok kızıyordum, aklı fikri oynaştaymış gibi davranmıştım. Belki de ben abartıyordum. Ne de olsa şehirli bir erkekti kim bilir kaç kadınla bir ilişki yaşamıştı. Bende sadece onlardan biri gözüküyordum gözünde.
O yüzden kendimi geri çekmiştim.
O gece ki yakınlaşmamızdan sonra utancımdan, kahrımdan babamın yüzüne bakamaz olmuştum.
Sırf babam ya öğrenirse diye düşünmekten aklım başımdan gitmişti. Kaç gecedir uyku haram olmuştu gözlerime.
O gece olanları hepten Elif'e anlatmıştım. Normalde atla koynuna diyecek potansiyele sahip olan arkadaşım, şaşırtıcı bir şekilde biraz kendini geri çek demişti.
Bende onun dediklerine uymuştum ama zaten o söylemesede vicdan azabından öleceğim için kendimi geri çekecektim.
Bugün tam 10 gün olmuştu Demir'i görmeyeli. Onu gördüğüm gün sayısı bir elin parmağını geçmezdi ama aklımdan çıkaramadığım gün sayısı kaç olmuştu sayamamıştım.
Bu 10 gün içinde Esma nişanlanmıştı hatta o kadar acele etmişlerdi ki, bir hafta sonra düğünü vardı.
Babam sırf adına laf getirdi diye işleri bu kadar hızlandırmıştı. Esma'ya çok karışmazdı ne de olsa öz kızı değildi ama Leyla ve benden de hiçbir zaman ayırmamıştı onu.
Ama bu son yaptığı bardağı taşıran son damla olduğu için mecburen işe elini atmıştı.
Neyse en azından birbirini seviyorlardı, hayatı zehir olup bitmeyecekti. Onun adına seviniyordum, hakkında hayırlısı olsun.
Şimdi ise Hatice ablanın bir kaç arkadaşı eve doluşmuştu ve beraber laflıyorlardı. Bende mecburen, istemesemde yanlarında oturuyordum.
"Ee Çiçek, Esma gelin olup gidecek, sıra sana geliyor." Böyle olur ya baktığın anda aklınızda dedikodu kelimesi beliri verir. Heh işte bu kadında tam olarak oydu.
Derin bir iç çekip çayımı sehpanın üzerine bıraktım.
"Okumak istiyorum ilk hedefim o." Bir anda salonda yükselen cık cık sesleri sinirimi bozmuştu. Hatice abla da bana bakıp, gözlerini sonuna kadar açtı.
"Okumak değil senin işin, evine bir karı ol o senin işin." Aynı kadının söylediği şeyler çok ağrıma gitmişti. Bu toplumda kadınların ezildiği kadar hiçbir şey ezilmiyordu.
Bir ağaç yaprağını daha değerli buluyorlardı kadınlardan. Üstelik her işin ucu kadınlara dokunurken bunu yapıyorlardı.
"Sizin işiniz o olabilir ama benim işim o olmayacak." Çayımı elime alıp yavaşça yudumladım.
"Çiçek!" Hatice abla beni uyarmıştı ama ona omuz silkip, önüme döndüm.
Bir anda salonu bir sessizlik sarmıştı. Keşke birazcık acısaydım ya kadınlar kendine gelemedi.